22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

olmaz mı?" deyince, çâresiz kalıp, gizli kapaklı sırrın mührünü açıp dedi ki:<br />

"Bu gece rüyâmda, bu eşiğinde oturduğunuz kapıyı hızlı hızlı çaldılar. Ne haber vardır deyip<br />

kapıya koştum. Baktım ki, kapı biraz aralanmış dışarısı görünüyor, fakat bir adam sığacak<br />

kadar değildir. Bu aralıktan baktığımda gördüm ki, Harem dâiresi, başlarında sarık bulunan<br />

Arab simâsında nûr yüzlü kimselerle dolu. Ellerinde bayraklar, silâhlar ve başka âletler ile<br />

hazır vaziyette duruyorlardı. Kapı dibinde ise nûr yüzlü dört kişi duruyordu. Onların ellerinde<br />

de birer sancak vardı. Pâdişâhımızın sancağı, kapıyı çalanın elindeydi. O zât, bana dedi ki:<br />

"Biz neye geldik, bilir misiniz?" Ben de "Buyurun." dedim. Dedi ki: "O gördüğün kişiler,<br />

Resûlullah efendimizin eshâbıdır. Bizi dahi Resûl-i ekrem efendimiz gönderip, Sultan Selîm<br />

Hâna selâm söyledi ve buyurdu ki: "Haremeyn'in (Mekke ve Medîne'nin) hizmeti kendisine<br />

verildi, kalkıp gelsin. Gördüğün bu dört kimsenin birisi Ebû Bekr-i Sıddîk, diğeri Ömer-ül<br />

Fârûk ve bir diğeri deOsmân-ı Zinnûreyn'dir. Seninle konuşan ben de, Ali bin Ebî Tâlib'im.<br />

Bunu hemen varıp Selîm Hâna söyle!" dedi ve gözümün önünden yok olup gittiler.<br />

Bana dehşetli bir hâl oldu. Terler içinde kalıp, sabaha kadar öyle baygın bir vaziyette yatıp<br />

kalmışım. Oğullarım, teheccüd namazına alışageldiğim üzere kalkmadığımı görünce, hasta<br />

olduğumu sanmışlar. Sabah namazı vakti geçmek üzere iken gelip beni uyarmak için<br />

vücûduma ellerini sürdüklerinde görmüşler ki, suya düşüp ıslanmış gibi yatıyorum. Elbisemi<br />

değiştirmek için yenilerini getirip, o sırada beni uyandırmışlar. Aklım başıma gelince, acele<br />

gelip namaza yetiştim. Fakat aklım hâlâ tam başımda değildi." diyerek, hem söylüyor, hem<br />

de ağlıyordu.<br />

Ben, Pâdişâhın buyurduğu hizmeti bitirdikten sonra, dönüp şerefli makâmına gelince, bu<br />

hizmeti sormadan, yine rüyâmdan sorup buyurdular ki: "Şu senin, bu gece sabaha kadar<br />

uyuyup, hiçbir rüyâ görmediğine şaşılır!" Bunun üzerine ben de: "Pâdişâhım, rüyâyı bu<br />

Hasan kulunuz görmedi ise de, bir başka Hasan kulunuz görmüş. Emriniz olursa arzedeyim."<br />

dedim. Emirleri üzerine Hasan Ağanın rüyâsını aynen naklettim. Anlattıkça mübârek yüzü<br />

kızarmaya başladı ve nihâyet dayanamayıp, mübârek gözlerinden yaşlar boşandı. Rüyâyı<br />

tamamlayınca; "Demek ki, o dert sâhibinin safâ-i meşrebi, temiz bir hâli varmış. Sen onu bize<br />

medhettikçe; "Zâten, ibâdet ederken gördüğün her kimseyi velî sanırsın zannederdik. Meğer<br />

sevmediğini medhetmez imişsin." diye buyurdular ve arkasından: "Ey HasanCan! Sana<br />

demez miyiz ki, biz, bir tarafa memur olunmadıkça hareket etmeyiz. Ecdâdımızdan her biri<br />

evliyâlıktan nasîbini almışlardır. Herbirinin nice kerâmetleri vardır. İçlerinde, ancak biz<br />

onlara benzemedik." diyerek tevâzuunu dile getirdi ve hâlini gizlemeye çalıştı. Bu rüyâdan<br />

sonra, Arabistan seferinin hazırlıklarına başlayıp, bütün tedbirlerini alıp, her türlü harp<br />

tedârikini temin ettikten sonra sefere karar verdi. Meşhur târihçi Solakzâde, bu konuda diyor<br />

ki: "Pâdişâha dahi o gece rüyâsında, Hasan isminde bir şahıs vâsıtasıyla kendisine bir<br />

hizmetin görülmesi tebliğ olunacağı haber verilmişti."<br />

Mısır'ın fetholunduğu günlerdi. Bir sabah, Yavuz Sultan Selîm Han, Hasan Can'a şöyle<br />

buyurdu: "Bu gece rüyâda Muhammed Bedahşî'yi gördüm. Yolculuk hazırlığında olup, bir<br />

beyaz kepenek giymiş, üstüne de bir ip kuşak bağlamıştı. Bu halde gelip, yolculuğa<br />

çıkacağını söyleyip bizimle vedâlaştı." Pâdişâh bu sözleri söyler söylemez Hasan Can gençlik<br />

atılganlığı ile hemen rüyâyı tâbire girişti ve; "Velîlerin görünüşte çıkacakları yolculuk, âhiret<br />

seferi olmak gerektir. Eğer vefât etmemiş ise, yakında vefât edeceklerine işârettir." dedi.<br />

Sultan Selîm Hanın bu cevâba cânı sıkıldı ve; "Rüyânın gerçekleşmesinin yormaya da bağlı<br />

olduğunu bilmez misin? Eğer Şeyhe bir hal olursa senin yorumuna bağlarız. Cezâlandırılmayı<br />

hak eyledin." dedi. Bu sözler üzerine Hasan Can rüyâyı o şekilde tâbir ettiğine çok üzüldü ve<br />

pişmanlık duydu.<br />

Çok geçmeden Muhammed Bedahşî'nin ölüm döşeğinde Şam'ın ileri gelenlerini toplayıp;<br />

Yavuz Sultan Selîm Hanın Allahü teâlâ katında övülmüş olduğunu haber vererek, Arab<br />

diyârının fethiyle Hak teâlâ katından vazîfelendirildiğini, bilcümle evliyânın onun yardımcısı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!