22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

tahtaları gıcırdayarak kırılmamak için direniyordu. Gemidekiler, kurtulmak için duâ ediyor,<br />

kurbanlar adıyordu. Nihâyet dalgaların şiddetine dayanamayan gemimiz battı. Hepimiz suyun<br />

üzerinde durabilmek için çabalıyorduk. Yüzmek için uğraşırken aklıma âniden zât-ı âliniz<br />

geldi ve; "İmdât yâ Gavs-ül-Memdûh hazretleri!.." diye yardım istedim. O anda önümde<br />

geniş bir tahta belirdi. Ona yapışarak su üzerinde kalabildim. Uzun uğraşmalardan sonra<br />

sâhile çıktım, fakat açlıktan ve yorgunluktan hâlsiz düşmüştüm. Gözümün önünü görecek<br />

durumum yoktu. Birden nûr yüzlü bir kimsenin, bana, içinde ekmek ve peynir bulunan bir<br />

paket uzattığını gördüm. Verilenleri yemek için çabalarken o mübârek zât oradan kayboldu.<br />

Yemin ederek söylüyorum ki, benim denizde boğulmaktan ve açlıktan ölmekten kurtulmama<br />

sebeb olan sizden başkası değildi."<br />

Gavs-ül-Memdûh'un akrabâlarından Ali Efendi birkaç arkadaşıyla hacca gitmişti. Dönüşte<br />

Lazkiye civârına geldiklerinde yiyecekleri bitti. Lazkiye'ye giderek orayı idâre eden Osmanlı<br />

paşasına durumu anlattılar ve yardım talebinde bulundular. Onların Tillolu olduğunu<br />

öğrenince, Gavs-ül-Memdûh hazretlerini sordu. Yeğeni olduğunu söyledi. Paşa buna çok<br />

sevindi ve hocalarının evsâfını sordu. O da tek tek anlattı. Anlattıkça paşa tasdik ediyordu.<br />

Buna oldukça şaşırdı. Acabâ paşa, hocamı nereden tanıyordu? Dayanamayıp sordu. Paşa da<br />

cevap olarak şöyle anlattı:<br />

Pâdişâhımızdan, buradaki Fransızlarla savaş yapmak üzere emir almıştım. Askerlerimi<br />

toplayarak düşmana saldırdık. Onlara karşı, gerek silâh, gerekse asker olarak çok az olmamız<br />

hasebiyle mağlup olmuştuk. Durumu sultânımıza bildirdik. Sultan da yeniden asker toplayıp<br />

Fransızların üzerine yürüyerek gâlip gelmemizi emretti. Başüstüne, diyerek tekrar asker<br />

topladım. Hazırlıklarımı tamamladıktan sonra savaş meydanına yürüdük. Her askere<br />

namazlarını geçirmemeleri için tekrâr tekrâr tenbih ettim. Sonra helallaşmalarını, âmirlerine<br />

mutlak itaat edip zamanın velîlerinden imdâd istemelerini söyledim. Böylece maddî ve<br />

mânevî sebeplere yapıştık. Başta kendim, savaş meydanında geçirdiğim o ilk gecede,<br />

sabahlara kadar uyumadım. Namaz kılıp, Kur'ân-ı kerîm okudum ve cenâb-ı Hakk'a çok duâ<br />

edip yalvardım. Gözyaşları arasında zamânın Gavs'ından da yardım istedim.Fecr vaktinde<br />

askerimi uyandırdım. Ezân-ı Muhammedî okundu. Cemâatle sabah namazını kıldık.<br />

Rabbimizden bize zafer nasîb etmesi için duâlar edip askerimle helâllaştım. Güneş doğarken,<br />

karşı tepede ordugâhını kuran Fransızlar üzerine; "Allah Allah!.." nidâlarıyla hücûma geçtik.<br />

Önce top atışları ile başlayan savaş, sonra tüfek ve tabancaya, göğüs göğüse geldiğimizde de<br />

kılıç ile çarpışmaya döndü. Her iki tarafın da bütün gücü ile vuruştuğu bir anda, bir atlının<br />

rüzgâr gibi saflarımıza katılıp düşmana hücûm ettiğini gördük. Bu gelen nûr yüzü, yeşil sarığı<br />

ve beyaz elbisesi içinde daha da heybetli görünüyordu. Elinde kılıcı ile; "Allahü Ekber"<br />

nidâlarıyla hücûm üzerine hücûm tâzeliyordu. Onun bu gayreti hepimizi heyecana getirdi.<br />

Canımızı dişimize takarak Fransızların üzerine şiddetle saldırdık. Öyle ki, herbirimiz birer<br />

arslan kesilmiştik. Vurduğumuz yerden ya kol, ya baş koparıyorduk.<br />

Bizim bu ânî gayretimiz düşmanın gözünü yıldırdı ve kaçmaya başladılar. Peşlerine düştük,<br />

pek çoğunu öldürdük, bir kısmını esir aldık. Pek azı kaçabilmişti. Topları, cephâneleri hep<br />

elimize geçti. Bu arada bize yardıma gelen o mübârek zâtın, düşmanın kaçtığı istikâmetten<br />

atıyla geldiğini gördük. Önünde elleri bağlanmış bir Fransız vardı. Yanımıza gelmesini<br />

heyecanla bekledik. Nihâyet geldiklerinde esiri yere bıraktı ve; "Paşa! Bu papaz, Fransızları<br />

galeyana getirerek, müslümanlara saldırtıyordu. Bu İslâm düşmanını iyi zaptet!" buyurdu.<br />

Buna çok sevindim ve imdâdımıza yetişen nûr yüzlü zâtın ellerine sarıldım. Doya doya<br />

öptükten sonra; "Canım size fedâ olsun. Kim olduğunuzu lütfeder misiniz?" diye sordum.<br />

"Tillolu Memdûh'um." diyerek atını mahmuzladı. Önce şâha kalkan at, hızla yanımızdan<br />

uzaklaştı.<br />

O günden beri bu zâtı tanıyan biriyle karşılaşmak içinAllahü teâlâya duâlar ettim. Nihâyet<br />

kabûl olmuş. Sizinle görüşmek, ondan haber almak devletine kavuştum. Lütfen Tillo'ya<br />

vardığınızda, benim yerime mübârek ellerinden öp, selâm ve hürmetlerimi bildir. Kıyâmet

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!