22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

almamak ve tefekkürü terk etmek sûretiyle zararda olanlardan) başkası Allahü teâlânın<br />

mekrinden emîn olmaz." (A'râf sûresi: 99)<br />

Hazret-i Ali, şükrünü yerine getirmediği halde kendisine çok dünyâlık, mal, mülk v.s.<br />

verilen, bunların kendisi için Allahü teâlânın mekri olduğunu bilmeyen kimsenin aklında<br />

bozukluk vardır demiştir.<br />

Şeyhülislâm Ahmed ibni Kemâl Paşa ise şunları söylemiştir: "İnsanın, işine göre ömrü ve<br />

rızkı değişir, iyiler kötü, kötüler iyi olarak değiştirilebilir. Böylece Allahü teâlâ, birine,<br />

ölümüne yakın iyi işler yaptırıp, son nefeste îman ile gönderir. Başka birine kötü amel işletip,<br />

îmânsız gönderir. Bunun için, Resûlullah efendimiz her zaman; "Allahümme yâ<br />

Mukallib-el-kulûb, sebbit kalbî alâ dînike." duâsını okurdu (ki, ey büyük Allah'ım!<br />

Kalpleri iyiden kötüye kötüden iyiye çeviren, ancak sensin. Kalbimi, dîninde sâbit kıl, yâni<br />

dîninden döndürme, ayırma! demektir). Eshâb-ı kirâm (r.anhüm) bunu işitince; "Ya<br />

Resûlallah! Sen de kalbinin dönmesinden, korkuyor musun?" dediklerinde; "Allahü teâlânın<br />

mekrinden beni kim emin eder? (bana kim garanti, güven verebilir?)." buyurdu. Çünkü,<br />

hadîs-i kudsîde; "İnsanların kalpleri, Rahmân'ın kudretindedir. Kalpleri, dilediği gibi<br />

çevirir." buyrulmuştur. Yâni Celâl ve Cemâl sıfatları ile, kötüye ve iyiye çevirir.<br />

Senâullah Dehlevî, bu konuda şöyle demektedir: "Allahü teâlâdan yüz çeviren birçok<br />

kimsenin, dünyâ nîmetleri içinde yaşadığı görülüp, mahrûm kalmadıkları zan olunuyorsa da,<br />

bunlara dünyâ için çalışmalarının karşılığını vermektedir. Yalnız dünyâ için çalışanlara<br />

verdiği dünyâlıklar, hakîkatte azâb ve felaket tohumlarıdır. Allahü teâlânın mekridir.<br />

Nitekim, Mü'minûn sûresin 55 ve 56. âyetlerinde meâlen; "Kâfirler, mal ve çok evlâd gibi<br />

dünyâlıkları verdiğimiz için, kendilerine iyilik mi ediyoruz, yardım mı ediyoruz<br />

sanıyorlar? Peygamberime inanmadıkları ve dîn-i İslâmı beğenmedikleri için, onlara<br />

mükâfât mı ediyoruz, diyorlar? Hayır öyle değildir. Aldanıyorlar. Bunların nîmet<br />

olmayıp, musîbet olduğunu anlamıyorlar." buyruldu. Kalplerini, Hak teâlâdan yüz<br />

çevirenlere verilen dünyâlıklar, hep haraplıktır, felâkettir. Şeker hastasına verilen tatlılar,<br />

helvalar gibidir.<br />

Yine büyük âlim Senâullah Dehlevî ve Tefsîr-i Kebîr sâhibi Fahrüddîn Râzî, Allahü<br />

teâlânın mekri ile insanların mekrleri arasında fark olduğunu belirtip, insanların mekrinde,<br />

başkasına kötülük ve zarar vermek esastır. Mekr-i ilâhî böyle değildir; Allahü teâlânın mekri,<br />

mekr yapanların mekrini bozmak, mekrlerine karşı onları cezâlandırmak sûretiyle herkese<br />

hayır, iyilik olduğu gibi, onlara hadlerini ve mekr yapmanın fenalığını bildirmek ve<br />

bazılarının tövbelerine sebeb olmak bakımındandır. Bunda mekr yapanların bizzat kendileri<br />

için de hayır ve hikmet vardır, demişlerdir. Şunu da ifâde etmişlerdir: Allahü teâlâ mekr<br />

yapanların mekrine, onların beklemedikleri, ummadıkları bir şekilde mukâbele ettiği, karşılık<br />

verdiği, bozduğu, gaflet hâlinde iken onları ansızın yakaladığı için, Allahü teâlânın bu fiiline<br />

mekr denilmiştir. Yoksa Allahü teâlâya doğrudan mekr isnâd edilmez, mâkir (mekir yapan)<br />

denilemez. İnsanların mekri ile lafız (söz) bakımından bir benzerlik vardır. Ayrıca, Allahü<br />

teâlânın doksan dokuz ismi içinde "Mekkâr" da vardır.<br />

Bir de evliyâ-yı kirâmda bulunan bâzı sıfatlar, vasıflar vardır. Bunları ele alarak bir kısım<br />

tasavvufî terimleri açıklamış olacağız. Velîlerin hepsi takvâ sâhibiydiler. Takvâ sakınmak,<br />

Allahü teâlâdan korkarak, haramlardan, yasaklardan, günâhlardan sakınmaktır. Harama<br />

düşmemek için, haram veya helâl olduğu belli olmayan şüpheli şeylerden sakınmaya verâ<br />

denir. Bu bakımdan, haramlardan daha çok sakınma derecesi olan verâ takvânın mânâsı altına<br />

girer.<br />

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: "Allahü teâlâ, o takvâ sâhiblerini sever." (Âl-i<br />

İmrân sûresi: 76) Peygamber efendimiz; "Yâ Rabbî! Bana ilim, hilm, takvâ ve âfiyet ihsân<br />

eyle." duâsını çok söylerdi. Ebû Saîd Muhammed Hâdimî Berîka'sında bu hadîs-i şerîfi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!