22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

saygı görmüştür. İnşâ ettiği medrese ve hankâh için devlet tarafından vakıf olmak üzere arâzi<br />

tahsis edilmiş ve pekçok maddî yardımlar yapılmıştır.<br />

Mânevî yönü pek kuvvetli olmayan Emânullah Han, bir keresinde Belh'e gelerek bir toplantı<br />

düzenlemişti. Bu toplantıya Halîfe-i Kızılayak'ı da dâvet etti. Fakat toplantı öncesi oradaki<br />

devlet erkânına Halîfe-i Kızılayak içeri girdiğinde ayağa kalkmamaları husûsunda sıkı sıkıya<br />

tenbihte bulundu. Halîfe-i Kızılayak, yanında hazret-i Şurbâzâr olduğu halde Belh'e gelerek<br />

toplantı yerine gitti. Onun teşrifini gören Emânullah hemen ayağa kalkarak saygıyla<br />

karşıladı. Emânullah ayağa kalkınca diğer devlet erkânı da ayağa kalkmak mecburiyetinde<br />

kaldılar. Daha sonra bu durum kendisinden sorulduğunda Emânullah şöyle cevap vermiştir:<br />

"Halîfe-i Kızılayak'ı gördüğüm vakit her iki yanında büyük birer arslan vardı. Korkumdan ve<br />

kendimde olmadan birden ayağa kalkıverdim."<br />

Türkistan'da Enver Paşanın ölümünden sonra onun yardımcısı durumunda olan İbrâhim<br />

Lakay Afganistan'a geçerek bütün askerleri ile birkaç gün Kızılayak'ta kaldı. İbrâhim Lakay,<br />

Halîfe-i Kızılayak'la yalnız olarak yaptığı görüşmede kendisine bir isteğini iletti. Elinde<br />

bulunan kuvvetiyle Kâbil hükûmetini basarak iktidârı eline alacaktı. Bunun için sâdece izin<br />

ve duâ istiyordu.<br />

Ancak Halîfe-i Kızılayak, bu isteği kabul etmedi. "Bunun için müslüman kanı dökülmesine<br />

râzı olmayız. Ayrıca bize iyilik edene kötülük etmeyiz." buyurdu. Bunun üzerine İbrâhim<br />

Lakay Belh'e doğru yürüdü. Kunduz vilâyeti civârında biraz savaştıktan sonra isteyen<br />

kumandanlarını Afganistan'da bırakarak kendisi Rusya'ya geçti.<br />

Zâhir Şâh zamânında bir ara Halîfe-i Kızılayak'ın gözleri görmez olmuş ve tedâvî için Kâbîl'e<br />

gitmişti. Yol boyunca halk onu gruplar hâlinde karşılıyor ve bir kerecik bile olsa, müsâfeha<br />

edebilmek için can atıyordu.<br />

Kâbil'e vardıklarında, onu bizzat Zâhir Şâh karşıladı. Zâhir Şâh Halîfe-i Kızılayak'ı gördüğü<br />

anda hemen ayağa fırlayarak ellerine sarıldı ve; "Ben sizi daha önce de görmüştüm." diyerek<br />

şunları anlattı: Daha Şah olmamıştım. Babam sağdı. Bir gün av için Dere-i Acer denilen yere<br />

gittim. Heyecanla av peşinde koşarken atımla birlikte oradaki bir kuyuya yuvarlandım. O<br />

anda; "Yetiş ya pîr." şeklinde haykırmıştım. Hemen göğsümden kavrayan bir el beni kenâra<br />

koymuştu. İşte o vakit karşımda sizi gördüm. "Korkma yavrum." diye beni sâkinleştirdikten<br />

sonra nereye gittiğinizi anlayamamıştım.<br />

Zâhir Şâh, bundan sonra Halîfe-i Kızılayak'a daha çok hürmet gösterdi ve onu mânevî baba<br />

kabûl etti. Ayrıca özel olarak Türkiye'den getirtilen bir doktorun başarılı tedâvisi netîcesinde<br />

Halîfe-i Kızılayak'ın gözleri sağlığına kavuştu.<br />

Afganistan'ın siyâsî istikrârı husûsunda pekçok müsbet tesirleri görülen Halîfe-i Kızılayak'ın<br />

varlığı müslümanların sulh ve selâmet içerisinde yaşaması husûsunda da büyük bir nîmetti.<br />

Bolşevik ihtilâlinden sonra Afganistan'a geçen Türk muhâcirleri ile bâzı Peştun kabîleleri<br />

arasında münâzaralar ortaya çıkmıştı. Hattâ ufak çapta çatışmalar da görülmüştü. Bu<br />

hâdiseler devâm ederken Peştunların kabîle reisi bütün adamlarını toplayarak bu durumu<br />

görüşmek üzere Kızılayak'a hareket etti.<br />

Bunu duyan Halîfe-i Kızılayak, kırk elli kadar kişiyi silâhlı olarak yolun iki kenarına<br />

yerleştirdi. Adamlarıyla kızgın bir şekilde gelmekte olan han, Kızılayak'a on beş km kadar<br />

yaklaştığında ürpermeye ve endişeye kapılmaya başladı. Yaklaştıkça ezilip büzüldü ve âdetâ<br />

küçüldü. Han, nihâyet dergâh kapısına geldiğinde mecalsiz bir halde edeple içeri girdi.<br />

Özürler beyân ederek bütün anlaşmazlıklara son vermek üzere huzurdan ayrıldı.<br />

Böylece felâkete sebeb olabilecek bir mesele kendiliğinden halledilmişti. Daha sonra yakın<br />

adamları reise, kendisinde görülen değişikliği suâl ettiklerinde; "Yolun iki kenarında bir ordu<br />

bekleşiyordu." diye bahsetmiştir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!