22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

BENCE FİL BUDUR<br />

Senâî, nasihat olarak; körlerin hakikatleri göremeyeceklerine dâir şöyle bir misâl anlatmıştır:<br />

Vaktiyle küçük bir şehrin sâkinlerinin ekserisi âmâ olup görmezdi. O belde sultanı büyüklüğünü<br />

göstermek için büyük bir fil beslemişti. Günün birinde şehir sâkinlerinin içinde herkesin dillerinde<br />

dolaşan bu fili görmek arzusu uyandı. Bu sebeple tanımadıkları bu yaratığı görmek ve kendilerine<br />

haber getirmek için bir heyet seçtiler. Her biri âmâ olan heyet, incelemelerini yapmak için filin<br />

bulunduğu yere gitti ve filin bir tarafına dokunarak tanımaya çalıştı. Neticede fili tanımış olmanın<br />

sevinciyle şehirlerine döndüler. Herkes büyük bir merakla etrafını sarıp onları soru yağmuruna<br />

tuttular ve kalbinin nasıl olduğunu sordular. Bunun üzerine üyelerden sadece filin kulağına dokunmuş<br />

olan; "Korkunç, halı gibi sert yassı ve geniştir." dedi. Ancak filin hortumunu ellemiş olan ise buna<br />

îtirâz etti ve; "Hayır! Hayır! Hiç de değil. Bir su hortumu gibidir. Ben doğruyu söylüyorum. İçi boş,<br />

öldürücü ve tahrif edici." dedi. Bir başka üye ise sâdece filin ayaklarını yoklamıştı. O da buna îtirâz<br />

etti ve; "Hayır! Ey insanlar! Biliniz ki o öyle değildir. O yukarı doğru genişleyen bir kolon, bir sütun<br />

gibidir." dedi. Her birisi filin bir parçasını tanımıştı. Lâkin tamâmen tanımamışlardı. Bu sebepten<br />

büyük hatâlara düştüler.<br />

1) Kâmûs-ül-A'lâm; c.4, s.2637<br />

2) Nefehât-ül-Üns; s.666<br />

3) Devletşah Tezkiresi; s.96<br />

4) Rehnümâ-i Edebiyât-ı Fârisî; s.211<br />

5) Ahvâl-i Âsâr-ı Hakîm Senâî (Halîlullah Halîlî, Kâbil-1315)<br />

6) Hayr-ül-Mecâlis (Hamid Kalender, Aligarh-1959); s.72<br />

7) Mecâlis-ül-Uşşak; s.92<br />

8) İslâm Târihi <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.9, s.113<br />

HAKÎM SÜLEYMÂN ATA;<br />

Türkistan evliyâsının büyüklerinden. Asıl adı Süleymân'dır. Yerleştiği yere nisbetle<br />

Bağırgânî de denilmektedir. Yazmış olduğu manzumelerde kendisi Süleymân,<br />

Kul-Süleymân, Süleymân Bağırgânî, Hakîm, Hakîm Süleymân, Hakîm Hâce ve Hakîm Hâce<br />

Süleymân isimlerini kullanmıştır. HocaAhmed Yesevî'nin talebe ve müridlerinden olup, aynı<br />

zamanda onun üçüncü ve Türkler arasında en tanınmış halîfesidir. Doğum târihi<br />

bilinmemektedir. 1186 (H.582) senesinde vefât etti.<br />

Süleymân, daha küçük bir çocukken hocaların huzûruna vardı. Kur'ân-ı kerîm dersleri almaya<br />

başladı. Kur'ân-ı kerîmi boynuna asmaz, eliyle başı üstünde tutarak hürmetle taşırdı. Allahü<br />

teâlânın kelâmı olan Kur'ân-ı kerîme çok hürmet gösteren bu küçücük çocuk, okutulduğu<br />

mektebe sırtını da dönmezdi. Yüzünü mektebe, arkasını eve dönmüş olarak eve kadar<br />

giderdi. Bir gün AhmedYesevî hazretleri, onun bu hâlini gördü. Çok hoşuna gitti.Hocasının<br />

ve annesinin rızâsıyla Süleymân'ıKur'ân-ı kerîm öğretmek için yanına aldı. On beş yaşına<br />

gelince, Ahmed Yesevî hazretlerine tam talebe oldu.<br />

Bir gün Hızır aleyhisselâm, Hoca Ahmed Yesevî hazretlerinin yanına geldi. Ahmed Yesevî<br />

hazretleri, aralarındaSüleymân'ın da bulunduğu birkaç çocuğu odun getirmeleri için gönderdi.<br />

Odunları toplayıp dönecekleri sırada, yağmur yağmaya başladı. Odunların hepsi ıslandı.<br />

Yalnız elbisesiyle odunları örttüğü için Süleymân'ın getirdiği odunlar kuru kaldı. O kuru<br />

odunlarla, diğerleri de tutuştu. Hızır aleyhisselâm, odunların niçin ıslanmadığını sordu, o da,<br />

elbisesiyle örttüğünü söyledi. Bu cevap Hızır aleyhisselâmın çok hoşuna gitti. Süleymân'a;<br />

"Bundan sonra adın Hakîm olsun!" dedi. Sonra ona hayır duâda bulundu. Hakîm Süleymân'ın<br />

içi, birden nûra gark oldu. Hızır aleyhisselâm, onun feyzinden diğer insanların da istifâde<br />

etmesini emir buyurunca, hikmetler (manzûmeler) söylemeye başladı. Ahmed Yesevî

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!