22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ilgilere vâkıf olup, Fenârî'den sonra eşi yoktu.<br />

Hızır Çelebi, Bursa'daki Sultâniye Medresesinde pekçok öğrenci yetiştirdi. Mevlânâ<br />

Muslihüddîn Kastalânî, Mevlânâ AliArabî, Hocazâde ve Hayâlî Ahmed Efendi gibi meşhûr<br />

âlimler ondan ilim ve feyz alarak yetişti. Sonra onlar da pekçok öğrenci yetiştirmiş ve eserler<br />

vermişlerdir.<br />

Bursa'daki Bâyezîd Medresesinde de görev yapan Hızır Bey, oradan İnegöl'e kâdı oldu.<br />

Nihâyet Edirne'ye gelerek yeniden eğitim ve öğretim hayâtına döndü. Bu arada Yanbolu<br />

kâdılığında bulunduğu da belirtilmektedir.<br />

Öte yandan Osmanlı pâdişâhı Sultan Mehmed, uzun zamandır yaptığı hazırlıkları<br />

tamamlayarak İstanbul'u kuşatmış ve günlerce süren muhâsara sonunda 29 Mayıs 1453'te<br />

Peygamber efendimizin müjdesine mazhar olarak şehri fethetmişti. Fetihten bir gün sonra<br />

Pâdişâhın Otağ-ı Hümâyûnunda bütün ileri gelen ümerâ ve ulemâ toplanmışlardı. Fâtih<br />

Sultan Mehmed fetihle ilgili son bilgileri alıp gerekli emir ve fermanları verdikten sonra,<br />

Hızır Çelebi'ye dönerek; "İstanbul kâdısına hüküm odur ki..." dedi. Bu fermanla Fâtih, Hızır<br />

Beyi, İmparatorluğun en önemli vazîfelerinden birine tâyin ediyor ve ona olan güvenini en<br />

üst derecede gösteriyordu.<br />

Hızır Beyin İstanbul kâdılığı uzun sürmedi. İstanbul'un fetih târihi olan 1453'ten vefât ettiği<br />

1458 yılına kadar 5-6 yıllık bir süre ile bu önemli vazîfeyi yerine getirdi. Ancak bu kısa<br />

sürede gösterdiği icrâatı ile çok başarılı oldu. Bu başarı da Hızır Beyin unutulmaz Türk<br />

velîleri ve âlimleri arasında sayılmasında büyük rol oynadı. Adâleti ile ilgili menkıbeleri<br />

günümüze kadar geldi. Şöyle ki:<br />

O zamanda kâdılar bugünkü belediye reislerinin yaptıkları işleri de yaparlardı. Çünkü o<br />

zamanlar, nüfus ne kadar kalabalık olursa olsun, insanların mahkeme ile işleri az olurdu.<br />

Kimse kimseye kötülük düşünmez, komşu komşusunun hakkına riâyet ederdi. Nitekim<br />

Fâtih'in, İstanbul'un fethinden önce tebdîl-i kıyâfetle Edirne bedesteninde dolaşırken<br />

başından geçen hâdise meşhûrdur. Fâtih Sultan Mehmed Han, bir sabah vakti, tebdîl-i<br />

kıyâfetle alış-verişe çıktı. Yanında halk kıyâfetindeki vezirinden başka kimse yoktu. Girdiği<br />

dükkandan iki okka yağ istedi. Onu aldıktan sonra, beş okka da bal vermesini söyledi.<br />

Dükkan sâhibi; "Efendim, ben siftahımı yaptım, balı da komşudan alın, o da siftah etsin."<br />

dedi. Öbür dükkana gittiler. Oradan da ikinci bir şey alamadılar. Böyle kaç dükkânı<br />

dolaştılar, hiçbirinden ikinci bir şey alamadılar. Hızır Bey, komşunun değil hakkına,<br />

komşuya karşı ihsâna bu kadar riâyetkâr olan böyle bir milletin kâdısı idi.<br />

Hızır Bey, İstanbul kâdısı ve belediye başkanı olarak vazifeye başladıktan bir müddet sonra,<br />

bir hıristiyan mîmâr geldi. Hızır Beyi buldu. Kâdı efendiye hâlini arzedip, pâdişâh Fâtih<br />

Sultan Mehmed Hândan şikâyetçi olduğunu söyledi. O zamanlar, Avrupa ülkelerinde değil<br />

kralı mahkemeye vermek, aleyhinde konuşmak bile, bir insanın kendi hayâtından olması<br />

demekti. O günlerde, İspanya'da hıristiyanlar, binlerce müslümanı; kadın, ihtiyar, çocuk<br />

demeden kılıçtan geçirmekteydi. Bir hıristiyan ise, bir müslüman devletinde, o devletin<br />

kâdısına, devletin pâdişâhını şikâyet edebilme hakkını kendisinde bulabiliyordu.<br />

Hızır Bey, hıristiyan mîmârı dinledi. Fâtih Sultan Mehmed Hân, bugünkü Ayasofya<br />

Câmiinden daha yüksek kubbeye ve daha üstün mîmârî husûsiyetlere sâhip bir câmi<br />

yaptırmak istemiş ve o hıristiyan mîmâr da bu işe tâlib olmuştu. Ama bir hıristiyan olarak,<br />

müslümanların, meşhûr Ayasofya kilisesinden daha üstün husûsiyetleri hâiz bir esere sâhib<br />

olmalarına gönlü râzı olmamıştı. Bu gâyesini gerçekleştirebilmek için de, böyle bir câmiyi<br />

kendisinin yapabileceğini söyleyerek işe tâlib oldu. Câminin inşâatı başladı. Mısır'dan binbir<br />

zahmetle getirilmiş sütunların yüksekliklerini kısa tutmuş, dolayısıyle kubbenin yüksekliği de<br />

Ayasofya'dan alçak olmuştu. İnşâatın bitmesine yakın ziyârete giden Fâtih Sultan Mehmed<br />

Hân, sütunların kasıtlı olarak küçültülüp, meşhûr Ayasofya'dan daha üstün bir binânın

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!