22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Halvetiyye yollarına da bağlılığı vardır.<br />

Her hâlinde sünnet-i seniyyeye uyardı. Orta boylu, buğday renkli, geniş omuzlu, geniş alınlı,<br />

sünnete uygun ve siyahı az beyaz sakalı vardı. Yüzü sevimli, hoş sözlü, güler yüzlü, vakarlı<br />

ve mütevâzi idi. Allahü teâlânın emirlerine uyulması husûsunda çok dikkatli ve hakkı<br />

söylemekte korkusuzdu. Kızgınlıkta ve yumuşaklıkta orta halliydi. Cömert ve iyilik severdi.<br />

Herkes tarafından sevilir, hürmet gösterilirdi. Âlimleri ve ârifleri sever, onlara iltifât ederdi.<br />

Misâfirlerinin hizmetlerini kendisi görürdü. Elindeki malını fakir ve muhtaçlara dağıtmış<br />

sâdece bir elbisesi kalmıştı.<br />

Bir sabah vakti seksen dört yaşında vefât edeceğini kendisi haber vermiştir. Söylediği gibi<br />

hicrî sene olarak seksen dört yaşında vefât etmiştir. Vasiyeti üzerine dergâhında defnedildi.<br />

1) Tenşît-ül-Muhibbîn bi Menâkıb-ı Hâce Hüsâmeddîn (Zeyl); s.45<br />

HÂŞİMÎ EMÎR OSMAN;<br />

Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. 1513 (H.919) senesinde Sivas'ta doğdu. 1594 (H.1003)<br />

senesinde İstanbul'da vefât etti. İstanbul'un Kasımpaşa semtinde bulunan dergâhının<br />

bahçesine defnedildi.<br />

Küçük yaşta ilim öğrenmek için İstanbul'a geldi.Sahn-ı semân medreselerinde ilim tahsîl etti.<br />

Bu arada nerede bir tasavvuf büyüğünün adını duysa, hemen oraya gider, o zâtın<br />

sohbetlerinde bulunurdu. Bu sırada bir gece, rüyâsında hazret-i Ali'yi, elinde Zülfikâr olduğu<br />

hâlde gördü. Hazret-i Ali ona; "Oğlum! Ummân erlerini istersen, Vize'ye git. Orada<br />

bulursun." buyurdu. Osman Efendi uyanınca derhal yolculuk hazırlığı yaptı. Vize'ye gitmek<br />

için yola çıktı. (Vize, Kırklareli'nin bir kazasıdır). Vize'ye varması, güneşin doğma zamânına<br />

rastladı. Bu sırada, güneşin doğduğu taraftaki kırmızılığı seyreden birini gördü. Bu zât, Emîr<br />

Osman'a; "Ey Emîr! Eğer Ali'yi ister isen işte Ali benim. Fakat şimdi süvârî değilim."<br />

buyurdu. Bunun üzerine Emîr Osman rüyâsını hatırlayarak; "Fakat efendim, rüyâda<br />

gördüğüm zaman onun Zülfikârı vardı" deyince, o zât belindeki kemere bağlı bulunan tesbihi<br />

çekmesi ile tesbih Allahü teâlânın izni ile Zülfikâr şeklini aldı. "İşte evlâdım! Bizim<br />

Zülfikâr'ımız budur" dedi. O sırada Emîr Osman düşüp bayıldı. Kendine geldikten sonra, o<br />

mübârek zâtın hizmetine girdi. Bu zât, Şeyh Alâüddîn Ali Efendi idi.<br />

Hâşimî Emîr Osman, Şeyh Alâüddîn Ali Efendinin dergâhında uzun bir zaman kalarak<br />

tasavvuf yolunun edeblerini öğrenmek için gayret gösterdi. Bu arada, Şeyh Gazanfer<br />

Efendinin kerîmesi ile evlendi. Şeyh Ali Efendi vefât edince, Gazanfer Efendi, halîfesi olarak<br />

onun yerine geçti. Gazanfer Efendinin vefâtından sonra, Emîr Efendi İstanbul'a gitti.<br />

Nûreddînzâde dergâhında misâfir kaldı. Nûreddînzâde'nin talebeleri her sabah gördükleri<br />

rüyâları hocalarına anlatırlardı. Emîr Osman Efendinin hiç rüyâ anlatmaması diğer talebe<br />

arasında hayret mevzuu olmuştu. Bu sözlerin yaygınlaştığı bir sırada, Emîr Osman Efendi<br />

rüyâsında Fahr-i âlem efendimizi gördü. Peygamber efendimiz mübârek ellerinde bulunan<br />

yeşil renkli üç yapraklı tâze ayvayı, Nûreddînzâde'ye verilmek üzere verdiler. Sabah olunca<br />

Nûreddînzâde; "Ey Emîr" Sen hiç rüyâ görmez misin? Zîrâ tâbir için bize mürâcaat<br />

etmiyorsun" dedi. O zaman Emîr Osman Efendi, rüyâda Nûreddînzâde için verilen üç<br />

yapraklı ayvayı hırkasının altından çıkarıp; "Efendim! İşte fakîrinizin rüyâsı" diyerek ayvayı<br />

takdim etti. Bunun üzerine Nûreddînzâde; "Ey Emîr! Artık senin bize ihtiyâcın kalmadı. İki<br />

arslan bir postta olmaz. Var artık kendi postuna sâhib ol" diyerek icâzet verdi. Emîr Osman<br />

Efendi bu emre uyarak, Kasımpaşa'daki dergâhını inşâ ettirdi. Burada Hak tâliplerine ve ilim<br />

öğrenmek istiyenlere ders verdi.<br />

Emîr Osman Efendinin manzûm bir Târîkatnâme'si vardır. ŞiirlerindeHâşimî mahlasını

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!