22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Mevdûd Çeştî, babasının sağlığında mektebe gidiyordu. Henüz daha çocuk yaştaydı. Bir<br />

bahar günü halk, şiddetle gürleyip akan bir seli uzaktan seyrediyordu. Gürleyerek akan bu<br />

şiddetli sel, taşları kaldırıp sürüklüyordu. Selin şiddetinden hiç kimse karşıya geçemiyor,<br />

kendinde karşıya geçecek gücü de bulamıyordu. Mevdûd Çeştî ortaya çıkıp; "Ben bu selden<br />

geçerim." dedi. Orada bulunanlar şaşırdılar. Mevdûd Çeştî şiddetle kükreyip akan suya<br />

birden daldı. Bir ânda şimşek gibi karşıya geçti. Sonra tekrar sel üzerinde yürüyerek geri<br />

döndü. Bu hâlini ve kerâmetini görenler, onun mübârek ve büyük bir insan olduğunu<br />

anladılar.<br />

Mevdûd Çeştî hazretleri daha mektep çağlarındaydı. O sırada bulunduğu beldede bir kıtlık<br />

oldu. İnsanlar huzuruna toplanarak, gelip Mevdûd Çeştî'den yardım istediler. Mevdûd Çeştî<br />

elini yere koydu. O ânda, elini koyduğu yerden meyveler, çeşit çeşit şekerler ve bitkiler<br />

çıkıyordu. Orada bulunanlar toplamakla bitiremiyorlardı. Hâce Mevdûd, elini fitne<br />

korkusuyla yerden çekti. Bu haber muhterem babalarına ulaşınca, onu huzûruna çağırdı.<br />

Kendisini böyle hâllerden şiddetle men etti ve; "Bizim hocalarımız kerâmetlerini<br />

göstermekten çok utanırlardı. Sana ne oluyor ki, kerâmet gösteriyor, açığa vuruyorsun. O<br />

büyüklere muhâlif olmaktan korkmuyor musun? Onlar yardım etmezse, kıyâmette huzûr-i<br />

ilâhîde ne cevap vereceksin?" buyurdu. Çocuk yaşta olmasına rağmen Hâce Mevdûd'un bu<br />

kerâmeti her tarafa yayıldı ve Kutb-ül-Aktâb olarak anıldı.<br />

Hâce Mevdûd Çeştî, pederi vefât ettiğinde yirmi dört yaşındaydı. Pederinin yerine geçerek,<br />

talebe yetiştirmeye başladı. Babasının talebeleri, onu hoca kabûl ettiler. Hâce Mevdûd'un<br />

babasının vefât haberi, Şeyh-ül-İslâm Ahmed-i Nâmıkî Câmî'ye ulaşınca, Ahmed-i Nâmıkî:<br />

"Hâce Mevdûd, büyüklerin yetiştiği bir âiledendir ve daha çok gençtir. Bunun için, onun<br />

yanına gidip onun yetişmesini, terbiyesini tamamlıyayım. Onun vilâyetinde bir payım<br />

bulunsun. Eğer böyle yapmazsam, onun mübârek âilesine karşı vazifemi yapmamış ve onlara<br />

ihânet etmiş olurum." buyurdu.<br />

Ahmed-i Nâmıkî Câmî, yanında talebelerinden kalabalık bir grup ile Câm'dan Çeşt'e doğru<br />

yola çıktı. Herat'a vardığında bâzı münâfıklar, HâceMevdûd'a gittiler ve "Şeyh-ül-İslâm<br />

Ahmed-i Nâmıkî Câmî babanızın vefâtını işitmiş. Sizin için ise, o daha çok gençtir, gidip<br />

onun vilâyetine müdâhale edeyim demektedir." dediler. Münâfıkların bu sözleri üzerine,<br />

Hâce Mevdûd bir müddet murâkabe etti.Sonra başını kaldırarak onlara: "Sizin<br />

söylediklerinizin hepsi yanlıştır ve işitilmemiş şeylerdir. Ahmed-i Nâmıkî Câmî, muhabbet<br />

ve ihlâsla bizi kuvvetlendirmeye geliyor." buyurdu. Bu sırada Ahmed-i Nâmıkî Câmî<br />

hazretlerinin yakına geldiğini haber verdiler. Bunun üzerine Hâce Mevdûd Çeştî onu<br />

karşılamaya çıktı. Orada bulunan ard niyetli münâfıklar:<br />

"Şâyet Şeyh onu ister istemez karşılayacak ise, çok kalabalık bir grup ile karşılamamalıdır."<br />

dediler. Hâce Mevdûd, bu sözlere hiç îtibâr etmedi. Dört bin talebesi ile yola çıktı. Yolda<br />

Herat'a kadar kiminle karşılaştı ise, hepsi ona talebe oldu. O kadar kalabalık görülmemişti.<br />

Her iki büyük âlim Tunük Nehrinin kenarında durdular. Ahmed-i Nâmıkî Câmî bir arslan<br />

üzerinde duruyordu. Hâce Mevdûd Çeştî ise, nehir kenarındaki duvarın üstündeydi. Hâce<br />

Mevdûd; "Siz uzak yerden geldiniz. Bizim, sizin yanınıza gelmemiz uygundur." dedi.<br />

Besmele çekerek havada uçtu ve Ahmed-i Nâmıkî Câmî'nin yanına geldi.Ahmed-i Nâmıkî<br />

Câmî dostlarına, "Hâce Mevdûd hakkında korktuğumuza uğramadık. Hâce Mevdûd, veliyyi<br />

kâmillerdendir. Onu görmekle şereflendik." dedi. Sonra Hâce Mevdûd ile berâber oturdular<br />

ve uzun uzun konuştular. Hâce Mevdûd ona, "Garibhânemizi şereflendirirseniz bizi memnun<br />

edersiniz." dedi. Ahmed-i Nâmıkî Câmî; "Bizim maksadımız sizinle görüşmek idi. Bu da<br />

elhamdülillah en güzel şekilde hâsıl oldu." dedi.<br />

Hâce Mevdûd ile Ahmed-i Nâmıkî Câmî bir müddet daha sohbet ettikten sonra, Hâce<br />

Mevdûd'un talebelerinden AliHakîm isimli bir zâtın evine gittiler. Orada üç gün sohbet ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!