22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yetmeyeceğini söyledim. Bana Besmele-i şerîfeyi okuyup, kaldırıp atmam emredilince,<br />

besmele ile alıp attım. Sanki gürz, bir ok gibi havada uçarak hayli uzağa düştü. Peşinden<br />

gidip yine Besmele ile yerden alıp beri tarafa attığımda, oradaki zâtların başı üzerinden uzak<br />

bir mesâfeye düştü.Hazır bulunanlar, atışımı beğenip, arkamı sığadılar, müsâfeha edip,<br />

sarıldılar. Başkanları olan zât ise; "Bundan sonra bizim yol arkadaşımız, dostumuz oldunuz.<br />

Fakat gündüzleri oruç tutunuz, geceleri ibâdet ediniz." buyurdular. Buna benzer daha nice<br />

mânevî yüksek hallere kavuştum. Zaman zaman Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem<br />

efendimizi görmekle şereflenirdim ve bana; "Sen benim en gayretli, izzetli en<br />

yakınlarımdansın." buyururdu.<br />

Yedi yaşımda ve 1812 (H.1227) târihinde mektebe başladım. Bir sene zarfında Kur'ân-ı<br />

kerîmi hatmettim ve ikişer defâ tecvid ve ilmihâl ve Birgivî kitaplarını okuyup yazdım. On<br />

sekiz yaşıma kadar sarf, nahiv, Farsça ve fıkh-ı şerîften çok kitap okudum. Bundan sonra her<br />

hâlim Allah korkusu, düşüncem dâimâ namaz, oruç, ibâdet ve tâat, Resûlullah sallallahü<br />

aleyhi ve sellem efendimizin sünnet-i seniyyesine uymaktı. İçimizde Allahü teâlânın sevgisi<br />

ve hakîkat yolunun sevdâsı parıldamakta olup, her zaman âlimlerin tasavvuf ehli zâtların<br />

meclislerine ve sohbetlerine devâmla vakitlerimi geçirirdim.<br />

Doğum yerim, Silistre eyâletine bağlı Hezârgrad kasabasına üç saat mesâfede bulunan Sazlı<br />

köyüdür. 1809 (H.1224) târihinde o havâliyi Rusya'nın istilâsı, halkını esirlik pençesine<br />

düşürmüş. Babam, Kulzâde diye bilinen tanınmış bir âileden Ali bin Hasan'dır. Babam bütün<br />

âile efrâdı ve akrabâsıyla Vidin'e hicret edip, orada üç sene kaldı. Ruslarla sulh<br />

yapılmasından sonra Vidin vâlisi Molla İdris Paşa isyân etti. Vidin'den ayrılmayıp yerine<br />

tâyin edilen Ali Paşayı şehre sokmadı. Şehrin kale kapılarını kapattı. Bunun üzerine Ali Paşa<br />

ile aralarında çarpışma çıktı. Şehir topa tutuldu. Bu yüzden uzun müddet yer altında sığınakta<br />

yaşadık. Sonunda İdris Paşa devlet kuvveti karşısında dayanamayıp bir gece firar etti. Şehrin<br />

kapıları açılıp yeni vâli şehre geldi. Üç ay sonra şehirde büyük bir veba salgını oldu. Sonra<br />

Silistre'ye döndük. İki buçuk sene kadar kaldıktan sonra, 1816 (H.1232) senesinde tekrar<br />

Vidin'e göçüp yerleştik. Babam ve iki birâderimle kale neferliğine kaydolduk. Gündüz<br />

mektebe gidiyordum. O sırada Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun kurulması<br />

sebebiyle askerî eğitimlere katıldım."<br />

Feyzullah Efendi, çeşitli vazîfeler yaptı. Bütün bu vazîfeleri sırasında kendisine rehberlik<br />

edecek bir mürşid, yol gösterici de aradı. Bu hususta şunları anlatmıştır:<br />

"Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerinden Müftî el-Hâc Hüseyin Vâiz Efendinin<br />

huzûruna gidip talebeliğe kabûl edilmemi arzettim. Ancak sekiz ay geçmesine rağmen<br />

talebeliğe kabûl etmedi. Benim ise bu arzum günden güne artıyordu ve aslâ incinmiyordum.<br />

Devamlı huzûruna gider sohbetlerini dinlerdim. Nihâyet benim için saâdet günü olan bir gün<br />

bana bu iş için istihâre yapmamı emretti. Ben de istihâre yaptım. İki gece hiçbir şey<br />

görmedim. Çok üzgün ve mahzûn bir halde üçüncü gece de istihâreye yattım. Üçüncü gece<br />

rüyâmda Hüseyin Vâiz hazretlerini ziyârete gitmek için atıma bindim. Yolda şiddetli bir<br />

yağmura tutulup iyice ıslandım. Bu hal üzere huzûruna vardım. Bir cemâatle yemek<br />

yiyorlardı. Beni de sofraya çağırdılar. Hüseyin Vâiz hazretleri eliyle bana ekmek ve yemek<br />

verip yememi emretti. Yemek yenip kalkınca, benim doymadığımın farkına varıp yeniden<br />

yemek getirtti. Onları da yiyip bitirdim. Yine doymadım. Üçüncü defâ yemek getirildi. Bu<br />

nefis yemekleri de bitirdim. İştahım kesilmiyordu. Bu sefer kendim yemek istedim. Bunun<br />

üzerine; "Kalk artık bizde sizi doyuracak yemek kalmadı. Abdest al da namaza gidelim."<br />

buyurdu. Abdest aldım berâberce mescide gittik. Namaz vaktinin girmesini beklemek üzere<br />

mescidin önünde durduk. Bu sırada başımı kaldırıp semâya baktım. Semâda, Allahü teâlânın<br />

ism-i şerîfini gâyet parlak ve büyük bir şekilde yazılmış gördüm. Kendimden geçip Allah,<br />

Allah, diye zikretmeye başladım ve bu hal üzere uykudan uyandım.<br />

Sabahleyin hemen Hüseyin Vâiz hazretlerinin huzûruna koştum. Gördüğüm rüyâyı anlattım.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!