22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hâmileyken, bir gün komşusunun ağacından izinsiz erik koparmak istedi. Fakat karnındaki<br />

bebek öyle bir karın ağrısına sebeb oldu ki, bu ağrı annesini erik toplamaktan vazgeçirdi.<br />

Doğumundan birkaç sene sonra, annesi ona; "Sevgili oğlum! Seni beklerken aslâ haram<br />

yemedim." dedi. Ferîdüddîn Genc-i Şeker gülümsiyerek; "Ama anneciğim, komşunun<br />

ağacından izinsiz erik toplamak istemiştin de, seni rahatsız ederek mâni olmuştum." dedi ve<br />

annesinin şaşkın bakışları altında evden dışarı çıktı. O güne kadar oğlunun hâlinden ve o<br />

andaki cevâbından, annesi onun bir gün büyük bir velî olacağını anladı.<br />

"Ferîdüddîn Mes'ûd, Şâban ayının 29'u ile Ramazan ayının birinci günü arasındaki gece<br />

doğmuştu. Şâban'ın yirmi dokuzuncu gecesinin bulutlu olması sebebiyle Ramazan hilâlini<br />

görememişler ve ertesi gün oruç tutup-tutmamak konusunda tereddütte kalmışlardı.<br />

Ferîdüddîn'in babası Cemâleddîn Süleymân'dan fetvâ sormaya geldiler. O da; "Hilâlin<br />

görünmesinde bir şüphe varsa, oruca başlamak uygun değildir." dedi. O esnâda bir zât ortaya<br />

çıktı. Bu mevzuda onun fikrini sorduklarında; "Niye merâk edip şüphede kalıyorsunuz? Bu<br />

gece Cemâleddîn Süleymân'ın evinde bir çocuk doğdu. O, zamânın kutbu olacaktır. Eğer<br />

çocuk bu gece yarısından sonra annesini emmemişse, hilâl görünmüştür ve Ramazan ayı<br />

bugün başlayacaktır." dedi.<br />

Nitekim seher vakti Cemâleddîn Süleymân'ın evine gidip, bu zâtın sözlerinin doğru olup<br />

olmadığı hakkında annesine sorduklarında, yeni doğan bebeğin gece yarısından sonra<br />

annesini emmediğini öğrendiler. Bunun üzerine oruca başlandı. Daha sonra o gün,<br />

Mültan'dan ve diğer yerlerden hilâlin göründüğü ve o günün Ramazan olduğu haberi geldi.<br />

Ramazan ayı boyunca bu bebek, gündüzleri annesini hiç emmedi. Sadece iftar zamanı<br />

birinden, sahur zamânı da diğer memesinden emiyordu.<br />

Ferîdüddîn Genc-i Şeker hazretleri kendisini ilim ve tasavvufa verip, evliyâlık yolunda<br />

ilerlemek için çok gayret gösterdi. İslâmın mârifet bilgilerini Hindlilere öğreten, feyzlerini bu<br />

kıta müslümanlarına sunarak, onlara çok büyük hizmet eden Hâce Muînüddîn-i Çeştî<br />

hazretlerinin halîfesi Kutbüddîn-i Bahtiyâr'ın bereketli feyzleri ile yetişmişti. Ferîdüddîn<br />

Genc-i Şeker'in Mültan'daki tahsîli sırasında, Kutbüddîn-i Bahtiyâr Mültan'a geldi. Namaz<br />

kılmak için Ferîdüddîn Genc-i Şeker'in bulunduğu câmiye girdi. O sırada Ferîdüddîn Genc-i<br />

Şeker kitap okuyordu. Kutbüddîn-i Bahtiyâr onu görür görmez, hâlinden ve kalp gözüyle fark<br />

ettiği fevkalâde üstün özelliklerinden hayli etkilendi ve kendini alamayarak; "Ey genç ne<br />

okuyorsun?" diye sordu. O da; "Nâfi okuyorum" dedi. Kutbüddîn-i Bahtiyâr; "İnşâallah bu<br />

kitap, senin için nâfi, faydalı olur." buyurdu. Bu sözdeki tatlılık ve yapılan duâ çok hoşuna<br />

gitti. Görünüşündeki heybet, onun büyük bir zât olduğunu gösteriyordu. Ferîdüddîn, o zâtın<br />

ellerini öpüp, talebeliğe kabûlünü istirhâm etti. O da kabûl etti.<br />

Bundan sonra ona çok bağlanıp, yanından hiç ayrılmadı. Her şeyden el çekip, büyük bir<br />

muhabbetle ona tâbi oldu. Kutbüddîn hazretleri ise ona, dînî ilimleri okumasını,<br />

araştırmasını, tahkîk etmesini işâret buyurup, aynı zamanda tasavvuf ile de meşgûl olmasını<br />

teşvîk etti. Böylece, zâhirî ve bâtınî ilimlerde yükselmesini, iki kanatlı olmasını sağlamak<br />

istedi. Ferîdüddîn, hocasının nasîhatlerini can kulağıyla dinleyip tatbik etti. Nefsinin<br />

tezkiyesi ile uğraştı. Bu uğurda çok gayret gösterdi. Her zorluk ve şiddete katlandı. Hocası<br />

Mültan'da kaldığı müddetçe, derslerini hiç kaçırmadı. Kutbüddîn-i Bahtiyâr tekrar Delhi'ye<br />

döneceği sırada, Ferîdüdîn Genc-i Şeker de gitmek istedi. Hocası ona, tahsîlini<br />

tamamlamasını ve bunun için çeşitli memleketlere seyahat etmesini söyledi. Bunun üzerine<br />

Genc-i Şeker; Gazne, Bağdât, Sevastan, Bedahşan, Kudüs, Mekke ve Medîne'ye ilim<br />

öğrenmek için seyâhatler yaptı.<br />

Uzun seyahatler sırasında Buhârâ'ya da uğradı ve zamanın büyük velîlerinden Seyfüddîn<br />

Bâherzî ile karşılaştı. Bâherzî onu dergâhına dâvet etti ve yanına oturttu. Yüzüne defâlarca<br />

bakarak; "Bu genç zamânın büyük bir velîsi olacak." dedi. Daha sonra sırtındaki siyah<br />

hırkayı ona verip, giymesini isteyince o da giyerek günlerce yanında kaldı. Hergün binden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!