22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bekrî ile görüştü. Tanışmasına onun talebelerinden Seyyid AbdullahSelfîtî vesîle oldu.<br />

Huzûruna varınca selâm verip edeple oturdu. Seyyid Bekrî de ona dikkatlice nazar etti.<br />

Konuşma olmadan bir müddet bakıştılar. Aralarında bir muhabbet bağı meydâna geldi.<br />

Kalpleri birbirine bağlandı. SeyyidBekrî, kendisine bir talebe geldiğinde önce ona istihâre<br />

yapmasını emrederdi. Muhammed Hıfnî'ye bir şey buyurmadı. Bu hâli onu sevdiğine, onu<br />

talebe olarak kabûl ettiğine ve kalblerinin birbirlerine iyice bağlandığına alâmet idi. Daha<br />

sonra Seyyid Bekrî'nin sohbetlerinde yetişti. Verdiği dersleri yaptı. Nefsiyle mücâdele etti.<br />

Onun ıslâhına çalıştı. Bir gece rüyâsında Seyyid Bekrî ile Şeyh Ahmed Şâzilî'yi birlikte<br />

gördü. Birbirleriyle kendisi hakkında konuşuyorlardı. Daha sonra bu rüyâsını SeyyidBekrî'ye<br />

anlattı. O da; "Bu senin bize bağlanmana alâmettir. Bu bâtınî bir yakınlıktır. Nasıl ki<br />

Selmân-ı Fârisî ve Süheyb-i Rûmî ehl-i beytten sayıldılar. Sizin de bizimle yakınlığınız buna<br />

benzer." buyurdu.<br />

Muhammed Hıfnî, Seyyid Mustafa Bekrî'nin en üstün talebelerinden oldu. Zamânının<br />

büyükleri arasına girdi. Çok kerâmetleri görüldü. Talebelerinden Allâme Şeyh Hasan<br />

Şemmet Mısrî, onun kerâmetlerini ihtivâ eden bir eser yazdı ve bunları kitabının altıncı<br />

bölümünde bildirdi. Üstün hâllerinden ve kerâmetlerinden bâzıları şunlardır:<br />

"Hocam Muhammed Hıfnî gönülden geçen şeyleri bilirdi. Bir gün kalbimden bir şey<br />

geçirdim. Sonra da huzûruna vardım. Hocam bana içimden geçenleri söyleyiverdi. Yaptığım<br />

fakat kimsenin bilmediği işlerden de haber verirdi. Bir gün beni eve gönderdi ve; "Benden<br />

önce eve git." buyurdu. Giderken yolda arkadaşlarımla karşılaştım. Onlar bana; "Hazret-i<br />

Hüseyin'in kabrini ziyârete gidelim." dediler. Ben de hocamın sözünü söyledim. O zaman;<br />

"Hocan biraz gecikir. O eve gelmeden önce ziyâretimizi yapar döneriz." dediler. Onlara uyup<br />

Hüseynî Mescidine gittik. Orada ziyâretimizi yaptık. Sonra Hocamızın evine döndük. Onun<br />

henüz eve dönmediğini öğrenince sevindim. Bu sebepten de Allahü teâlâya hamd ettim. Daha<br />

sonra hocam eve geldi. Kapıyı açtım. Hocam neşeyle bana nazar ederek; "Nerede idin?"<br />

buyurdu. Ben de; "Burada idim efendim." dedim. O tekrar; "Doğruluk en güzelidir, nerede<br />

idin?" buyurdu. O zaman başımdan geçenleri anlattım. Bana; "Hocana karşı yalan<br />

söylemekten çok sakın!" buyurdu. O zamandan beri yalandan çok korkarım.<br />

Bir gün huzûruna vardığımda çok sıkıntılı idi ve üzüntülü bir hâli vardı. Sebebini<br />

sorduğumda; "Hacıların şu anda büyük bir tehlike karşısında olduğunu hissediyorum.<br />

İçlerinde talebelerimden bâzıları da bulunuyor" dedi. Aradan bir zaman geçti. Biz o vakti<br />

tesbit ettik. Sonra hacılardan haber alınca, tam o günlerde bir tehlike ile karşılaştıklarını,<br />

fakat yollarını değiştirince, kurtulduklarını söylediler.<br />

Muhammed Hıfnî, bir gün âlim bir zâtla yolda giderken, karşılarına kendisinin velî olduğunu<br />

iddiâ eden biri çıktı ve; "Siz ikiniz önümüzdeki Cumâ gününde vefât edersiniz." dedi. O<br />

zaman Hıfnî; "Yemin ederim ki sen yalancısın." buyurdu. Yanındaki âlim, o adamın sözleri<br />

tesirinde kalıp ölümden korktu ve; "Efendim ona yalancı demeyiniz, doğru olabilir." dedi.<br />

Hıfnî o zaman; "Bu Cumâ geçtiği gibi sonraki Cumâlar da geçecek. Hâlâ bu adamın<br />

söylediğine inanıyor musun?" dedi. Hakikaten Cumâlar gelip geçti. O zaman Hıfnî bu âlime;<br />

"Bu adam yalancının biridir. Sözümüze hâlâ inanmadın mı?" buyurdu. O âlim; "Şimdi<br />

inandım." dedi. Hıfnî; "O kendisinin velî olduğunu iddiâ eden, fakat aslında işleri eşkıyâlık<br />

olan biridir. Allahü teâlânın farz kıldıklarını yerine getirmez. Ne oruç tutar, ne namaz kılar.<br />

Sözleri dinden çıkmış bir zavallı olduğunu gösteriyor." buyurdu.<br />

Şeyh Hasan Adevî dedi ki: Muhammed Hıfnî'nin aynı zamanda çeşitli yerlerde görüldüğünü<br />

çok kimseler bildirdi. Kim kendisini vesîle edip yardım istese, Allahü teâlânın izniyle hemen<br />

onun yardımına koşardı. Şeyh Hasan Sebînî ve talebeleri onun bu hâlinden haber verdiler.<br />

Bir geminin yelkeni deniz ortasında yırtıldı. Gemi olduğu yerde dönmeye başladı.<br />

Gemidekiler bir gün bir gece böyle kaldılar. Çok sıkıntılı oldu. Tayfalardan birisi rüyâsında<br />

Hıfnî hazretlerini gördü. Ona; "Yırtık falan yerdedir." diyerek yerini târif etti. O zaman tayfa

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!