22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Halîfe-i Kızılayak, gerek sözleriyle, gerek ameliyle Ehl-i sünnet îtikâdı ve İslâm ahkâmına<br />

tam uymuş ve onu yaymak için uğraşmıştır. Uzun ömrünü cihâdlarla süslemiştir. Kendisine<br />

gösterilen saygılara mukâbil onda kesinlikle bir kibir ve gurur hâli görülmezdi. Her hâliyle<br />

çok mütevâzi idi.<br />

Herkese iyi davranırdı. Kendisine kötü davrananlara karşı da yumuşak ve merhametli idi.<br />

Çocuklar dâhil herkese selâm verirdi. Kimse kendisinden önce ona selâm veremezdi. Birçok<br />

defâ daha önce selâm vermek niyetiyle huzûruna çıkanlar bunu başaramamış, hep selâm<br />

almak mecbûriyetinde kalmışlardır.<br />

Kimseyi incitmemeye çok dikkat ederdi. "Çocukluğumda sapanla bir serçe vurmuştum. Bunu<br />

her hatırlayışımda korkudan kalbim titriyor." buyururdu. En küçük müstahaba bile<br />

ehemmiyetle riâyet ederdi. Hep kıble tarafına dönerek otururdu. Helâl ve temiz yemeye çok<br />

dikkat ederdi. Seyyitleri çok sever ve onlara hürmet gösterirdi. Her hareketi Resûlullah'a tam<br />

tâbi olduğunu gösteriyordu.<br />

Şöhretin çok zararlı olduğunu söyler, Peygamber efendimizin bu konudaki "Şöhret âfettir."<br />

hadîsine istinâden; "Koşandan yürüyen, yürüyenden duran, durandan oturan, oturandan da<br />

yatan daha iyi, daha rahattır." buyururdu.<br />

Afganistan halkını bir hicretin beklediğini ve bunda önce davrananların kurtulacağını, sona<br />

kalanların ise çok telef olacağını söylerdi. Rusya ile çok sıkı irtibât kurulacağına hattâ iki<br />

yurdun bir olacağına işâret ederdi. "İslâmı yaşamak avuç içinde köz (ateş) tutmaktan daha zor<br />

olacaktır." buyururdu.<br />

Çocukları çok severdi. Bâzan torunlarını önüne alıp, hem sever hem de hıçkırarak ağlardı.<br />

Öyle ki göz yaşları sakalının ucundan damlardı. Sebebi sorulduğunda da; "Onların<br />

doğduklarına seviniyorum, ama görecekleri günler için ağlıyorum." buyururdu.<br />

Dünyâ malına tamah edenlere; "Altın alma, duâ al. Duâ altından daha kıymetlidir."<br />

buyururdu. Hiç kahkaha ile gülmezdi. Kahkaha atanları gördüğünde; "Sıratı geçmeden nasıl<br />

gülebiliyorsunuz, şaşıyorum. Müslüman sıratı geçtikten sonra güler." derdi. Birisi halk<br />

arasındaki âdete dayanarak; "Gece tırnak kesmede mahzur var mıdır?" diye sorunca; "Pislik,<br />

görüldüğü anda yok edilir." buyurdu.<br />

Halîfe-i Kızılayak câmide vâz etmezdi. Fakat ikindi namazından sonra akşam namazına<br />

kadar Sûfî Allahyar hazretlerinin Farsça manzûm olarak yazdığı bir fıkıh kitabı olan<br />

Meslekü'l-Müttakıyn'ı okur ve açıklardı. Kitap, senede iki defâ bitirilirdi. Böylece herkesin<br />

bilmesi gereken fıkıh bilgileri müsâit bir zamanda cemâata anlatılmış olurdu. Diğer<br />

vakitlerde ise sohbet dergâhta olurdu. Bu sohbet sırasında daha çok, İmâm-ı Rabbânî<br />

hazretlerinin Mektûbât'ı okunurdu.<br />

Ramazan aylarında dört gecelik bir hatim düzenlenirdi. Bu hatime ülkenin her tarafından<br />

binlerce insan gelirdi. Çeşitli yerlerden gelen âlimler burada buluşurlardı. Ayrı ayrı yerlerde<br />

toplanırlar, konuşup tartışırlar, sorulara cevap verirlerdi.<br />

Hatim tertîbi şöyle olurdu: İkişer rekat kılınan terâvih namazında okunacak zamm-ı sûre için<br />

Kur'ân-ı kerîm baştan îtibâren okunmaya başlanırdı. Bu işi hâfızlardan kurulu bir ekip<br />

yapardı. Hâfızlar ve cemâat tesbihlerden sonra beş on dakika çay içip dinlenirlerdi. Böylece<br />

sahur zamânına kadar devâm eden terâvih namazında birkaç cüz okunurdu. Nihâyet dördüncü<br />

gecenin sonunda Kur'ân-ı kerîm hatmedilmiş olurdu. Hatîm, bayram havasında geçerdi.<br />

Gelen âlimler iftar ve sahur yemeklerini hankâhın avlusundaki sofada Halîfe-i Kızılayak'la<br />

birlikte yerlerdi. Buradaki sohbet o kadar tatlı, öylesine bir kudsiyet içinde geçerdi ki, orada<br />

bulunanlar kendilerini başka bir âlemde zannederler, içlerinde ulvî bir zevk ve özlem kalırdı.<br />

Yine mevlid kandilleri ayrı bir güzellikte ihyâ edilirdi. O gün de her yerden insanlar akın<br />

akın gelirlerdi. Herkes toplandıktan sonra Halîfe-i Kızılayak'ın odasında ve kendisinin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!