22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ilâhîdir. Mâdem ki Allahü teâlâ bu nîmetleri sana ihsân etmiş, sen de dördüncüden, iyi amel<br />

etmekten kendini mahrûm etme ki, küfrân-ı nîmet etmiş olmayasın ve ey ayakta duran<br />

emîrler! (vezîrler, kumandanlar!) Eğer devletinizin mübârek ve dâimî olmasını istiyorsanız,<br />

nîmetin kadrini biliniz. Nîmeti, felâket ve bedbahtlıktan ayırd ediniz. Biliniz ki; sizin bu<br />

Horasan melîkinden başka, göklerin ve yerlerin mâliki olan başka bir pâdişâhınız vardır.<br />

Yarın kıyâmette, herkesi hesâba çekecek ve "Benim nîmetimin hakkını nasıl elde eylediniz,<br />

nasıl yerine getirdiniz?" buyuracak. Meliklerin kalbleri, Allahü teâlânın hazîneleridir.<br />

Rahmet, azâb ve cezâya dâir yeryüzünde her ne vukû bulsa, meliklerin gönülleri vâsıtasıyla<br />

olur. Allahü teâlâ, kendi hazînemi size emânet ettim. Sizin dilinizi o hazînenin kilidi yaptım,<br />

korudunuz mu? Yoksa emânete ihânet mi ettiniz? diye soracak. Hazîneye ihânette bulunan,<br />

bir mazlûmun hâlini pâdişâhtan gizliyendir.<br />

Bir ihtiyâcın arz edilmesine gelince, benim bir umûmî, bir de husûsî olmak üzere iki hâcetim<br />

vardır. Umûmî olan şudur: Tûs ahâlisi sıkıntı içindedir. Soğuk ve susuzluktan mahsûller<br />

tamâmiyle mahvolmuştur. Onlara acı! Hak teâlâ da sana acısın. Açlık dert ve belâsıyla<br />

müminlerin boynu ve belleri kırıldı...<br />

Husûsî hâcetim ise şudur: Ben, on iki seneden beri halktan uzaklaşmış, bir köşeye<br />

çekilmiştim. Sonra Fahr-ül-mülk, Nişâbûr Medresesi müderrisliğini kabûl etmem için ısrâr<br />

etti.Ben ona; "Bu zaman, benim sözlerimi kaldıramaz. Bu zamanda bir hak söz söyleyenin,<br />

kapı ve duvar bile aleyhine geçer." demiştim. Bugün ise iş o raddeye gelmiş ki, işitmiş<br />

olduğum sözleri rüyâda görseydim, karışık rüyâdır derdim. Bunların aklî ilimler ile alâkalı<br />

olanlarında eğer bir kimsenin îtirâzı varsa, buna şaşılmaz. Çünkü benim sözlerimde, herkesin<br />

anlayamayacağı gibi mânâlar çoktur. Bununla berâber ben, kime olursa olsun herhangi bir<br />

sözümü açıklayıp isbât edebilirim. Böylece meseleyi açıklığa kavuştururum. Bu gâyet<br />

kolaydır. Fakat, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin aleyhinde bulunmuşum diye söz<br />

söylüyorlarmış. İşte buna aslâ tahammül edemem. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, ben, Ebû<br />

Hanîfe'nin ümmet-i Muhammed arasında, fıkıh ilminin inceliklerinde ve mânâsında en büyük<br />

âlim olduğunu kesin olarak kabûl etmekteyim. Her kim ki, bu söylediğimin tersine bir sözüm<br />

olduğunu veya bir şey yazdığımı söylerse o yalancıdır.<br />

Sizden şunu isterim ki; beni, Nişâbûr'da, Tûs'da ve diğer bütün şehirlerde ders verme işinden<br />

affediniz. Kendi hâlimde kalayım. Bu zaman, benim sözlerime tahammüllü değildir<br />

vesselâm."<br />

Sultan Sencer, İmâm-ı Gazâlî hazretlerini dikkatle dinledikten sonra şu cevâbı verdi:<br />

"Söylediğin bu sözleri duymak ve İmâm-ı A'zam hakkındaki güzel kanâatlerini, Irak ve<br />

Horasan âlimlerinin hepsinin duyması için, onları burada toplamamız lâzımdır. Büyük İslâm<br />

âlimleri hakkındaki kanâatinizi ve onlara olan hürmet ve sevginizi herkese duyurmak üzere,<br />

her tarafa dağıtmak için bu ifâdeleri yazmanızı istiyorum. Tedristen, ders verme işinden muaf<br />

tutulma arzuna gelince, bu mümkün değil. Fahr-ül-mülk, seni Nişâbûr müderrisliğine celb<br />

edebilmiştir. Biz, senin nâmına medreseler yaptıracağız. Bütün âlimler gelsinler, kendilerine<br />

kapalı kalan meseleleri öğrensinler, müşküllerini halletsinler."<br />

Ancak İmâm-ı Gazâlî hazretleri, ömrünün bundan sonraki son iki yılını, kendi memleketi<br />

Tûs'ta kitap yazmak, insanları irşâd etmek ve talebelere ders vermekle geçirdi.<br />

Ömrünün son senelerinde memleketi olan Tûs'da bulunduğu sırada insanlara nasihatı<br />

sırasında buyurdu ki:<br />

Bir kimsenin dünyâ ticâreti, âhiret ticâretine mâni olursa, bu kimse bedbahttır, zavallıdır. Bir<br />

çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünyâ, saksı parçası gibidir. Hem<br />

kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Âhiret ise, altından kupa gibidir, hem çok kıymetlidir,<br />

hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hattâ hiç tükenmez. Dünyâ ticâretinin âhirete yaraması için<br />

veCehennem'e sürüklememesi için, çok uğraşmak lâzımdır. İnsanın sermâyesi, dîni ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!