22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Emîr Sultan ne hoş pazar imiş,<br />

Âşıklar meydan edip gezer imiş.<br />

Cümlenin maksûdu ol dîdâr imiş,<br />

Hakk'a karşı duran dîvânı buldum.<br />

İHTİYAÇLARI KADAR ALIRLARDI<br />

Emîr Sultan hazretlerinin çok talebesi vardı. Bunlardan bâzıları gündüzleri oruç tutar, geceleri de<br />

sabaha kadar namaz kılarlardı. Haftada bir gün Emîr Sultan hazretlerine gelip, ihtiyâçlarını alıp<br />

giderlerdi. Aldıkları ile bir hafta boyunca idâre ederlerdi. İhtiyaçları bitince, yine gelir alırlardı. Bir<br />

gün bu talebelerin biri, Emîr Sultan'ın huzûruna gelerek, elini öptü. Emîr Sultan talebesine;<br />

"Bulunduğunuz yerdeki müslümanlar iyiler mi? Hâlleri nasıldır?" diye sordu. Talebe; "Sizin<br />

himmetinizle, sıhhat ve selâmetteler, hepsi duâcınızdır." deyince, Emîr Sultan elini cebine soktu ve bir<br />

akçe çıkardı. O talebesine verdi ve; "Bizden onlara selâm söyle, biz hayatta olduğumuz müddetçe bu<br />

akçe ile yetinsinler. Bize duâ etsinler. Başkalarına muhtâc olmasınlar." dedi. O talebe, o bir akçeyi<br />

alıp, arkadaşlarının yanına geldi ve onlara; "Emîr Sultan hazretlerinin size selâmı var." dedi. Hepsi<br />

selâmı ayakta alarak; "Sultan hazretleri ne buyurdular?" diye sordular. Bunun üzerine o talebe; "Emîr<br />

Sultan hazretleri bir akçe verdi ve; "Ben ölünceye kadar bununla iktifâ etsinler, kimseye muhtâc<br />

olmasınlar." buyurdu." dedi. Bu söz üzerine hepsi dünyâ malından soğudular. Kimseden bir şey almaz<br />

oldular. Pencerelerinde bir kutu vardı. Kimin ihtiyâcı olursa, o kutunun içinden bir akçeyi alır, iftar<br />

için herkese bir mikdâr ekmek ve üzüm alıp, onunla oruçlarını açarlardı. Ertesi gün o akçe yine<br />

yerinde dururdu. Emîr Sultan vefât edinceye kadar ihtiyaçlarını böyle karşıladılar. O akçe yerinden<br />

hiç eksilmedi.<br />

BAŞKASINA NİÇİN GİDİLMEZ?<br />

Şeyhülislâm Molla Fenârî, Emîr Sultan'dan icâzet, diploma aldıktan sonra, Ulu Câmide vâz verirdi.<br />

Bir gün vâz vermek için yine kürsüye çıkmıştı. Emîr Sultan hazretleri bir talebesini, bir şeyler almak<br />

için çarşıya göndermişti. Bu talebe, Şeyhülislâmın vâz vereceğini duyunca, kendi kendine; "Gidip<br />

vâzı dinliyeyim, Şeyhülislâmın hayır duâsını alayım." diye düşünerek Ulu Câmiye gitti. O ânda<br />

câmide zelzele olmaya başladı. Cemâatin bir kısmı dışarıya kaçtı. Fakat, dışarıda zelzele olmadığı<br />

görüldü. Bu durumdan haberi olan Şeyhülislâm, murâkabeye daldı. Sonra cemâate dönüp; "İçinizde<br />

Emîr Sultan'ın hizmeti ile emr olunan kim ise, çabuk câmiden dışarı çıksın. Yoksa bizi helâk<br />

ettirecek." dedi. Talebe hemen dışarı çıktı. Câminin sallanması durdu. Bu talebe işini görüp dergâha<br />

gitti. Emîr Sultan'ın huzûruna girdi. Talebe selâm verdi. Emîr Sultan başını kaldırıp, sâdece talebeye<br />

baktı. Talebe, hocasının heybetinden düşüp bayıldı. Ayılınca, Emîr Sultan ona; "Ey oğlum! Dünyevî<br />

ve uhrevî ihtiyaçlarınız karşılanmadı mı ki, başkalarından yardım beklersiniz. Bir kimse hocasından<br />

çeşit çeşit nîmetlere kavuşurken, gidip başkasından yardım istemesi, ona suâl sorması, ilim öğrenmesi,<br />

hem ayıp, hem gevşekliktir." buyurdu.<br />

O SÂHİBİNE TESLİM OLDU<br />

Sultan İkinci Murâd Hanın otuz bin akçe değerinde bir atı vardı. At, yanına kimseyi yaklaştırmıyordu.<br />

Birgün Sultan Murâd, Emîr Sultan'ı ziyâret için gittiğinde; "Biz sizin için bir at almıştık. Siz nasıl<br />

isterseniz öyle yapalım. Atı getirecek birisini verin de atı size gönderelim." dedi. Bu arada Emîr<br />

Sultan'ın yanında bulunan talebelerinden, Hacı Baba denilen bir zât vardı. Sultânın sözü üzerine; "Ah!<br />

Hocam bu hizmeti bize verse de, atı alıp gelsem, atın timar ve bakım işlerini yapsam." diye kalbinden<br />

geçirdi. Emîr Sultan hazretleri ona dönerek; "Ey Hacı Babam! Gidin o ata, "Senin şimdiki sâhibin,<br />

Allahü teâlânın emrine mutî olup, fermânına mahkûm olmuştur. Sen dahî sâhibine tâbi olup, Allahü<br />

teâlânın emrine itâat edip, kötü huylardan vazgeçer misin?" deyin. Bakalım ne işâret eder?" dedi. O da<br />

hemen atın yanına gidip, hocası Emîr Sultan'ın dediklerini söyleyince, at üç defâ başını önüne eğip<br />

kaldırdı. O, hemen hocasının yanına gidip durumu arz etti. Bunun üzerine Emîr Sultan; "Hacı Baba, o

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!