22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ziyârete gitmiştik. Mübârek nazarlarına kavuşup, elini öptük. Babama bakıp; "Oku."<br />

buyurdular. Babam Kur'ân-ı kerîm okumaya başladığında, oradakilerin birçoğu kendinden<br />

geçip ağladı. Ondan sonra babamın bütün çocukları çok güzel Kur'ân-ı kerîm okurlardı. Hatta<br />

kız kardeşlerim bile bizim gibi okurdu." dedi.<br />

Yahyâ Halîfe diye tanınan bir vâiz vardı. Bu zât şöyle anlatır: "Ben, nerede bir velî kulun<br />

olduğunu duysam, derhâl oraya gidip hizmetle şereflenirdim. Nihâyet Emîr Sultan'ın<br />

talebelerinden Sinân Halîfe'nin yanına gittim. Kendisine; "Sizden murâdım, elinizde tövbeye<br />

erişip nefs-i emmâreden kurtulup nefs-i mutmainneye kavuşmak ve kalbimi temizlemektir."<br />

dedim. O da bana; "Bursa'da Emîr Sultan'ın kabrine gideceksin, orada tövbe eli sana nasîb<br />

olacak." dedi. Oradan ayrılarak, hiç dinlenmeden Bursa'ya gittim. Emîr Sultan hazretlerinin<br />

kabrine vardım. Emîr Sultan'ı kabrinin üzerinde oturur gördüm. Hürmetle selâm verip, elini<br />

öptüm ve tövbe ettim. Sonra gözümden kayboldu. Böylece, murâdıma erişip, dünyâ ve âhiret<br />

saâdetine kavuştum."<br />

İznik'te medfun bulunan velîlerden Eşrefoğlu Abdullah, sağlığında bir iş için Bursa'ya<br />

gitmişti. Fakat fırsatı olmadığı için, Emîr Sultan'ın kabrini ziyâret edememişti. İznik'e geri<br />

dönerken, yolda Halîl Paşanın oğlu İbrâhim Paşayı gördü ve ona; "Siz her hâlde Bursa'ya<br />

gidiyorsunuz. Emîr Sultan hazretlerinin kabrini ziyâret ettiğinizde, selâmımı iletmenizi<br />

sizden ricâ ediyorum." dedi. İbrâhim Paşa, Bursa'ya girer girmez Emîr Sultan'ın türbesinin<br />

bulunduğu yere gitti. İki rekat namaz kılıp, Kur'ân-ı kerîm okuduktan sonra Emîr Sultan'ın<br />

türbesine girdi ve; "Sultânım! Eşrefoğlu Abdullah, size selâm söyledi." dedi. O ânda<br />

türbeden; "Ve aleykesselâm." sesi geldi. Orada bulunanlar bu duruma çok şaşırdılar. İbrâhim<br />

Paşa diyor ki: "Bu heybetli sesten dolayı bir süre kendime gelemedim."<br />

Mücâhid Bahâdır şöyle anlatır: "Fâtih Sultan Mehmed Han zamânında bir sefere katılmıştım.<br />

Bir kale muhâsara edilmişti. İslâm askerleri düşman kalesine tırmanıyorlardı. Ben de bir<br />

yerden burçlara doğru tırmanmaya başladım. Kale burcuna yaklaştığım sırada, önüme bir<br />

kaya parçası çıktı. Bu kaya parçası yüzünden yerimden oynıyamıyordum. O sırada aklıma<br />

Emîr Sultan geldi ve cânu gönülden; "Ey Emîr Sultan! Bana yardım eyle! Beni bu belâdan<br />

kurtar!" diye yalvardım. Birdenbire karşımda bir nûr şelâlesi gördüm. İçinden yeşil elbiseler<br />

giyinmiş bir zât belirdi. Bana engel olan taşın üstüne geldi. Üstündeki elbisesini sarkıtıp; "Ey<br />

Gâzî! Elbiseye tutun! Sakın korkma!" dedi. Ben de; "Yâ Allah!" deyip, tutundum ve engeli<br />

aşmış olarak kendimi kalenin içinde buldum. Emîr Sultan hazretlerinin elini öpüp, ayağının<br />

tozuna yüzümü sürmek istediğimde, gözümden kayboldu. Nereye gittiğini de anlayamadım."<br />

Penç kalesi, Süleymân Şah zamânında mücâhid gâzîler tarafından alınmak istendi. Kaleyi top<br />

ve tüfekle günlerce muhâsara altında tuttular. Bu sırada yirmiden fazla gâzî, orduya azık<br />

getirmek için, Penç Kalesinin ilerisindeki Lince vilâyeti taraflarına giderlerken, yolda bol<br />

miktârda ganîmet ele geçirdiler. Gazîler bu ganîmetin verdiği sevinç içinde yollarına devam<br />

ederlerken, karşılarına yedi yüz kadar düşman askeri çıktı. Gâzilerin sayısı az olduğu için<br />

onlara teslim oldular. Düşman askerleri bunları alıp, Lince'ye yedi gün mesâfe uzaklıkta ve<br />

deniz kenarında bulunan Papa Suntüres Kalesine hapsettiler. Bu kalenin tâmire ihtiyâcı vardı.<br />

Bu yüzden esir müslümanları tâmir için gündüz çalıştırırlar, gece hapsederlerdi. Bu esirlerin<br />

içinde, Ahmed Zâza isminde bir zât vardı. Bu zât şöyle anlatır:<br />

"Beni ve altı arkadaşımı bir papaza hizmet için verdiler. Papaz her gün bize; "Gelin bizim<br />

dînimize girin. Sizi evlendirelim. Elinize para verip, sizi rahat ettirelim." diye teklifte<br />

bulunurdu. Sonunda papaz bizi, hıristiyan yapamayacağını anlayınca, bizim yanımıza gelmez<br />

oldu. "Canın Cehennem'e ey papaz!" diyerek, yedi yıl papaza hizmet ettik. Günlerden,<br />

düşmanlarımızın yortu dedikleri bir gün idi. Hizmetinde bulunduğumuz rahip ile birkaç<br />

papaz aralarında konuşup, içki içtiler. Bir süre sonra sarhoş olup akılları başlarından gitti ve<br />

yere yıkılıp kaldılar. Ben, boğazımda ve ayağımda zincirlere bağlı halkalar olduğu hâlde<br />

hapishanede yatıyordum. Gece yarısı rüyâmda; "Emîr Sultan geliyor!" dediler. O ânda yeşil

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!