22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Nakledilir ki: Yavuz Sultan Selîm Hân Anadolu topraklarına ayak basınca, sık sık hocasını<br />

hatırlar; "Mevlanâ Abdülhalîm ile sefere çıktık, şimdi ise, sâdece onun hâtıralarıyla<br />

dönüyoruz." diyerek, saygı ve sevgisini dile getirdi.<br />

Molla Abdülhalîm Efendi; ilim ve irfânı yüksek, ilmiyle âmil, fazîlet sâhibi bir zâttı. Dînî ve<br />

dünyevî fazîletlerde yüksek derece sâhibi, cömert, vefâkâr, kerem ehli ve halîm yumuşak<br />

huyluydu. Az konuşur, çok dinlerdi. Kusur aramaz, iyiyi ve doğruyu görmeye çalışırdı.<br />

Kimseyi arkasından çekiştirmez, herkesi bir takım meziyetleriyle değerlendirirdi. Fakîr ve<br />

kimsesizlere çok yardım ederdi. Bu sebeple, onun adı her tarafta duyulmuştu.<br />

1) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.385<br />

2) Kâmûs-ul-A'lâm; c.4, s.3065<br />

3) Şezerât-üz-Zeheb; c.8, s.124<br />

4) Tâc-üt-Tevârih; c.1, s.610, 611, 612<br />

5) İslâm Âlimleri<strong>Ansiklopedisi</strong>; c.14, s.62<br />

HALKALI EVLİYÂ<br />

Halkalı Evliyâ, Amasya emiri Şadgeldi Paşanın torunlarından Şâdî Beyin kızı Sâru Hatundur.<br />

Türbe Amasya Çeribaşı Mahallesi sınırındadır. Türbenin orta yerinde bir sanduka vardır.<br />

Sâru Hatunun nâşı bu sandukanın altındaki mahzendedir. Mahzende tabuttaki nâşı<br />

çürümemiş olup hafif sararmıştır. Sandukanın kuzeyinde dikdörtgen şeklinde siyaha yakın<br />

birbiriyle karşı karşıya duran iki taşda bulunan halkalar sebebiyle Halkalı Evliyâ diye meşhûr<br />

olmuştur. Bölge halkı tarafından sık sık ziyâret edilen yerlerdendir.<br />

HALLÂC-I MANSÛR;<br />

Sofiyye-i aliyye denilen büyük velîlerden. İsmi Hüseyin bin Mansûr, künyesi Ebü'l-Mugis'tir.<br />

858 (H.244) yılında İran'ın Beyzâ şehrinde doğduğu rivâyet edilmektedir. 919 (H.306)<br />

yılında ise idâm olunarak şehîd edildi.<br />

Hüseyin bin Mansûr'un büyük babası Mahamma adında bir zerdüştîdir. Buna, ana tarafından<br />

hazret-i Ebû Eyyûb'un neslinden geldiğini söyleyerek Ensârî de denilmiştir. Tüster'de büyük<br />

velîlerden Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretlerinin sohbetinde iki sene bulundu. Onun<br />

ruhlara hayat veren sohbetleri bereketiyle tasavvufa yöneldi. On sekiz yaşında Basra'ya<br />

gelerek, Amr bin Osman-ı Mekkî'ye bağlandı. On sekiz ay da onun sohbetinde ve derslerinde<br />

bulundu. Her iki velînin yanında da nefsi ile büyük mücâdele yaptı ve her isteğine sırt<br />

çevirdi. Nefsin istemediği, rağbet etmediği işlere sarıldı. Samîmi ve bağrı yanık bir âşık idi.<br />

Kendisini çok seven Ebû Yâkûb-ı Aktâ' kızını ona verdi. Bundan sonra bir müddet daha<br />

Basra'da kaldı.<br />

Hüseyin bin Mansûr'a Hallâc denilmesine şu olay sebeb olmuştur. Bir gün o, dostu olan bir<br />

hallâcın dükkanına girdi. Bir işinin görülebilmesi için onun tavassutunu ricâ etti. Fakat<br />

hallâcın gittiği yerden dönüşü biraz uzun sürdü. Geldiğinde; "Yâ Hüseyin! Gördün mü<br />

başımıza gelenleri. Senin için bugün kendi işimden oldum." diye söylendi.<br />

Hüseyin bin Mansûr onun endişeli hâline bakarak tatlı tatlı gülümsedi ve; "Üzülme senin<br />

işini de biz hallederiz." dedikten sonra parmaklarını pamuk yığınlarına doğru uzatıverdi. O<br />

anda henüz atılmamış pamuk yığınları harekete geçti. Kaşla göz arasında, tel tel saf pamuk<br />

bir tarafa, kirli ve süprüntü kısmı ise diğer tarafa ayrıldı. Hallâcın gözleri fal taşı gibi açılmış<br />

şaşkınlıktan sanki ayakta donmuş kalmıştı. Olay kısa zamanda halk arasında yayıldı. Bu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!