22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ebû Hâşim ve yanındakiler o kimsenin üzerini aradılar ve içerisinde uygun olmayan çeşitli<br />

hususların yazılı olduğu mektubu buldular ve elinden aldılar. Daha sonra da onun yanında bir<br />

şey konuşmaktan kaçındılar. Böylece Hasan bin Ali Askerî hazretlerinin kerâmeti sebebiyle<br />

kötü bir durumdan kurtuldular."<br />

Onu sevenlerden Îsâ bin Feth anlattı: "Biz hapishânedeyken Hasan bin Ali Askerî yanımıza<br />

girdi. Bana buyurdu ki: "Ey Îsâ; Senin ömrün altmış beş yaşını bir ay iki gün geçti."<br />

Hakîkaten doğum târihim yazılı olan kâğıda baktığım zaman onun dediği gibi olduğumu<br />

gördüm. Bana; "Senin çocuğun oldu mu?" diye sordu. Ben de; "Hayır olmadı." dedim.<br />

Ellerini açıp; "Allah'ım! Buna, kendisine kuvvet verecek hayırlı bir evlâd ihsân eyle. Çocuk<br />

ne güzeldir." diye duâ etti. Ben; "Ey efendim! Senin evlâdın var mı?" diye sordum. Buyurdu<br />

ki: "Allahü teâlâya yemin ederim ki benim bir oğlum olacak ve yeryüzünü adâletle<br />

dolduracaktır. Fakat şu anda yoktur." buyurdu. Daha sonra onun Muhammed Mehdî isminde<br />

âlim ve fazîletli bir oğlu oldu.<br />

İsmâil bin Muhammed anlattı: Ebû Muhammed Hasan bin Ali Askerî'nin evinin kapısında<br />

oturdum. O kapıdan çıkınca kalkıp ona yönelerek, ihtiyaçlarımı bildirdim. İhtiyaç ve zarûret<br />

içinde olduğumu belirtip; "Vallâhî bir dirhemim dahi yoktur." dedim. Hasan bin Ali Askerî<br />

hazretleri; "Sen yemin ederek bir dirhemin dahi olmadığını söylüyorsun ama filan yere<br />

gömdüğün iki yüz dinarın var. Bunu sana bir şey vermemek için söylemiyorum. Lâkin senin<br />

o iki yüz dinarı kaybedeceğinden korkuyorum." buyurdu ve bana yüz dinar verdi. Ben ona<br />

teşekkür ettim.Fakat içime gömdüğüm iki yüz dinarın kaybolma korkusu düştü. Onu<br />

gömdüğüm yere gidip araştırdım. Aynen duruyordu. Başka bir yere naklettim. Yerini kimse<br />

bilmiyordu.<br />

Bir müddet sonra o dinarlara ihtiyacım olunca, almak için yerine gittiğimde gömdüğüm yerde<br />

bulamadım ve üzüldüm. Oğlum paranın yerini bulup, almış ve onu harcamış. Ben ise o iki<br />

yüz dinarın hiçbir faydasını göremedim. Hasan bin AliAskerî hazretlerinin dediği gibi oldu.<br />

Talebelerinden birisi şöyle nakletti: "Zindana düşmüştüm. Zindan çok dar ve ayağımdaki<br />

zincirler de çok ağırdı. İmâm-ı Askerî hazretlerine bir mektup yazarak sıkıntımı anlattım.<br />

Mektuba geçim sıkıntımın da olduğunu yazacaktım, fakat utandığım için yazamadım. İmâm-ı<br />

Askerî hazretleri, mektuba verdikleri cevapta; "Bu mektubu aldığın gün, öğle namazını evde<br />

kılacaksın." diye yazmış. Hakîkaten o gün öğle üzeri beni zindandan çıkarıp serbest<br />

bıraktılar.<br />

Sevinç içinde evime geldim, namazımı kıldım. Kapım çalındı, kapıyı açtığımda İmâm-ı<br />

Askerî hazretlerinin hizmetçisi ile karşılaştım. Bana yüz altın ile bir mektup bıraktı. Mektubu<br />

açtığımda şunların yazılı olduğunu gördüm: "Ne zaman bir ihtiyâcın olursa iste! İstediğin<br />

şeye, Allahü teâlânın izniyle kavuşursun."<br />

İmâm'ı sevenlerden biri, başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır: "İmâm-ı Askerî<br />

hazretlerine bir mektup yazarak bâzı şeyler sordum. Bahar hummasından da soracaktım.<br />

Fakat unutmuştum. Daha sonra suâllerimin cevâbı geldi. Suâllerin cevâbından sonra şöyle<br />

yazmışlar: "Bu suâllerle berâber bahar hummasını da soracaktın, fakat unuttun. Onun<br />

cevâbını da verelim. "Ey ateş! İbrâhim'in üzerine soğuk ve emin ol." âyet-i kerîmesi<br />

yazılıp, hummalı hastanın boynuna asılırsa şifâ bulur." buyurdu. Dedikleri gibi yaptım. Hasta<br />

şifâ buldu."<br />

Halîfe'nin huysuz bir atı vardı. Değil binmek, eyer bile vuramazlardı. Halîfe'nin<br />

hizmetçilerinden biri;"Bu atı İmâm-ı Askerî görsün. Ya bu at onu öldürür, veyahut at<br />

kullanılır hâle gelir." dedi. İmâm saraya çağrıldı. Sarayın bahçesine girince, doğruca o atın<br />

yanına gitti, ata elini sürünce hayvan terlemeye başladı. Sonra Halîfe, hazret-i İmâmın yanına<br />

gelerek, tâzimden sonra; "Efendim biz bu atı hiç kullanamıyoruz. Terbiye de edemedik. Buna<br />

bir eyer vurup eğitebilir misiniz?" dedi.İmâm-ı Askerî hazretleri atın yanına vardı, eyerini

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!