22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

el-Arabî el-Feştalî hazretleri bu emanetleri sana vermemi vasiyet etti." dedi. Annesinden<br />

emânetleri alan Abdülazîz Debbağ'ın kalbinde Allahü teâlânın aşkı ve sevgisi arttı. Nerede<br />

bir evliyâ olduğunu duysa yanına gidip, sohbetlerinde bulunmaya başladı. Fakat istediğine<br />

tam mânâsıyla kavuşamıyordu. Bir süre sonra Seyyid Ahmed bin Abdullah'ın sohbetlerine<br />

devam etti ve aradığını bu zâtın huzurunda buldu. Kısa sürede tasavvuf yolunda kemâle erdi.<br />

Hocasının vefâtı üzerine, halîfesi olarak yerine geçti ve talebe yetiştirip insanlara doğru yolu<br />

göstermeye başladı.<br />

Bir gün talebelerinden Ahmed bin Mübârek, Sultan Nasrullah'ın, derhal Meknâse'ye gidip<br />

Riyad Câmiinde imâm olmasını bildiren mektubunu aldı. Talebe bu göreve lâyık olmadığını<br />

ve hocasından ayrılmanın ağır geleceğini düşünerek çok üzüldü. Abdülazîz Debbağ<br />

durumdan haberdâr olunca; "Korkma! Zîrâ sen Meknâse'ye gidecek olursan, biz de seninle<br />

beraber geliriz. Fakat sen hiç üzülme sana bir zarar gelmeyecek ve sen o câmiye imâm<br />

olmayacaksın." dedi. Talebe yola çıktı. Meknâse'ye vardığında imâmlık vazîfesinin başkasına<br />

verildiğini öğrendi. Hemen evine döndü. Durumu öğrenen kayınpederi Muhammed bin Ömer<br />

şöyle bir mektup yazdı:<br />

"Meknâse'ye geldiğin halde sultanla görüşmeden ayrıldın. Senin dönmenden sonra başımıza<br />

gelecekleri bilmezsin. Bana soracak olursan hemen Meknâse'ye gelip sultanla görüş ve<br />

verilen vazîfeye başla!"<br />

Ahmed bin Mübârek hemen mektubu hocasına götürüp okudu. Abdülazîz Debbağ; "Sen<br />

evine git otur, hiç bir fenalık gelmez. Sana sultanın bir zararı dokunmaz." buyurdu ve bir süre<br />

sonra mesele kapandı.<br />

Abdülazîz Debbağ bâzı talebeleri ile sohbet ederken Ahmed bin Mübarek'e dönerek evini<br />

anlattıktan sonra; "Neden atını falan yere bağlıyorsun? Oraya sâlih bir zât defnedilmiştir.<br />

Kabri tam atının ayağının altında bulunuyor." dedi. Halbuki oralarda bir kabir izi yoktu ve<br />

oraya yakın bir kabristânlık da yoktu. Abdülazîz Debbağ tekrar; "Senin avlunda yedi kabir<br />

bulunuyor. Fakat sen sadece atının ayakları hizasında bulunan zâtın kabrine dikkat et. Atını<br />

oradan uzaklaştır, ona saygılı ol! Mümkünse kabirle at arasına bir duvar çek." buyurdu. O<br />

sırada meclisteki talebelerinden biri; "Efendim o zât kimdir?" diye sorunca; "Arabdır.<br />

Tilmsan'a yakın bir yerde bulunan el-Lesbağat kabîlesindendir. Bu kabîle onu sâdece bir<br />

talebe bilir. Bir velî olduğunu bilip tanımazlar. Vefat edince bahsettiğim o yere defnettiler."<br />

dedikten sonra Ahmed bin Mübârek'e dönerek; "İstersen bahsettiğim o yeri kaz. Onun<br />

bedenine rastlarsın." dedi. O da gidip hocasının dediği yeri kazarak, o zatın mübârek bedenini<br />

buldu. Oraya hemen bir kabir yaptırdı. Tekrar hocasının yanına gittiğinde şöyle sordu:<br />

"Efendim! Bizim avluda bulunan diğer kabirleri değil de, neden sâdece atın ayaklarının<br />

hizasındaki kabir üzerinde durdunuz ve onun ortaya çıkmasını istediniz?" Abdülazîz Debbağ<br />

bu suale şöyle cevap verdi:<br />

"Çünkü bu zât, Allahü teâlânın velî kullarındandır. Rûhu serbest ve hareket hâlindedir.<br />

Diğerleri ise berzah âleminde bekliyorlar. Oradaki ölülerin vefâtından bu yana üç yüz yıla<br />

yakın zaman geçmiş bulunuyor."<br />

Abdülazîz Debbağ sık sık talebeleri ile açık havada dolaşır, bu sırada onlarla sohbet ederdi.<br />

Yine bir gün böyle temiz havalı bir yerde talebeleri ile sohbet ederken birisi yanlarına geldi<br />

ve; "Efendim! Kardeşim, sultanın oğlu Abdülmelik ile beraber ortadan kayboldu. Ondan bir<br />

haber bekliyoruz. Kendisini sevdiğim bir zât, kardeşimin sağ olduğunu söyledi. Siz bu<br />

hususta ne dersiniz?" diye sorunca Abdülazîz Debbağ hazretleri hiç bir şey söylemedi. Gelen<br />

kişi ısrâr edince; "Sen muhakkak benden haber almak istiyorsan, sıhhatli haber al. Allahü<br />

teâlâ Hacı Abdülkerîm'e rahmet eylesin. O hem garib, hem de gâibdir. Onun cenâze namazını<br />

kılan sana haber verecektir. Sultanın oğlu onu öldürmüştür." dedi. Birkaç gün sonra<br />

Abdülazîz Debbağ'ın verdiği haberin aynı geldi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!