22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

soktuğunda kesedeki altınlar herkesin gözü önünde kan olup ortaya doğru akmaya başladı.<br />

Bu durumu gören paşa hemen tövbe ederek, Abdülehad Efendiden af diledi.<br />

Abdülehad Efendinin, doğruluğu, sadâkat ve bağlılığı ile bilinen ve kâdılık yapan bir talebesi<br />

vardı. Çoluk-çocuğunu bir gemiye bindirerek, kâdı tâyin olduğu yere gidiyordu. Bir ara<br />

büyük bir fırtına çıktı. Geminin yelkenleri ve direkleri parçalandı. Gemide bulunanların<br />

hayattan ümitlerini kestikleri, ağlayarak Kelime-i şehâdet getirdikleri ve Allahü teâlânın<br />

rahmetini diledikleri bir sırada, Allahü teâlânın izni ile Abdülehad Nûrî Efendi onlara<br />

göründü. "Niçin feryâd edersiniz? Deniz de bir mahlûk, emredileni yapan bir memurdur."<br />

buyurup, denize; "Ey deniz! Allahü teâlânın izni ile sâkin ol!" dediğinde deniz sâkinleşerek<br />

durulup gitti. Bunu görenler Allahü teâlâya hamd ü senâda bulundular.<br />

Körükçüzâde Efendi isminde bir âlim, bir gün SüleymâniyeCâmiinde vâz eder, altı gün de<br />

umûmi ders verirdi. Abdülehad Nûrî Efendiye ve talebelerine gerek vâzında, gerekse<br />

derslerinde dil uzatır, aleyhinde konuşurdu. Abdülehad Efendinin halîfeleri ve talebeleri, o<br />

zâtın bu sözlerini duyunca çok üzüldüler, onu hocalarına şikâyet edip, vâzına ve derslerine<br />

mâni olmasını istediler. Abdülehad Efendi de onlara; "Birkaç gün tahammül edin. Onun bizi<br />

inkârı ve düşmanlığı, bize bağlılığa dönüşecek. Bizim talebelerimiz arasına girecek.<br />

Vefâtımızdan sonra otuz sene tasavvuf yolunun doğruluğunu müdâfaa edecek." dedi.<br />

Çok geçmeden bir gün, Abdülehad Efendi talebeleri ile berâber sohbet ederken; "İşte<br />

dostunuz Körükçüzâde Efendi geliyor." dedi. Herkes hayretle onun gelişini bekledi. Ansızın<br />

huzûra girdi. Abdülehad Efendinin ellerine kapandı. Hıçkırarak ağladı. Abdülehad Efendi;<br />

"Gördüğünüz rüyâdan haberimiz var. Murâdınız ne ise onu söyleyin." dedi. Körükçüzâde<br />

Efendi; "Saâdetli Sultânım! Bu köleniz kırk seneden beri, medresede müderrislik<br />

yapmaktayım. Bütün vakitlerim ders okutmak, vâz vermek, Resûlullah efendimizin sünnet-i<br />

seniyyesi ile amel etmekle geçtiği hâlde, niçin rüyâmda Resûlullah efendimizin mübârek<br />

cemâlini göremediğimi, yüksek ve bereketli sohbetleri ile şereflenemediğimi, niçin mahrûm<br />

olduğumu düşünerek uykuya daldım. Gördüğüm rüyâ ile bu derdime derman ve merhemin<br />

sizin olduğunuzu anladım. Aman ne olur, benim bu derdime derman olun." diye ağlayıp<br />

inledi. Bunun üzerine Abdülehad Efendi, onun kulağına bir şeyler söyledi. Körükçüzâde<br />

Efendi kalkıp gitti. O gün öğleden sonra tekrar gelip ağlayarak; "Bu ne büyüklüktür ki, kırk<br />

yıldır ilim ve amel ile, nefsi ıslâh ve takvâ ile müşerref olamadım. Fakat sizin bir himmet ve<br />

işâretiniz ile, o Sultân-ı enbiyânın mübârek cemâlini görmekle şereflendim." deyip<br />

Abdülehad Efendi'ye talebe oldu. Şiir:<br />

Mürşid-i kâmil, mürîdi, evvel ehl-i hâl ider,<br />

Sonra, Fahr-i kâinâtın bezmine idhâl ider,<br />

Nice yıllar sa'y ile eremediği menzillere,<br />

Bir nefesle mürşid-i kâmil onu îsâl ider.<br />

Abdülehad Efendinin halîfelerinden birisi şöyle anlatır:<br />

Pâdişâh beni Dâvûdpaşa Câmiinde vâz etmem için dâvet etmişlerdi. Câmiye girdiğimde<br />

bende biraz pişmanlık hâli meydana geldi. Kürsîye çıktığımda, hatırıma hiçbir kelime<br />

gelmedi. Yakın olduğu hâlde önümdeki yazıyı okuyacak hâlim kalmamıştı. Bu durumdan<br />

kurtulmak için Abdülehad Efendinin rûhâniyetine teveccüh etmek hatırıma geldi. Abdülehad<br />

Efendinin rûhâniyetine kalpten teveccüh ettiğimde o anda görünüp, sanki bana; "Nedir bu<br />

perişanlık, yapacağın vâz, uzun zamandan beri yaptığın vâzlar değil midir?" buyuruyordu. O<br />

sırada bende, tam bir rahatlık ve zindelik meydana geldi. Öyle bir vâz ettim ki, beni<br />

tanıyanlar; "Hayâtımızda böyle bir vâz dinlemedik." dediler.<br />

Talebelerinden Karabaş Mahmûd Efendi şöyle anlatır:<br />

Abdülehad Efendi, bu fakîri Ankara'ya gönderdikten bir müddet sonra, İstanbul'a dâvet etti.<br />

Bunun üzerine İstanbul'a gittim, bir müddet hizmetlerinde bulundum. Sonra çoluk-çocuğumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!