22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

görünüp, Şeyh Osman Efendinin elinden tutarak Abdullah Efendiye teslim etti ve; "Bunun<br />

kusuruna bakma." diyerek iltifât gösterdi. Bu hâdiseden sonra Osman Efendi de talebesi oldu.<br />

Abdullah Efendinin vefâtından sonra yerine Şeyh Halil Rahmi geçti. Şeyh Osman Efendi ona<br />

intisâb etti ve bu zâtın halîfesi oldu. Hocası tarafından İzmit'te insanlara yol gösterme ile<br />

vazîfelendirildi.<br />

Abdullah Efendi, Sâfî Efendinin yerine insanlara rehberlik için irşâd makâmına geçince,<br />

kendisine tasavvufda yüksek bir derece olan kutbiyyet makâmı ihsân edildi. Abdullah<br />

Efendinin çok kerâmetleri görülmüştür. Dînin emirlerine uymakta son derece gayretliydi. Bir<br />

gün abdest alırken başını kaplama mest ettiğini gören İbrâhim Hilmi Efendi dörtte birini de<br />

meshetseydiniz, câiz olurdu diye söyleyince; "Ben ömrüm boyunca böyle başımın tamâmını<br />

meshetmişimdir." diye cevap verdi. Bütün ibâdetlerinde takvâ üzere idi. Daha önce Gerede'de<br />

medfûn Şeyh Hacı Halil Efendinin sohbetlerine devâm ederdi. Tasavvufta yüksek derecelere<br />

ulaşmış idi. Bu derecede iken hocası Hacı Halil Efendi vefât edince, istiğrâk hâlinde<br />

kendinden geçmiş bir vaziyette kaldı. Daha sonra Bolu'ya gidip, Hacı Mustafa Sâfî Efendiye<br />

hâlini anlatıp, onun talebesi oldu. Onu talebeliğe kabûl edip, tasavvufta erbeîn denilen ve kırk<br />

gün bir yerde kalmak olan çile yaptırmak için onu bir odaya koydu. Abdullah Efendi erbeîne<br />

girince, önceki halleri tamâmen kayboldu. Tasavvufa yeni başlamış talebe gibi oldu. Bu<br />

hâline şaşıp, üzülerek gece gündüz ağlamaya başladı. Böylece otuz beş gün geçti. Bu çileye<br />

girmesi sebebiyle hallerini kaybettiği kanâatine vararak çıkıp kaçmak istedi. Dergâhtaki<br />

talebelerden bâzıları farkına varıp onu bu kararından vazgeçirmek için; "Erbeîni tamamla<br />

ondan sonra gidersin" diyerek kalmaya râzı ettiler. Otuz dokuzuncu günü tasavvuf yolunda<br />

yeni ilerlemeye başlayan bir talebede hâsıl olan haller gibi önce tecellî-i ef'al, sonra tecellî-i<br />

sıfât ve daha sonra da tecellî-i hâl zuhur edip, parlamaya başladı. Hemen Sâfî Efendinin<br />

huzûruna koşup, hâlini ve hâsıl olan durumu anlattı. Bunun üzerine Sâfî Efendi; "Oğlum biz<br />

adamı hem soyar, hem de giydiririz." dedi. Önceki hâlinde kalsaydın, rehberlik etmekte<br />

zahmet çekerdin, dervişlere vâkıf olamazdın. Şimdi elhamdülillah tertib üzere zuhûr etti."<br />

diyerek onu tesellî etti. Sonra birkaç halvet daha yaptırdı. Tasavvufta yetiştirip kemâle<br />

erdirdikten sonra, ona hilâfet verdi. İnsanlara rehberlik etmesi için vazîfelendirdi.<br />

Abdullah Efendi, hâlini o derece gizler ve tevâzu ile hareket ederdi. Görenler sanki sıradan<br />

biri, tasavvuftan hiç yol kat etmemiştir zannederdi. Kendi bu hususta hiç bir şey söylemezdi.<br />

Halbuki keşf ve kerâmet sâhibi olup, çok talebe yetiştirdi. Dünyâya ve dünyâ malına karşı<br />

hiçbir meyli yoktu. Fakat talebelerinin hallerini görüp, anlamak ve onları yetiştirmek için<br />

onlarla yakından alâkadâr olurdu. Abdullah adında bir çocuk, daha küçük yaşta Mustafa Sâfî<br />

Efendiye talebe olmuştu. Onun vefâtından sonra da AbdullahEfendiye talebe oldu ve on sekiz<br />

yaşında tasavvufta hallere kavuştu. Keşfi açıldı. Hangi kabrin yanına varsa, o kabirde yatanın<br />

hâlini görürdü. Hattâ çok defâ vefât eden evliyâ ile görüşüp konuşurdu. Bir müşkülü veya<br />

soracağı bir husus olursa, ya Peygamber efendimizi görüp O'ndan sorar, yâhut da Sâfî<br />

Efendiyi görüp müşkülünü hallederdi. Hattâ Peygamber efendimiz ona, hocası Sâfî Efendinin<br />

çok büyük bir velî olduğunu beyân buyurmuşlardır.<br />

Hocası Abdullah Efendinin vefâtından sonra talebesi Abdullah Bey yerine rehberlik<br />

makâmına geçen HalilRahmi Efendiye pekçok talebe getirmiş, saâdete kavuşmalarına vesîle<br />

olmuştur. Halil Rahmi Efendinin de çok kerâmeti görülmüş, tasavvuftaki kemâlâtı,<br />

Peygamber efendimiz tarafından işâret buyrulmuştur. Tasavvufda ilerlemek için çok<br />

çalışmıştır.<br />

Dünyâ ile hiç alâkası yok gibi bir halde ve fenâ derecesinde idi. Ancak dünyâ işlerinden bir<br />

mesele sorulsa soranları hayrette bırakan cevaplar vererek müşkülleri hallederdi. 1853<br />

senesinde yapılan Rusya seferine katıldı. Bu seferde cihâd etti. Silistre muhâsarasında<br />

bulundu. Muhâsara sırasında Deliorman'da kayboldu. Bir daha kimse görmedi. Şehîd olduğu<br />

anlaşıldı. Bu sefere çıkarken, İbrahim Hilmî, İbrâhim Muhammed Bey ve Abdullah Bey onu<br />

uğurlamışlardı. Bolu yakınındaki bir köye kadar uğurladıklarında bu köyde gecelediler. O

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!