22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Halîfe-i Kızılayak hazretlerinin sağlığında da, vefâtından sonra da pekçok kerâmetleri<br />

görülmüş olup bunlardan birkaçı şu şekildedir:<br />

Halîfe-i Kızılayak doğduğu vakit etrâfa güzel bir koku yayılmıştı. Bunu ilk farkeden<br />

komşuları; "Yeni çocuk doğmuş evden bez kokusu gelmesi gerekirken, nedense çiçek kokusu<br />

geliyor." diye söylenirlerdi.<br />

Afganistan'a hicret etmelerinden önce bu hususta işâret sayılabilecek bir kerâmet zâhir<br />

olmuştu. Halîfe-i Kızılayak'ın hücresinin yanında bulunan yeşil bir ağacın, gövdesindeki bir<br />

gözden on-on beş dakika gibi kısa aralıklarla su akmıştı. Çok tatlı olan bu sudan her akışında<br />

bir ibrik doldurulabiliyordu. Bunu görenler ağaca "ağlayan dut" demişlerdi.<br />

Talebelerinden biri içilmesi uygun olmayan maraşotuna (nas) müptelâ olmuştu. Bu talebe bir<br />

gün memleketinden Kızılayak'a geldi. Dergâha gelirken de "nas" bulunan kutusunu kimsenin<br />

göremeyeceği bir yere gizlice gömdü. Evine döneceği vakit diğer talebelerle birlikte<br />

kendisini yolcu eden Halîfe-i Kızılayak bu şahsa dönerek; "Bıraktığınız yoldaşınızı<br />

unutmayın." diyerek tembihledi. Hocasının bu sözünden çok utanan talebe, tövbe etti ve bir<br />

daha o ottan içmedi.<br />

Bir gün dergâhın avlusunda bulunan kuyu temizlenmekteydi. Fakat kuyuya giren şahıs dibe<br />

vardığında kuyu çatırdayarak, orta yerinden taşlar harekete başladı. Yukarıdakiler, Halîfe-i<br />

Kızılayak'ın rûhâniyetini hatırlayarak kuyuya inen şahsa; "Ne yaptıysan tövbe et." diye<br />

bağırdılar. Onun tövbe etmesinden sonra kuyunun taşları geriledi ve çatırdama durdu. Sonra<br />

onun boy abdesti almadan kuyuya girdiği anlaşıldı. Kuyunun ortası, hâlâ hafifçe içeri girmiş<br />

vaziyettedir.<br />

Seyyid bir zât şöyle anlattı: "Bir gün Halîfe-i Kızılayak'ın türbesinde oturuyordum. Bir ara<br />

türbe şiddetli bir şekilde sallandı. Kabir sanki birden açılıp kapandı. Bu hâdiseden çok<br />

müteessir olmuştum. Gücüm kuvvetim kesilmiş olarak bir müddet oturduktan sonra dışarı<br />

çıktım. Hep bu hâdiseyi düşünüyordum. Fakat bu hâlim uzun sürmedi. Çünkü Halîfe-i<br />

Kızılayak'ın Belh tarafına seyâhate çıkan oğlu Sirâcüddîn o gün zehir verilerek şehîd edilmiş<br />

ve o günün akşamı nâşı Kızılayak'a getirilmişti."<br />

Hırsızın biri Halîfe-i Kızılayak'ın çarşıdaki dükkanına girmişti. Eşyâları topladıktan sonra<br />

tam pencereden dışarı çıkmaya çalışırken, pencere birden daralmaya başladı ve hırsız sıkışıp<br />

kaldı. Çok uğraşmasına rağmen bir türlü kurtulamadı. Nihâyet Halîfe-i Kızılayak'ın ismini<br />

anarak yalvardı. O anda pencere genişledi ve açıldı. Hırsız malları bırakarak çıktı ve hemen o<br />

sabah huzûra geldi ve yaptığını îtirâf ederek pişmanlığını bildirdi, şeyhin talebelerinden oldu.<br />

1978 yılında komünistler Afganistan'da ihtilâl yapmış, buna karşı cihâdın alevlenmesi<br />

netîcesinde Rusları çağırmışlardı. Fakat çatışmalar hızlanarak devâm etmişti. İşte bu savaşlar<br />

sırasında Kızılayak'ın bâzı yerleri komünist devlet askerleri tarafından bombalanmıştı. Bir<br />

keresinde iki zırhlı helikopter Halîfe-i Kızılayak'ın hücre ve hânegâhının avlusuna birkaç<br />

roket fırlattıktan sonra câmi bitişiğinde ve medresenin içinde bulunan havuza bir bomba<br />

attılar. Bu bombadan câmi bir hayli hasar gördü. Helikopterler bundan sonra da câminin<br />

diğer tarafındaki Halîfe-i Kızılayak'ın türbesine yöneldiler. Fakat türbeye tam yaklaştıkları an<br />

helikopterlerin biri bir anda alevler içinde kaldı ve köyün hemen dışına kadar gittikten sonra<br />

yere çakıldı. Helikopterin içindekiler zor kurtarıldılar. Halbuki orada ne uçaksavar ne de<br />

mücâhid birlikleri vardı. O zaman birkaç asker hânegâha gelerek hücrede bulunan bâzı<br />

kıymetli kitapları almışlar ve yerine komünizm muhtevâlı kitaplar bırakıp gitmişlerdi. Ayrıca<br />

daha önce Ruslara karşı kullanılan ve orada durmakta olan birkaç eski silâhı da<br />

götürmüşlerdi.<br />

Bu olayın üzerinden çok zaman geçmemişti ki, hânegâha girenler bir bir delirdiler. Durmadan<br />

kendi ellerini ayaklarını dişliyorlardı. Hiç bir şekilde de tedâvî edilemediler. Nihâyet durumu<br />

anlayan bâzıları tarafından bu kişiler Halîfe-i Kızılayak'ın dergâhına getirildiler. Götürülen

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!