22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

fazla insan, Seyfüddîn Bâherzî'nin yiyeceğini paylaşırlardı. Bir gün bir kişi Seyfüddîn<br />

Bâherzî'nin huzûruna geldi ve; "Zenginim ama, son birkaç senedir ticârette zarara<br />

uğruyorum. Ayrıca sağlığım da bozuk." dedi.Seyfüddîn Bâherzî de; "Bir müslüman, malının<br />

zekâtını dürüstçe vermez, hasislik ederse, zarara uğrar. Hastalığa gelince, bu insanın îmânının<br />

kuvvetlendiğinin işâretidir." buyurdu.<br />

Aradan beş sene geçtikten sonra, hocası Kutbüddîn ve onun hocası Muînüddîn hazretleri ile<br />

Delhi'de bir araya geldiler. Ferîdüddîn, bu iki büyük zâtın yüksek makamlarının âşığı<br />

olduğundan, onlara olan muhabbet ve bağlılığı daha da arttı. Kendisindeki aşk istidâdının<br />

yüksekliği ve fazlalığı sebebiyle, hocaları yetişmesi için ona kucak açtılar. Husûsî ihsânlarla<br />

yüksek derecelere kavuştu. Muînüddîn hazretleri bir çok defâ; "Ferîdüddîn, yuvası<br />

Sidret-ül-müntehâda bulunan bir kartaldır." buyurdu.<br />

Kendisine ŞekerGenc denilmesi ile ilgili dört ayrı rivâyet vardır. Birinci rivâyet şöyledir:<br />

"Ferîdüddîn, Kutbüddîn-iBahtiyâr'ın mânevî eğitimi altındayken, Ferîdüddîn'den yedi gün ard<br />

arda oruç tutması istendi. Oruç tuttuğu sırada bir gün, hocasının yerleştirdiği Guzini<br />

kapısındaki hücresinden çıkıp, Kutbüddîn-i Bahtiyâr'ın dergâhına giderken, yolda ayağı<br />

kaydı ve çamur dolu bir çukura düştü. Buradaki çamurdan bir mikdâr ağzına kaçtı. Allahü<br />

teâlânın lütfu ile, bu çamur, şeker hâline geldi. Hocasının huzûruna gelip durumu<br />

anlattığında,Hâce Kutbüddîn ona; "Çamur senin ağzında şeker hâline geldiğine göre, Allahü<br />

teâlâ seni tatlı bir kimse yapacak, halkın iyiliği için tatlı dilli olacaksın." dedi.Bu hâdiseden<br />

sonra, insanlar onu Şeker Genc diye anmaya başladılar. (Fârisîde genc, hazîne demektir.)<br />

İkinci rivâyet şöyledir: "Ferîdüddîn Mes'ûd devamlı oruç tutuyor ve iftar zamânında orucunu<br />

açmak için yiyecek bir şey bulamıyordu. Bir gece açlığı had safhaya ulaşınca, ağzına küçük<br />

taş parçaları koydu. Bunlar, bir anda şeker parçaları hâline geldi. Bu haber hocasına ulaşınca;<br />

"Ferîd bir şeker hazînesidir." dedi.<br />

Üçüncü rivâyet: Hazînet-ül-Asfiyâ kitabının yazarı, Tezkiret-ül-Âşıkîn'den alarak şöyle<br />

rivâyet ediyor: "Tüccarın biri, Mültan'dan Delhî'ye, şeker çuvalları yüklü bir deve kervanı<br />

götürüyordu. Şimdiki adı Pak Patan olan Acûzân'dan geçerken, Ferîdüddîn Genc-i Şeker,<br />

develerle ne taşıdığını tüccara sormuştu. Tâcir alay edercesine; "Tuz." diye cevap verdi.<br />

Bunun üzerineFerîdüddîn; "Evet, tuz olabilir." diyerek tasdîk etmişti. Tâcir Delhi'ye<br />

ulaştığında, bütün çuvalların tuz hâline geldiğini görüp şaşkına döndü. Hemen Acûzân'a<br />

döndü. Derhâl Ferîdüddîn Genc-i Şeker'den, develeri şeker taşıdığı hâlde, tuz taşıdıklarını<br />

söylemekle yaptığı edepsizlikten dolayı özür diledi. Ferîdüddîn Genc-i Şeker de; "Eğer şeker<br />

idiyse, o hâlde şeker olsun." dedi. Tâcir Delhi'ye döndü ve tuzların, Allahü teâlânın lütfu ile<br />

şekere döndüklerini görüp sevindi. Bundan dolayı ona Şeker Genc (Şeker Hazînesi) dendi."<br />

Dördüncü rivâyet: "Ferîdüddîn Genc-i Şeker, mücâhede yaparken ve dağlarda gezerken, bir<br />

gün çok susamıştı. Biraz su içmek için bir kuyunun kenarına gitti. Fakat kuyudan su çekecek<br />

kovası ve ipi yoktu. Şaşkın ve çâresiz bir hâlde dururken, iki ceylanın oraya geldiğini ve<br />

suyun, kuyunun en üstüne kadar yükseldiğini gördü. Ceylanlar su içip oradan ayrıldılar.<br />

Ferîdüddîn Genc-i Şeker kuyunun yanına varınca, su aşağı çekildi. Bu hâdiseyi görüp<br />

şaşırdığında; "Yâ Rabbî! Hayvanlara suyu verdin ama insanları sudan mahrum etmenin bir<br />

sebebi vardır?" dedi. O anda ilâhî bir nidâ işitildi. Şöyle diyordu: "Hayvanlar bana ve benim<br />

rahmetime güveniyorlar ve suya kavuşuyorlar. Ama sen, ipe ve kovaya güvendiğin için,<br />

sudan mahrum kalıyorsun." Bunu duyunca, Ferîdüddîn Mes'ûd çok üzüldü. Bir damla su<br />

içmeden, tövbe için kırk gün orucuna başladı. Bu oruçları bittiğinde, ağzına biraz toz aldı ve<br />

toz derhâl şekere döndü. Bu anda, şu ilâhî nidâ işitildi: "Yâ Ferîd! Tuttuğun kırk gün orucunu<br />

kabûl ettik ve seni sevdiğimiz dostlardan biri olarak seçtik. Seni tatlı dilli, bağlılarımız<br />

arasına dâhil eyledik ve seni Genc-i Şeker yaptık."<br />

Genc-i Şeker Mültan'da ikâmet ederken, Celâleddîn Sühreverdî oraya geldi. Genc-i Şeker'in<br />

medhini duyarak, onu ziyâret etmeye gitti. Genc-i Şeker onu lâzım gelen hürmet ile karşıladı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!