22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

uyurdu. Ahmed Efendi oraya üç-beş taş koyarak yerini belli etti. Yatsı namazından sonra<br />

misâfirler dağılınca, Ahmed Efendi bir fener ışığında işâret edilen yeri kazdı. Yarım metre<br />

kazdıktan sonra, berrak ve tertemiz bir su çıktı. Âile efrâdı o gece bayram yaptı.<br />

Hacı Abdullah Efendi, bir ara hac farizasını yerine getirmek için Hicaz'a gitti. Medîne'de<br />

Peygamber efendimizin kabr-i şerifinin bulunduğu Hücre-i Saâdetin etrafındaki Şebeke-i<br />

Seâdete girmek istedi. Ravza-i Mutehheranın muhâfızlarına; "Burayı açın ben içeri girmek<br />

istiyorum." dedi. Muhâfızlardan biri; "Buranın anahtarları bizde yok. Burada bir meşâyih<br />

heyeti vardır. Onlar toplanır, karar verir ve ancak onların kararıyla burası açılır. Babam da bu<br />

heyetin başkanıdır." dedi. Abdullah Efendi; "Öyleyse babanıza haber verin." buyurdu.<br />

Muhâfız gidip durumu babasına söyleyince babası; "Meşâyih heyetinin herbiri bir yerde. Şu<br />

anda onları toplamak mümkün değildir." cevâbını verdi. Muhâfız durumu Hacı Abdullah<br />

Efendiye bildirince, ellerini kaldırıp; "Essalâtü Vesselâmü aleyke yâ Resûlallah, Essalâtü<br />

vesselâmü aleyke yâ Habîballah." derken kapının kilidi düştü ve kapı açıldı. Şebeke-i<br />

Saâdette tam yedi saat ayakta durdu. Bu arada meşâyih heyeti de toplanıp, geldi.<br />

Muhâfızlardan durumu öğrenince, Abdullah Efendiye tâzim ve hürmet ettiler.<br />

Hacı Abdullah Efendi talebelerine sık sık şöyle buyururdu:<br />

"Başkalarını himâye edin, kendinizi beğenip kibirli olmayın."<br />

"Kalp uyanıklığı ile ibâdet etmeyen kimse ile Allahü teâlâ arasında mâni vardır."<br />

"Yapılan ibâdetleri muhâfaza edip, âhirete götürmek, ibâdetlerden hâsıl olan amellerin<br />

muhâfaza meyvesi olan mânevî zevki kazanmaktan güçtür."<br />

"Helal yemek lâzımdır. Dîn-i İslâma uygun kazanmak lâzımdır. Çünkü din, hakîkat<br />

ancak helâl yemekle meydana gelir. Tehlikenin başı haram yemektir. Bir insan<br />

haramdan sakınır ise, onun için ibâdet ve tâat kolaylaşır. İbâdetten tad alır."<br />

Hayâtının otuz dört yılını müderrislik ve şeyhlik gibi iki yüce makâmı hakkıyla ihyâ ederek<br />

Hak yolunda hizmetle değerlendiren Hacı Abdullah Efendi, 1903 (H.1319) senesinde vefât<br />

etti. Çok kalabalık bir cemâatle Seyyid Hârûn-ı Velî Câmiinde kılınan cenâze namazından<br />

sonra vasiyeti üzerine Hıdır Mescidi denilen bugünkü türbesinin olduğu yere defnedildi.<br />

ET, HELVA VE PİRİNÇ PİLAVI<br />

Talebelerinden Bergamalı İbrâhim Efendi, ziyâret maksadıyla Seydişehir'e geliyordu. Eskişehir'de bir<br />

gece bir arkadaşında misâfir oldu. Hacı Abdullah Efendiyi ziyârete gittiğini söyleyince ev sâhibi;<br />

"Ben de seninle ziyâret için gelip, o mübârek zâtın hayır duâsını alayım." dedi. Ertesi gün birlikte yola<br />

çıktılar. Abdullah Efendi o gün talebelerinden birine; "Oğlum! Kasaptan et al eve götür. Hacı anneye<br />

söyle, eti topluca pişirsin. Helva ile pilav da yapsın. Akşam üzeri misâfirlerimiz gelecek. Onlar<br />

gelinceye kadar hazır olsun. Geldiklerinde yemekleri aldırırız." dedi. Talebe bu emri yerine getirdi.<br />

Akşam üzeri iki misâfir geldi. Abdullah Efendi hizmetlerini gören talebesine; "Oğlum! Misâfirlerimiz<br />

aç, yemek getir." dedi. Biraz sonra ağızları kapalı yemekler tepsi üstünde önlerine konulunca,<br />

Eskişehirli olan hemen yemek tabaklarının kapaklarını açıp, baktı. O anda derhal ayağa kalkıp,<br />

Abdullah Efendinin elini öpüp, af diledi ve şöyle dedi: "Yolda hayli acıkmıştım. Şehre yaklaşınca;<br />

"Şeyh Efendi olgun bir zât ise, et, bir helva, bir de pirinç pilavı hazırlatır. Bize ikrâm eder." diye<br />

kalbimden geçirdim. Aynı yemekleri önümde bulunca çok şaşırdım. Beni bağışlayın."<br />

Hacı Abdullah Efendi de; "Bizde bir şey yok. Her şeyi Allahü teâlâ emreder, kulları yapar. Karnınızı<br />

doyurmaya bakın, buyrun âfiyet olsun." dedi.<br />

1) Seydişehir Târihi (Abdurrahmân Ayaz); s.64<br />

2) Konya Velîleri (Dr. Hasan Özönder); s.243

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!