22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sırada; Bektâş-ı Velî'nin iki yanında, Kur'ân-ı kerîm okuyan iki nûrânî zât duruyordu.<br />

Lokmân-ı Perende onun yanına girince, bunlar kayboldu. Lokmân-ı Perende, Bektâş-ı Velî'ye<br />

onların kim olduğunu sordu. O da; "Birisi Server-i âlem efendimiz diğeri ise hazret-i Ali idi."<br />

cevâbını verdi.<br />

Yine bir gün hocasından ders dinlerken, namaz vakti geldi. Hocası hizmetçisinden abdest<br />

almak için su istedi. Bektâş-ı Velî hocasına; "Bir nazar etseniz de, su buradan aksa, dışarıya<br />

gitmeye gerek olmasa." dedi. Hocası; "Benim kudretim bunu yapmaya yetmez." cevabını<br />

verdi. Bunun üzerine o sırada Bekâş-ı Velî, Allahü teâlâya duâ etti. Hocası da "Âmin" dedi.<br />

O anda medresenin ortasında latîf bir su çıkıp, kapıya doğru akmaya başladı. Pınarın başında<br />

renk renk çiçekler açtı.<br />

Bu hâdiseden bir süre sonra, Lokmân-ı Perende hacca gitti. Arafât'ta kıbleye doğru<br />

döndükleri esnâda, talebelerine; "Yârenler! Bugün Arefedir. Şimdi bizim evde yemekler<br />

pişirlir." dedi. Bu söz, Allahü teâlânın kudretiyle, Bektâş-ı Velî'ye mâlum oldu. Tam o sırada<br />

hocasının evinde yemekler pişiyordu. Bektâş-ı Velî hemen bir tepsi yemeği aldığı gibi, bir<br />

anda hocasına sundu. Hocası Nişâbûr'a dönünce, onun bu kerâmetini herkese anlattı ve Hacı<br />

lakabını verdi. Bu esnâda Horasan'da bulunan âlimler, Lokmân-ı Perende'ye hac<br />

mübârekesine geldiklerinde, medresede akan suyu görünce şaşırdılar. Bunun sebebini<br />

sordular. Lokmân-ı Perende; "Bu kerâmet, Hacı Bektâş'ındır." dedi. Sonra onun gösterdiği<br />

kerâmetlerini gelen âlimlere anlattı. Onlar bütün bunların bir çocuktan zuhûr etmesine<br />

şaştılar. Bunun üzerine Hacı Bektâş-ı Velî, âlimlere; "Ben, Resûl-i ekremin soyundanım.<br />

Bana bunları çok görmeyiniz. Bunlar, Allahü teâlânın bana bir ihsânıdır." dedi.<br />

Hacı Bektâş-ı Velî, tahsilini tamamladıktansonra Anadolu'ya geldi. Halka doğru yolu<br />

göstermeye başlayan ve kıymetli taleeler yetşitiren Hacı Bektâş-ı Velî, kısa zamanda<br />

tanınarak büyük rağbet gördü. Bu sırada Anadolu'da dînî, iktisâdî, askerî ve sosyal teşekkül<br />

olan ve kendisinin de bağlı olduğu "Ahîlik teşkilâtı" ile büyük hizmetler yapan Hacı Bektâş-ı<br />

Velî ve talebeleri, Osmanlı sultanları tarafından da sevildi ve hürmet gördü. Bu sıralarda<br />

kuruluş devrinde olan Osmanlı devletinin sağlam temeller üzerine oturmasında büyük<br />

hizmetleri ve himmetleri oldu. Sultan Orhan zamânında teşkil edilen Yeniçeri ordusuna duâ<br />

ederek, askerlerin sırtlarını sıvazladı. Onlara İslâmiyetten ayrılmamalarını nasîhat etti.<br />

Böylece Hacı Bektâş-ı Velî'yi kendilerine mânevî pîr olarak kabul eden Yeniçeri ordusu,<br />

mânevî hayâtını ve disiplinini ona bağladı. Hacı Bektâş-ı Velî, asırlarca Yeniçeriliğin pîri,<br />

üstâdı ve mânevî hâmisi olarak bilindi. Bu bağlılık ve muhabbet, Yeniçerilerin sulh<br />

zamânındaki tâlimleri ve harplerdeki gayret ve kahramanlıklarında çok müsbet neticeler<br />

verdi. Bütün bunlar, halk ile Yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi. Yeniçeriler,<br />

dervişler gibi cihâd azmiyle dolu ve görülmemiş derecede kahraman ve fedâkâr oluşlarında,<br />

bu hâdiseler müsbet tesirler gösterdi. Yeniçerilerin;<br />

"Allah, Allah! İllallah! Baş uryân, sîne püryân, kılıç al kan. Bu meydanda nice başlar kesilir.<br />

Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyân! Kulluğumuz pâdişâha ayân! Üçler, yediler, kırklar!<br />

Gülbang-i Muhammedî, Nûr-i Nebî, Kerem-i Ali... Pîrimiz, sultânımız Hacı Bektâş-ı Velî..."<br />

diyerek savaşa başlamaları, bunun mânidâr bir ifâdesidir.<br />

Hacı Bektâş-ı Velî'nin Malâlât adlı Arapça bir eseri vardır. Sonradan nefes adıyla yazılan ve<br />

ona nisbet edilen şiirler onun değildir.<br />

Buyurdu ki: "Tarîkatın, tasavvuf yolunun ilk makâmı, bir âlime cân u gönülden bğlanıp,<br />

tövbe etmektir. Tövbe, can u gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır. Tövbe<br />

ederken gözyaşı dökmelidir. Tövbeyi kabul edecek Allahü teâlâdır. Tövbe ettikten sonra O'na<br />

tevekkül etmelidir. İkinci makâmı, talebe olmaktır. Üçüncü makâmı, mücâhede, nefse zor<br />

gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Dördüncü makâmı, hocaya hizmettir. Beşinci<br />

makâmı, korkudur. Altıncı makâmı, ümitli olmaktır. Yedinci makâmı, şevktir ve fakirliktir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!