22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

elbise giymiş nûrânî yüzlü bir zâtın bana doğru yöneldiğini gördüm. O zât yanıma geldi, elini<br />

boğazımdaki zincire uzatıp, çıkardı. Bana; "Ey mahpûs! Şimdi kâfirlerden sen ve<br />

arkadaşların kurtuldu. Hemen vatanınıza gidiniz." dedi. Hemen uyandım. Boğazımdaki<br />

zincirin çıktığını gördüm.ÊAllahü teâlâya hamd edip, yanımda yatan arkadaşlarımı<br />

uyandırdım ve onların ayaklarındaki ve boynundaki zincirleri çıkardım. Sonra gördüğüm<br />

rüyâyı anlattım ve; "İnşâallah, şimdi serbestsiniz. İsterseniz bana tâbi olunuz." dedim. Onlar<br />

da; "Sana itâat ettik ve uyduk." dediler. Onlara; "Gelin şimdi papazlar ne haldedir onları<br />

görelim." dedim. Onlar da râzı oldular ve yukarıya çıktık.<br />

Papazlar kendilerinden geçmiş bir hâlde yatıyorlardı. Kılıçları duvarda asılı idi. Hemen<br />

arkadaşlarımla o kılıçları alıp, papazları öldürdük. Kale kapısına varınca, nöbetçiyi de<br />

öldürerek dışarıya çıktık. Kıyıda, gemiye bağlı bir sandal duruyordu. Sandalın içinde sarhoş<br />

birinin uyuduğunu gördük. Onu da öldürdük ve sandalla oradan uzaklaşmaya başladık.<br />

Allahü teâlâya şükrederek, yedi gün yedi gece kürek çekip bir kıyıya ulaştık. Sandalın içinde<br />

bir kap sirke ile altı ekmek vardı. Kıyıya varıncaya kadar onunla idâre ettik. Karaya çıktıktan<br />

sonra, topladığımız otları yemeğe başladık. Su bulamadığımız için, iki arkadaşımız<br />

susuzluktan öldü. Bir gölün kıyısına vardığımızda, su içmeyeli üç gün olmuştu. Gölden su<br />

içeriz zannettik, fakat gölün etrâfı yırtıcı hayvanlarla dolu idi. Korkumuzdan su içmeden<br />

yolumuza devâm ettik.<br />

Hâlsiz, çâresiz bir hâlde, birbirimize dayanak olarak bir akarsu kıyısına vardık. Su içtik ve<br />

biraz istirahat ettik. Orada açlıktan bir arkadaşımızı daha kaybettik. Dört kişi kalmıştık.<br />

Yolumuza devâm ettik. Ben, Emîr Sultan'ın yardımı ile bir yere ulaşıp kurtulacağımıza<br />

inanıyordum. Bir süre sonra Düzân kalesine vardık. Orada kimse bize, siz kaçak mısınız<br />

demedi ve bizi tutuklamaya kalkmadı.<br />

Görenler bize acıyarak, ekmek ve yiyecek verdiler. Kaleye varıp, kale komutanına hâlimizi<br />

bildirdik. O da bizi yedirip içirdikten sonra, Semendere iskelesine gönderdi. Herbirimiz<br />

oradan vatanlarımıza gittik. Çocuklarımızı sağ bulduk. Bir süre çocuklarımızla kaldıktan<br />

sonra, Emîr Sultan hazretlerinin kabrini ziyârete gitmek için bir yerde buluştuk ve Bursa'ya<br />

gittik. Orada Emîr Sultan'ın türbesini ziyâret ederek, nezrimizi yerine getirdik."<br />

Emîr Sultan hazretleri için yazılan bir şiir:<br />

Gerçi âşıklara salâ denildi,<br />

Derdi olan gelsin dermânı buldum.<br />

Âh ile vâh ile cevlân ederken,<br />

Cânımın içinde cânânı buldum.<br />

Akar gözlerimden yaş yerine kan,<br />

Zerrece görünmez gözüme cihân.<br />

Deryâlar nûş edip, kandırmaz iken,<br />

Âşıklar kandıran ummânı buldum.<br />

Âşıklar meydana doğru varırlar,<br />

Erenler cem olmuş, verir alırlar.<br />

Cümle velîler, dîvân dururlar,<br />

Hakk'a mahbûb olan sultânı buldum.<br />

Açılmış dükkânlar kurulmuş pazar,<br />

Canlar mezâd olmuş dellâl de gezer.<br />

Oturmuş ümmetin berâtın yazar,<br />

Cevâhir bahş olan dükkânı buldum.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!