22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yoldan ilerlediler. Bir süre sonra yol kenarında bir ejderhânın uzandığını gördüler. Ejderhâ,<br />

sanki avını bekler gibi değil de, şerefli bir misâfiri bekler bir hâldeydi. Emîr Sultan hâriç,<br />

herkes ürkek bir hâlde ve endişe içinde yürüyordu ve; "Acabâ ejderhâ ne yapacak? Kâfileden<br />

kimlere saldıracak?" soruları zihinlerini kurcalıyordu. Kâfilenin önünde bulunan Emîr Sultan,<br />

ejderhâya yaklaşınca, ejderhâ derhâl Emîr Sultan'ın devesinin ayaklarına kapanarak; "Hoş<br />

geldiniz Şeyhim! Emrinizdeyim!" dedi. Kâfiledekiler bu durumu hayretler içinde seyrettiler.<br />

Fakat onlara yolda katılan bey oğlu, bu duruma pek inanmadı. O sırada ejderhâ, derhâl onun<br />

üstüne atladı. Beyzâde; "Aman Allah'ım! Yâ Emîr bana yardım et!" deyince, Emîr Sultan<br />

ejderhâya onu bırakması için işâret etti. Bunun üzerine ejderhâ, derhâl geri dönerek oradan<br />

uzaklaştı. Böylece, gencin kalbindeki şüphe gitmiş oldu.<br />

Emîr Sultan'ın kâfilesi, Sakarya Nehri kenarında bulunan bir bahçede konaklamıştı. Bahçede<br />

her çeşit meyve vardı. Fakat talebelerden birinin canı hurma istedi. O sırada talebenin önünde<br />

bir hurma ağacı yükseldi. Üzerinde olgun meyveleri vardı. Ama talebe, olup biteni bir türlü<br />

anlamadı. "Acabâ eskiden burada mıydı? Yoksa ben bunu görmedim mi?" soruları zihnini<br />

kurcaladı. Bunu fark eden Emîr Sultan; "Canın hurma yemek istiyordu, işte hurma, al ye!"<br />

buyurdu. Bunun üzerine talebe, bu durumun hocasının kerâmeti olduğunu anladı.<br />

Emîr Sultan hazretleri Bursa'ya geldiği zaman, önündeki nûrdan üç kandil, pınar başında Üç<br />

servi civârında fakirler için tahsis edilmiş eski bir kilisenin yanında durdu. Böylece Emîr<br />

Sultan Bursa'ya yerleşti.<br />

Bu sırada Yıldırım Bâyezîd Han Macarlarla savaşıyordu. Düşman kuvvetleri, Osmanlı<br />

ordusuna büyük zâyiât verdiriyordu. Bu esnâda bir genç, yaralıların yaralarını sarıyor, bâzan<br />

da ellerini açıp duâ ediyordu. Kolundan yaralanan Yıldırım Bâyezîd, bu genç askerin gayret<br />

ve mahâretle yaraları sardığını görünce, o gence karşı kalbinde bir yakınlık hâsıl oldu.<br />

Yanına kadar giderek; "Benim de kolumda yara var, yaramı sar!" deyince, Emîr Sultan<br />

cebinden bir mendil çıkarıp; "Buyurun Pâdişâhım, sizin yaranızı da bu mendil ile sarayım."<br />

dedi. Sabah olunca, sarılan bütün yaraların iyi olduğunu, askerlerin ayağa kalktıklarını<br />

Yıldırım Bâyezîd Hana haber verdiler. Yıldırım Bâyezîd de merak edip kendi yarasını<br />

açarken, kolundaki mendilin, hanımının nişanlı iken kendisine hediye ettiği mendilin yarısı<br />

olduğunu farketti. Akşam yaraları saran askerin, yanına getirilmesini emretti. Fakat o kimseyi<br />

bulamadılar.<br />

Osmanlı ordusu daha sonra Niğbolu Kalesi önlerine geçti. Niğbolu Kalesinin fethi için<br />

günlerce kanlı çarpışmalar oldu. Kale bir türlü feth edilemedi. Hücûmların en şiddetli ânında,<br />

daha önceki muhârebede askerlerin yaralarını saran genç, kale kapısını ardına kadar açtı.<br />

Yıldırım Bâyezîd ve askerleri kaleye girdiler. Kaledekiler, bu durum karşısında teslim olmak<br />

mecburiyetinde kaldılar. Zaferden sonra bu genci aradılar, bir türlü bulamadılar. Yıldırım<br />

Bâyezîd Han, Rumeli fethinden sonra Bursa'ya gelmeyip Edirne'de konakladı.<br />

Bu sırada Yıldırım Bâyezîd'in kerîmesi (kızı), rüyâsında Peygamber efendimizi gördü.<br />

Resûl-i ekrem ona; "Oğlum Muhammed Buhârî ile evlen, sakın beni kırma ve sözümü dinle!"<br />

buyurdu. Temiz rûhlu, edeb ve hayâ sâhibi Hundî Fâtıma Sultan, rüyâsını kimseye<br />

söyleyemedi. Ertesi gün yine Resûl-i ekremi rüyâda gördü. Server-i âlem, ona; "Eğer âhirette<br />

benden şefâat etmemi istiyorsan, Muhammed Buhârî ile evlen." buyurdu. Hâlbuki Hundî<br />

Fâtıma Sultanın, Rumeli Beylerbeyi Süleymân Paşa ile evleneceği söylenmekte idi. Emîr<br />

Sultan, zâhiren fakîr ve garîb bir kimse idi. Hundî Sultan, bu çâresizlikler içinde bunalıp, duâ<br />

etti. "Acabâ Emîr Buhârî'nin bundan haberi var mı?" dedi. Kiminle ve nasıl haber<br />

gönderebileceğini düşünüyordu. Sonra kendisi gibi edeb ve hayâ sâhibi hizmetçisine rüyâsını<br />

anlattı ve durumu Emîr Sultan'a bildirmesini söyledi. Hizmetçisi gidip durumu Emîr Sultan'a<br />

anlatınca, o; "Bizim de mâlûmumuzdur. Nikâhımız, Allahü teâlâ tarafından kıyıldı. Dînimiz<br />

üzere burada da kıyılması gerekir. Durumu Hundî Fâtıma Sultan'a iletin." dedi. Bunun<br />

üzerine Emîr Sultan, dünürler gönderip sultânın kızını istedi. Fakat Vâlide Sultan kızını

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!