22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Allahü teâlâyı zikr ettiler.<br />

Bir gün bu iki zât, Allahü teâlâyı zikr ederek kendilerinden geçmiş bir hâldeyken, ellerinde<br />

hançer bulunan iki münâfık içeri girdi. Maksadları her ikisini öldürmekti. O sırada Hâce<br />

Mevdûd'un nazarları onlara isâbet etti.Onlar derhal düşüp bayıldılar. Bir müddet sonra<br />

ayılınca, Ahmed-i Nâmıkî Câmî: "YâHâceMevdûd! Bu ne hâldir? Bunlar kimlerdir?" diye<br />

sorunca, Hâce Mevdûd olanları ona anlattı. Bunun üzerine Ahmed-i Nâmıkî Câmî; "Ben<br />

onları affettim. Fakat kurtulmaları için senin de affetmen lâzımdır." buyurdu. Bunun üzerine<br />

HâceMevdûd; "Ben de affettim." dedi. Bu sözden sonra adamların titremeleri geçti ve tövbe<br />

edip sâlih talebelerden oldular.<br />

Ahmed-i Nâmıkî Câmî, Hâce Mevdûd'a ilim tahsilini kuvvetle tavsiye ettikten sonra: "İlimsiz<br />

evliyâlık bir hiçtir. Her ne kadar mârifet ilimlerini kemâl derecesinde biliyorsan da, zâhir ve<br />

bâtının bir olması için, ilm-i zâhirde de kemâl derecesinde olman lâzımdır." dedi.<br />

Hâce Mevdûd bu nasîhata göre hareket etti. SonraMevdûd Çeştî oradan ayrılıp Çeşt'teki<br />

evine dönerken, yolun kenarından bir şahsın, "Yâ Mevdûd! Yâ Mevdûd!" diye bağırdığını<br />

duydu. O şahsın yanına giderek hâlini ve neden böyle seslendiğini sordu. O kişi de uzun<br />

zamandan beri gözlerim görmüyor. İyileşmem için Allahü teâlâya duâ ediyorum. Hafiften bir<br />

ses duydum. "Mevdûd Çeştî bizim sevgili kulumuzdur. Onu vesîle ederek duâ etmen gerekir.<br />

Onun buraya gelmesiyle gözlerin açılacaktır." diye bir nidâ geldi, dedi. Onun bu sözlerinden<br />

sonra Mevdûd Çeştî, elini o kişinin gözlerine sürdü. O kişinin gözleri derhal açıldı. Aynı sene<br />

zâhirî ilimlere devâm etmek için Belh'e gitti.<br />

Hâce Mevdûd, Belh'e geldiğinde, herkes onu karşılamaya çıktı. Ona hürmette ve tâzimde çok<br />

ileri gittiler. Sohbetleri ile bereketlendiler. İşleri güçleri hased olan bâzı kimseler, kıskanıp<br />

onu imtihan etmek, zâhirî ve bâtınî ilimlerdeki derecesini anlamak istediler. Aralarından dört<br />

yüz kişi topladılar. Bir Cumâ günü Belh Câmiinde namazdan sonra, Mevdûd Çeştî'ye bu dört<br />

yüz kişiden her biri, zâhir ilimlerin en zor meselelerinden çeşitli sorular sordular. Hâce<br />

Mevdûd herbirine öyle cevaplar verdi ki, hiçbirinin konuşacak hâli kalmadı. Bunun üzerine<br />

onlar, "Siz bu kadar ilim sâhibi olduğunuz hâlde kasîde dinliyorsunuz?" diye sordular. O da,<br />

"Bizim hocalarımız, zâhirî ve bâtınî ilimlerin hepsini kendilerinde toplamışlardı. Onlar dîne<br />

muhâlif hiçbir şey yapmadılar ve yapmazlar. Kasîdeyi onlar da dinlediler. Sonra Evliyânın<br />

büyüklerinden İbrâhim binEdhem de kasîde dinler ve böyle yapanlara da mâni olmazdı.<br />

İbrâhim bin Edhem, müctehid, mürşid-i kâmildi. Aynı zamanda sizin imâmınızdır. Size ne<br />

oluyor ki, kasîde dinlemeye karşı çıkıyorsunuz?" buyurdu.<br />

Bunun üzerine oradaki âlimler, "İbrâhim bin Edhem, aynı zamanda havada uçardı.Eğer siz de<br />

havada uçarsanız, ona tâbi olduğuna, uyduğuna inanacağız." dediler. Daha sözlerini<br />

bitirmeden, HâceMevdûd duvarın üzerine sıçrayarak uçmaya başladı ve gözden kayboldu.<br />

Bir müddet sonra geri geldi. Orada bulunanlar; "Bu yaptığını Cûkî denilen Hind Brehmenleri<br />

de yapıyor. Senin bu yaptığının Rahmânî mi, şeytânî mi olduğunu nasıl anlarız?" diye<br />

sordular. Sonra; "Eğer şu mescidin kenarındaki taş senin isteğinle gelir, sana şâhidlik ederse<br />

kabûl ederiz." dediler. Bunun üzerine HâceMevdûd, Allahü teâlâya duâ ederek taşa işâret etti.<br />

Taş yuvarlana yuvarlana yaklaştı ve taştan şöyle bir ses işitildi: "Ey müslümanlar! Hâce<br />

Mevdûd, vilâyet ve kerâmet sâhibidir. Onun fiilleri dîne uygundur. Onun hâllerinin hepsi<br />

Rahmânî'dir." Bu taş, üç defâ aynı sözleri tekrâr edince, orada bulunanların hepsi Hâce<br />

Mevdûd Çeştî'nin büyüklüğünü anladılar ve tövbe ettiler.<br />

Hâce Mevdûd, Belh'den talebeleriyle Buhârâ'ya doğru yola çıktı. Bir nehir kenarına geldiler.<br />

Bu nehirde bir kayık çalışıyor, yolcuları ücretle karşıya geçiriyordu. Hâce Mevdûd ve<br />

talebelerinin yanında hiç para yoktu. Kayık sâhibi onlara, "Para almadan sizi karşıya<br />

geçirmem." dedi. Bunun üzerine kayık ile geçilmeyeceğini anlayan Hâce Mevdûd, Besmele<br />

çekerek nehre yürüdü ve talebelerinin de kendisini tâkib etmelerini istedi. Onlar da Hâce<br />

Mevdûd'un peşini tâkib ettiler. Göz açıp kapayıncaya kadar selâmetle karşı kıyıya geçtiler.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!