22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ilhassa tasavvuf ehli olan büyüklerdir. En güzel sîret ve ahlâk, onların sîret ve ahlâkları, en<br />

doğru yol, onların yolu, en güzel ve en olgun ahlâk, onların ahlâk ve âdetleridir. Belki bütün<br />

akıllı insanların akılları, hikmet sâhiplerinin hakîmâne buluşları ve İslâmiyetin esrârını bilen<br />

fukahâ ve ulemânın ilimleri toplanıp bir araya gelse, onların sîret ve ahlâkından birini tahvîl<br />

edemez, değiştiremez, ondan hayırlı ve üstün olana çevirmeyi düşünseler, çâre ve yol<br />

bulamazlar. Zîrâ onların zâhir ve bâtınında olan bütün hareket ve hareketsizlikler<br />

peygamberlik kandilinden alınmıştır. Yeryüzünde ise, peygamberlik nûrunun ötesinde bir nûr<br />

yoktur ki, âleme ışık saçsın ve daha çok parlasın.<br />

Velhâsıl aklı olan kimse, tasavvuf hakkında ne söyliyebilir ki, tasavvuf ehlinin kalbi,<br />

Allah'tan başka her şeyden temizlenmek ve başlangıcı, her an Allahü teâlânın zikrine dalmak;<br />

nihâyeti ise, büsbütün fenâ fillah olmaktır. Bunun bile son olması, ihtiyârı altında bulunan<br />

mertebeye nisbetledir. Keşf mertebesi ve onun evveliyâtındandır. Gerçekte ise bu fenâ<br />

makâmı tasavvufun başlangıcıdır. Nitekim İmâm-ı Rabbânî kuddise sirruh da: Fenâ fillâh, bu<br />

yolda ilk adımdır buyuruyor.) Ondan önceki hâller, sâlik için sülûk yolunda dehliz, aralık<br />

gibidir. Yâni vâsıtadırlar. Tasavvufun ilk hâlleri, keşif ve müşâhedenin zuhûra gelmesidir.<br />

Hattâ bu keşif ve müşâhede sâhibleri, uyanıkken, melekleri ve peygamberlerin ruhlarını<br />

müşâhede ederler. Onların sesini duyarlar, fayda ve hakîkat iktibâs ederler. Sonra o hâl, sûret<br />

ve misâllerin müşâhedesinden, başka derecelere yükselir ki, o makam kelimelerle<br />

anlatılamaz. Bahsedilirse, sarîh hatâ görünür ve ondan sakınmak mümkün olmaz.<br />

Bu bildirilen hâlleri zevk yolu ile tatmak saâdetine kavuşamayıp, şevk sâhibi olmayan,<br />

peygamberlik mertebesinin hakîkatının yalnız ismini anlar.<br />

1105 (H.499) senesinde Bağdât'tan tekrar ayrılan ve uzletle insanlardan uzak kalma müddeti<br />

on bir sene süren İmâm-ı Gazâlî hazretleri Nişâbur'a gitti. Nişâbur'a gitmek üzereyken şöyle<br />

buyurdu:<br />

Yakînen biliyorum ki, her ne kadar görünüşte ilme ve onun yayılmasına dönmüşsem de, yine<br />

hakîkatta dönmüş değilim. Zîrâ rücû' etmek, dönmek, ilk hâllere avdet etmektir. Ben o zaman<br />

da bir ilim neşreder, yayardım. Hattâ onunla makam ve devlet sâhibi olmak, dünyâlık ve<br />

başkanlık elde etmek isterdim. Bütün insanları söz ve hareketlerimle ona çağırırdım. Ama<br />

şimdi, bir ilme dâvet ederim ki, onunla mevki, makam ve mal terk olunur. Sevab kazanılır.<br />

Haşmet ve makâmın derecelerinin düşüklüğü bilinir. Hâlâ niyetim ve kastım budur. Allahü<br />

teâlâ benim bu niyetimi bilicidir. Maksadım dâimâ nefsimi ve başkalarını ıslâh eylemektir.<br />

Lâkin o maksada kavuşacağımı bilemem. Hele yakînî îmân ile inanmış ve kalbin müşâhedesi<br />

ile iyice anlamışımdır ki, her ferdde olan hareket ve kuvvet, Allahü teâlânın ihsânı iledir.<br />

Benim her hareketim ve amelim O'ndandır. Allahü teâlâdan yalvararak, önce beni ıslâh<br />

eylemesini, sonra da benimle başkalarının ıslâhını isterim. Evvelâ bana hidâyet verip, sonra<br />

benimle başkalarına hidâyet versin. Bana hakkı, sûret-i hakta gösterip, tâbi olmak, uymak<br />

nasîb eylesin. Bâtılı, sûret-i bâtılda gösterip sakınmak müyesser eylesin. Âmin!".<br />

İmâm-ı Gazâlî hazretleri zâhirî ilimlerde olduğu gibi, tasavvuf ilminden de büyük nasîb<br />

almıştır. Onun tasavvufî yönünü anlatan kitaplar Silsile-i aliyye büyüklerinden Ebû Ali<br />

Fârmedî hazretlerine bağlı olduğunu yazmaktadırlar.<br />

İlimde müctehid derecesinde derin âlim, tasavvuf yolunda yüksek bir velî olan İmâm-ı Gazâlî<br />

hazretleri, sözleriyle, halleriyle ve eserleriyle insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını<br />

anlatmaya çalıştı.<br />

Ömrünün son yıllarını Tûs'ta geçirdi. Burada evinin yakınına bir medrese ve bir de tekke<br />

yaptırdı. Günleri, insanları irşâd etmekle geçti. Elli yaşını aştığı bu sıralarda El-Münkızü<br />

Aniddalâl, fıkhın kaynaklarına (Usûl-i fıkha) dâir El-Mustasfâ ve Selef-i sâlihîne (Ehl-i<br />

sünnet îtikâdına) tâbi olmayı anlatan İlcâm'ül-Avâm an İlm-il-Kelâm adlı eserlerini yazdı.<br />

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, Sultan Sencer ile görüşmüş, ona mektup yazmış ve bizzât nasîhatta

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!