22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

GAVS-ÜL-MEMDÛH;<br />

Osmanlılar zamânındaAnadolu'da yaşayan evliyânın büyüklerinden. Asıl ismi Mahmûd,<br />

babasınınki Abdürrahmân'dır. 1760 (H.1174) senesinde Tillo'da doğdu. İsmâil Fakîrullah<br />

hazretlerinin torunlarından olan Mahmûd bin Abdürrahmân, büyük âlim olup İbrâhim Hakkı<br />

Erzurûmî'nin talebesidir. Gavs-ül-Memdûh ismi ile şöhret buldu. Pekçok kimsenin hidâyete<br />

kavuşup Allahü teâlânın sevdiği kullar arasına girmelerine vesîle oldu.<br />

Küçük yaşta, İbrâhim Hakkı Hazretlerinden ilim ve mârifet öğrenmeye başladı.Keskin bir<br />

zekâya sâhib olan Gavs-ül-Memdûh, ısrarlı ve düzenli bir çalışma ile, kısa zamanda<br />

hocasından tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimleri, zamânın matematik, edebiyât, astronomi ve<br />

fen ilimlerini öğrenerek, büyük bir âlim oldu. Ayrıca kalb ilimlerini de tahsîl ederek,<br />

mârifetullah sâhibi olan velîler arasına girdi.<br />

Gavs-ül-Memdûh, talebe arkadaşlarıyla zaman zaman hocası İbrâhim Hakkı hazretlerinin<br />

yanında, Tillo'nun Cebel-i Re's-il-Kuvâ ismindeki tepesine çıkarlardı. İbrâhim Hakkı<br />

hazretleri talebelerine; "Bu tepe, yakında büyük bir nâma kavuşacaktır." dedi. İbrâhim Hakkı,<br />

bu tepeye bir musallâ taşı yaptırdı. Her uğradığında oraya otururdu. Ölümü, âhireti ve hesâbı<br />

düşünürdü. Yine bir gün üç talebesi ile bu tepeye çıktı. Üçünün de ismi Mahmûd idi. Onlara;<br />

"Sübhânallah! Hepinizin de adı Mahmûd. Her biriniz de amcalarınızın kızı ile<br />

evleneceksiniz. Fakat sâdece biriniz Allahü teâlânın evliyâ kulları arasında yüksek derecelere<br />

sâhib olup; "Memdûh" lakabıyla isimlendirilecektir. Ona her taraftan akın akın talebe istifâde<br />

için gelecektir. O, bu tepeye bir ev yaptırıp, herkesin hidâyete kavuşmasına vesîle olacaktır."<br />

buyurdu. Talebeler de kendi kendilerine; "Mübârek hocamızın müjde verdiği o kimse ben<br />

olsam." diye temennî ettiler. Bir müddet sonra içlerinden ikisi ayrıldı. İbrâhim Hakkı<br />

hazretleri yanında kalan Mahmûd'a; "Biraz önce müjde verdiğim Mahmûd sensin. Fakat bu<br />

sırrı ben sağ olduğum müddetçe kimseye söyleme." buyurdu. Bu müjdeye çok sevinen<br />

Gavs-ül-Memdûh, hocası sağ olduğu müddet içinde bunu kimseye söylemedi.<br />

Gavs-ül-Memdûh, hocasının sık sık iltifâtlarına mazhar olur, "Bârekallahü fîke yâ Memdûh"<br />

(Allahü teâlâ sana bereketini ihsân etsin) duâsını almakla şereflenirdi. Gecesini gündüzüne<br />

katarak hocasının hizmetinde bulunur, ona hizmeti büyük nîmet bilirdi. Onun huzûrunda<br />

lüzumsuz hiç konuşmaz, ancak sorulan bir suâle kısa ve öz cevap verirdi. Yüksek edeb sâhibi<br />

olup, arkadaşları arasında parmakla gösterilirdi. Yumuşak huyu ile herkesin dikkatini çeker,<br />

aklının kemâlini ve edebini takdir etmeyen kalmazdı. onun sohbetine kavuşan, tatlı sözlerine<br />

kendini kaptırır, ondan ayrılmak istemezdi.<br />

Gavs-ül-Memdûh, yirmi yaşına girdiğinde, amcası Şeyh Mustafa'nın kızı Zemzem-il Hassa<br />

ile evlendi. Bu hanım da Allahü teâlânın rızâsına kavuşan kadın velîlerdendi.<br />

Gavs-ül-Memdûh, hocası İbrâhim Hakkı hazretlerinin vefâtından sonra, yerine geçip, talebe<br />

okutmaya başladı. Her geçen gün talebesi ve ziyâretçileri çoğaldı. Öyle ki, artık dergâha<br />

sığmaz hâle geldi. Bâzan günde bin beş yüz kişiden fazla ziyâretçi gelirdi. Bu izdihâmın<br />

kalkması için hocasının işâret buyurduğu Re's-il-Kuvâ Dağının bir tepesine büyük bir dergâh<br />

ve yanına ev yaptırdı. Burada insanlara feyz ve bereketler yağdırıp, hidâyete kavuşmalarına<br />

sebeb oldu.<br />

Gavs-ül-Memdûh'un torunu ve talebelerinden Halîl Efendi bir gün mübârek hocasının<br />

hizmetiyle şerefleniyordu. İçeri tanımadığı birisi girerek, Gavs-ül-Memdûh hazretlerinin elini<br />

öpmeye başladı. Sonra hürmetle; "Muhterem efendim! Tâ Sivas'tan sırf size teşekkür edip,<br />

müstecâb ve makbûl duâlarınızı almak için geldim. Çünkü hayâtımı kurtardınız. Eğer<br />

müsadeniz olursa hâdiseyi anlatayım." dedi. Gavs-ül-Memdûh da gülümseyerek müsâade<br />

etti. O kimse başından geçen hâdiseyi şöyle anlattı:<br />

"Bir deniz yolculuğuna çıkmıştım. Gemimiz bir müddet yol aldıktan sonra, şiddetli bir<br />

fırtınaya yakalandı. Koskoca dalgalar gemiye çarptıkça, gemi bir sağa bir sola yatıyor,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!