22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

indirdi. Sonra üzengisinden tutarak biraz yürüdü ve uğurladı.<br />

Bu halde giderken, HâceHasan Attâr durup, Buhârâ taraflarına dönerek dedesinin<br />

rûhâniyetine duâ etti ve Allahü teâlâya şükretti. Sonra Sultana, dedesi Hâce Muhammed<br />

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin senelerce önce söylediği sözü anlattı. Onun kerâmetinin<br />

gerçekleştiğini bildirdi. Bu hâli işiten Sultan ve yanındakilerin Muhammed Behâeddîn-i<br />

Buhârî, HâceHasanAttâr ve diğer evliyâya olan muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı.<br />

Hâce Hasan Attâr hazretleri, zamânındaki evliyânın en büyüklerindendi. Her kim ihlâs ile<br />

Allahü teâlânın rızâsı için ona talebe olmak niyetiyle gelse, müsâfeha ettiği anda tesirini<br />

görürdü. Talebe o anda kendinden geçer, aşka ve dünyâdan soğuma hâline kavuşurdu.<br />

Güzel ahlâkın bütün kemâlâtını kendisinde toplamış olan Hâce Hasan Attâr, herkese hüsn-i<br />

muâmelede bulunur, hiç kimseyi gücendirmezdi. Talebelerinin mânevî terbiye ve yetişmeleri<br />

yükünü aldığı gibi, onların maddî ihtiyaçlarını da kendisi karşılardı. Başkalarının, hele talebe<br />

ve sevdiklerinin sıkıntıda olmaları, ona daha çok sıkıntı verirdi. Bu sebeple talebelerinden<br />

birisi rahatsızlanıp hasta olduğunda, onun sıhhate kavuşması, ondaki hastalığın kendisine<br />

geçmesi için duâ eder ve sıkıntıyı çekmeye râzı olurdu.<br />

Bir defâsında, hacca giderken Şîrâz'a uğramıştı. Şîrâz'ın ileri gelenlerinden bir zât da Hâce<br />

Hasan'ın talebelerindendi ve o günlerde çok ağır hastaydı. Hazret-i Hâce bu talebesini ziyâret<br />

etti. Onun, hastalığın tesiri ve elemi ile hâlsiz olduğunu görüp, çok üzüldü. Allahü teâlâya<br />

duâ edip, bu hastalığın talebesinden alınıp kendisine verilmesini istedi. O ânda, hastada<br />

iyileşme ve sıhhat alâmetleri görülmeye başladı, sonra büsbütün iyileşti. Diğer taraftan Hâce<br />

Hasan hazretleri hastalanıp yataklara düştü. Yola devâm edemeyip, Şîrâz'da kaldı. Bu<br />

hastalıktan sonra vefât etti. Daha sonra Buhârâ'nın Cağanyân nâhiyesine nakledilerek,<br />

mübârek babası Alâeddîn-i Attâr'ın yanına defnolundu.<br />

Hâce Hasan Attâr'ın, Hâce Yûsuf isminde bir oğlu olup, o da âlim ve velî bir zâttı.<br />

HAKK'A ULAŞTIRAN EN KISA YOL<br />

Hâce Hasan Attâr hazretleri, babası ve aynı zamanda hocası olanAlâeddîn-i Attâr hazretlerinin<br />

tasavvuftaki yolunu anlatan bir eser yazmıştır. Bu kitapta buyuruyor ki: "Biliniz ki, Alâeddîn-i<br />

Attâr'ın ve onların silsilesi olan mübârek büyüklerimizin yolu Hakk'a ulaştıran yollar arasında en kısa<br />

olanıdır. Bunların yolunda, dünyâya âit bütün hicâblar, perdeler kaldırılmıştır. Allahü teâlâ onlar için,<br />

mâsivâ denilen, dünyâya âit şeylerin muhabbet ve sevgisini celâl sıfatıyla yakıp kül eder. Bunlar öyle<br />

büyüktür ve Allahü teâlânın öyle yüksek velîleridir ki, başka yollarda, uzun zamanlarda ve çok<br />

zahmetlerle yolun sonunda ele geçen şeyler, bu yolda başlangıca yerleştirilmiştir.<br />

Bu yolda bulunmak arzusunda olanlar, kendisinden bu yolun edeplerini öğrendikleri zâtı çok sevip,<br />

ona ve diğer büyüklere karşı her zaman edepli olmalıdır. Bu yolda ilerlemek için çok gayret etmelidir.<br />

İlerleme devâm ettikçe, Allahü teâlâdan başka şeylere alâka ve bağlılık azalır. Bu hâlin meydana<br />

gelmesine, yokluk ve kendinden geçme denir. Bu alâka ve bağlılığın azala azala yok olması hâlinde<br />

de, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin sevgisi kalmaz. İşte bu hâle de fenâ denir.<br />

Kalbe gelen vesveselerden kurtulmaya çalışarak tövbe ve istigfâr edip zikre devâm etmelidir. Hiç<br />

gaflette bulunmamalıdır. Bir ân için gaflet gelecek olsa bile, hemen kendini toparlayıp, gafleti<br />

gidermelidir. Yolda yürümekte, alış-veriş etmekte, yemekte, içmekte, yatmakta, uyumakta, hep gafleti<br />

terkedip, kalbi uyanık tutmalıdır. Bu hâller kendiliğinden hâsıl oluncaya kadar böyle uğraşmalı, her<br />

işi Allahü teâlâ için yapmaya gayret etmelidir. Böylece yapılan her iş, her hareket, zikr olur ve insan<br />

gafletten kurtulur."<br />

1) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s.75<br />

2) Reşehât-ı Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s.138

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!