22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ilimde yetişerek söz sâhibi oldu.<br />

Hacı Tevfik Efendi, tasavvuf yolunda da ilerlemek için Mahmûd-ı Sâminî'nin sohbetlerine<br />

devâm etti. Bu sohbetlerin birinde Mahmûd-ı Sâminî'ye; "Gün olur, serin su içmek sünnettir,<br />

dersiniz ve serin su içersiniz. Lâkin gün olur serin su yerine sıcak su içersiniz. Bunun hikmeti<br />

nedir?" diye suâl edince, o mübârek zât biraz düşündükten sonra; "Gün olmuş içim Allahü<br />

teâlânın aşkı ile alev alev yanmış. Biraz serinlemek ve nefes almak için içmişimdir. Gün<br />

olmuş içim buz gibi olmuştur. O zaman da yakmak için sıcak su içmişimdir. Her şeyi akıl ve<br />

mantıkla çözmeye kalkma. Her gördüğün manzarayı da açıklamaya kalkışma. Aksi halde<br />

yanılırsın. Ama akılsız ve mantıksız da edemiyoruz. Bâzı işler vardır ki, ne akılla olur, ne de<br />

akılsız." buyurdu.Hocasından aldığı bu cevap üzerine henüz ham olduğunu anlayan Tevfik<br />

Efendi, büyük bir istekle hocasının hizmet ve sohbetlerinde bulundu. Kısa zamanda<br />

tasavvufun yüksek derecelerine kavuştu.<br />

Hocası Beyzâde Efendi sık sık ona; "Sen sanma ki ilim sâdece yazılandır. En büyük ilim<br />

daha yazılmamış olandır. Biri yazılı ilimse, diğeri de sözlü ilimdir. Yeter ki hak ve doğru ola.<br />

O vakit ikisi de mûteberdir. Çok şeyler yazılmış; fende, cebirde, ama şu dağlar, şu nehirler ve<br />

taşlar ve güneş bile bir ilimdir. Onları yazmakla aslını anlatamazsın." buyururdu.<br />

Bir süre sonra hocası Beyzâde Efendi vefât etti. Kendisini öksüz hisseden Hacı Tevfik<br />

Efendi, Osman Bedreddîn Efendiye talebe oldu. "Çok şeyler öğrendim ama, sanki hiçbir şey<br />

öğrenmedim." düstûruyla hakkı ve hakîkatı öğrenmeye doymayan, öğrendikçe büyük bir<br />

aşkla kendisini ilme veren Tevfik Efendi, Osman Bedreddîn Efendiden çeşitli ilimleri<br />

öğrendi. Tasavvuf ve diğer ilimlerde kemâle gelen Hacı Tevfik Efendi, öğretmen oldu ve<br />

Ma'murât-ül-Aziz Mülkiye İdâdîsi Mektebinde din, Arabî ve mantık dersleri verdi.<br />

Halktan bâzıları Hacı Tevfik Efendiye; "Bu kadar ilim öğrendin, ama sonunda bir mektebe<br />

hoca oldun." dediklerinde; "Siz benden ne bekliyordunuz? Bir köşede oturup, ciltler dolusu<br />

kitap yazmamı mı? Yoksa kulluk borcunu dahi yerine getirmekten âciz olan insanlar gibi<br />

meydanlara çıkıp; "İslâmiyeti kuralım." diyerek nârâ atıp dolaşmamı mı? Yine cevâbını<br />

vereyim. Eser yazmaya gelince, bize öğretenler bile buna cüret göstermedi ki, biz onlardan<br />

öğrendik. Yüce mukaddes kitabı okuyup, bunu tefsîr etmemi bekliyorsanız bu câhilliktir ve<br />

aptallıktır. Çünkü buna şu Tevfik'in gücü yetmez. Kafasına göre tefsîr eden ve o ufacık beyni<br />

ile anladıklarını yorumlayan, anlatan ve kendinden bir şeyler katan ise îmânsız olur. Onun<br />

için derim ki, bu dünyâda en büyük hüner, insan yetiştirmektir. Yok eğer meydanlarda, din<br />

elden gidiyor, diye nutuk atmamı istiyorsanız, işte bu en büyük aptallıktır. İslâmiyeti<br />

kurtarmayı bırakalım, İslâmiyetle kurtulmaya bakalım. Siz ve biz kimiz ki? O yüce dînin<br />

koruyucusu ve gözeticisi yüce Mevlâ'dır. O, bu dîni insanların kurtuluşu için göndermiştir.<br />

Ama bu yolda cihâd ayrı bir husustur. Mücâdeleyi elden bırakmak anlamına yormayınız.<br />

Çalışınız, öğreniniz, yaşayınız ve çalıştırınız, öğretiniz ve yaşatınız. Bunları yapabiliyorsak,<br />

bizler çok bahtiyar ve mesuduz." buyurdu.<br />

Hacı Tevfik Efendi, uzun boylu, zayıf bir bünyeye sâhipti. Yüzündeki tebessümü hiç eksik<br />

etmezdi. En sıkıntılı ve en kederli anlarında bile; "Ben kederli isem elâleme ne?" diyerek<br />

kendi dert ve elemi ile başkalarını huzursuz etmez ve üzmezdi. O sıkıntılı hâli ile başkalarına<br />

sert muâmele etmekten dâimâ kaçardı. Şefkatli nazarları ile karşısındakileri kendisine çeken<br />

mânevî bir kuvvete sâhipti.<br />

O, bilgisi ve ilmi az olan kimselerle konuştuğu zaman onların seviyesine inerek,<br />

anlayacakları dilde nasîhat ederdi. Bu durum karşısında ahâliden bâzıları; "Efendi siz âlim<br />

birisiniz. Bu câhillerle neden oturuyorsunuz? Siz bunları adam edemezsiniz." demeleri<br />

üzerine çok üzülen Tevfik Efendi; "İnanan ve îmânı olan kimselere câhil denilemez. Hakka<br />

ve hakîkate inanmayan en büyük câhildir. Öğrenmeyen olmasaydı öğretene ne iş düşerdi."<br />

buyurdu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!