22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

tutmadı.<br />

Paşa, topçularına ateş emri verdi. Atılan toplardan bir tânesi kale duvarına çarpınca<br />

parçalandı. Parçalardan biri geri teperek paşanın atına isâbet etti. O anda altındaki at öldü.<br />

Arkasından gökyüzünde bulutlar toplanmaya, kısa bir müddet sonra da şiddetli ve iri iri dolu<br />

yağmaya başladı. İki saat aralıksız yağan dolu, kale dışında ne kadar insan varsa perişan etti.<br />

Doludan hayvanlar kaçacak, sığınacak yer aramaya başladılar. Askerler, kaçan atlarını<br />

yakalamak için peşinden koştu. Bu sırada kabarıp büyüyen seller askerlerin çadırlarını söküp<br />

götürdü.<br />

Bu hâdiselerden sonra paşanın aklı başına geldi.Yakaladıkları atlardan birine binip yanına<br />

sekiz asker alarak Tillo'nun yolunu tuttu. Maksadı Fakîrullah hazretlerinin huzûruna<br />

kavuşmaktı. Akşama doğru kasabaya giren Paşa, Molla Osman ileFakîrullah hazretlerinin<br />

huzûruna çıktı. Paşa kan ter içinde, perişan bir haldeydi. Boynu bükük bir vaziyette İsmâil<br />

Fakîrullah'tan özür dilemeye başladı, fakat hiç iltifât görmedi. Sâdece; "Ey zâlim! Sen Allahü<br />

teâlâdan korkmaz mısın?" buyurdu.<br />

Paşa sıtmaya tutulmuş gibi titremeye başladı ve Molla Osman'ın işâreti ile geldiği gibi<br />

perişan bir halde huzurdan çıktı. O gece Molla Osman'ın hücresinde kaldı. Sabaha kadar hiç<br />

uyumadılar. Bir ara Paşa dedi ki: "Ben, Sultan AhmedHanın sohbetinde bulunur, hizmetiyle<br />

şereflenirdim. Yemin ederim ki, sizin hocanız gibi heybetli bir zât görmedim." "Bir musîbet,<br />

bin nasîhattan daha tesirlidir." sözüne uygun olarak sabahleyin geldiği gibi geri gitti.<br />

Hocamızın himmeti ve duâları bereketiyle Şirvan Beyi, bu kuşatmadan kurtuldu. Paşa da,<br />

Allahü teâlânın sevdiği bir velî kulunun sözünü dinlememenin cezâsını fazlasıyla çekti.<br />

Mevsim sonbahardı. Evlerin damlarında bulgurlar serilmiş, kurutuluyordu. Ayın on ikinci<br />

gecesi mehtaplı bir havada herkes Cumâ gecesi yatsı vaktini bekliyordu. Vakit girince<br />

Erzurumlu İbrâhim Hakkı minâreye ezân-ı Muhammedî'yi okumak üzere çıktığında Tillo'nun<br />

doğu tarafının yağmur bulutları ile kaplanmış olduğunu ve herkesin kendi zâhirelerini<br />

damlardan toplamak için acele ettiklerini gördü. Ezân-ı şerîfi aceleyle okudu. Hocasının<br />

bulgurlarını toplamak için yardıma gitmek istiyordu. Minâreden aşağı indiğinde hocası erkek<br />

çocuklarını, torunlarını, hizmetçilerini toplamış bekliyorlardı. Onlara; "Efendim! Yukarı<br />

mahalledekiler yağmur yağabilir korkusuyla bulgurlarını topluyorlar." dedi. Hizmetçilerden<br />

biri yavaşça; "Biz de o tedbire başvurmak istedik. Fakat hocamız bize mâni olup; "Bulguru,<br />

yağmuru bırakıp câmiye gidiniz, Cumâ gecesine tâzim edip hürmet gösteriniz." buyurdu."<br />

dediler.<br />

Hep birlikte câminin sofasında yatsı namazını kıldılar. Sonra gökyüzünü incelemeye<br />

koyuldular. Tillo üzerinde bulut ikiye ayrıldı. Evlerin bulunduğu kısımda zerre kadar bulut<br />

kalmadı. Biraz sonra şiddetli bir yağmur başladı. Tillo'nun etrâfında seller aktığı halde<br />

kasabanın üzerine bir damla bile düşmedi. BöyleceAllahü teâlâ, o sevdiği kulunun hürmetine<br />

kasabanın halkına aydınlık ve rahatlık ihsân eyledi.<br />

Bir bahar günüydü. Aklî dengesini kaybetmiş deli bir bey, otuz kadar hizmetçisiyle İsmâil<br />

Fakîrullah'ı ziyârete geldi. Dergâhın kapısından izin almadan içeri girip edebi gözetmeden,<br />

Fakîrullah'a; "Güzel cânım! Seni nasıl bulacağımı merak eder, dururdum. Meğer ki<br />

buradasın. Allah rızâsı için bir kalk da güzel boyunu göreyim. Sonra bu tatlı cânımı sana<br />

kurban edeyim." dedi.<br />

O mübârek zât Allahü teâlânın ism-i şerîfini duyar duymaz ayağa kalktı. Bey ise hemen<br />

İsmâil Fakîrullah'ın ellerine sarıldı, öpmeye başladı, sonra düşüp bayıldı. O da hizmetçilerine<br />

işâret edip; "Bu emîri misâfir odasına götürüp yatırınız. Üzerine de çok yorgan örtünüz,<br />

uyusun ve aklı başına gelsin." buyurdu.<br />

İsmâil Fakîrullah'ın emrini derhal yerine getirdiler. Günlerdir uyku uyumayan bey, altı<br />

yorgan altında altı saat uyudu. Bu sırada İsmâil Fakîrullah bir tabak içinde kuru üzüm getirtti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!