22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ana yardımcı ol." diye anlattıktan sonra, yüzünü Emîr Sultân'ın babası Ali'nin ellerine sürdü.<br />

Emîr Sultân'ın mübârek pederi de; "Cenâb-ı Hak inşâallah seni arzuna kavuşturacaktır."<br />

diyerek onu tesellî etti. O ânda Emîr Sultan hazretleri, o ihtiyara merhamet etmeyi ve şefkatli<br />

davranmayı aklından geçirdi. O gece Emîr Sultan, bu muhtâç ihtiyarın bahçesine gizlice<br />

varıp, gönülden Allahü teâlâya duâ ederek yalvardı ve; "Ey nîmetler veren ve rızıkları taksim<br />

eden Allah'ım! Bu fakîrin ağaçlarını ve ekip diktiği sebze ve meyvelerini eski canlılığına<br />

kavuştur." deyip, mübârek ellerini yüzlerine sürdü. Daha sonra Allahü teâlânın izni ile o<br />

fakîrin bahçesinde bulunan ağaçlar ve ekili sebzeler yeşerip canlandı. Sabah olunca, ihtiyarın<br />

kalbine, ilhâm-ı ilâhî geldi ve hemen bahçesine gitti. Bahçesine girince ağaçların<br />

çiçeklenmiş, tâze yaprakları çıkmış ve sebzelerin de canlanmış olduğunu gördü. İhtiyar adam<br />

bu durum karşısında hayrete düştü. Bahçenin bir köşesinden bostana baktı ve; "Ey rızkı veren<br />

ve mahlûkâtı yaratan Allah'ım! Yalvarmam ve niyâzım sanadır. Bana bu garip sırrı bildir.<br />

Yoksa bostanıma hazret-i Hızır mı geldi de, bahçemin ağaçları ölü iken hayat suyunu içip<br />

yeşerdi?" dedi. O esnâda Emîr Sultan, bahçenin bir köşesinden göründü. İhtiyar durumun<br />

hakîkatini anlayıp, hemen Emîr Sultan'ın ellerine sarılmak istediğinde, o gözden kayboldu.<br />

Emîr Sultan'ın duâsı bereketiyle, bahçedeki ağaçlar ile sebzelerin yeşerip, evvelki gibi<br />

meyveli olduğuna şükretti. İhtiyâr, Allahü teâlânın kudretine hayran kalıp, başından geçenleri<br />

Buhârâ halkına anlattı. Halk gelip, bahçenin hâlini görünce, hayret etti. Bu kerâmeti görünce<br />

insanlar, Emîr Sultan hazretlerinden duâ talebinde bulundular.<br />

Emîr Sultan 17-18 yaşlarına geldiğinde babası vefât etti. Babasının vefâtından sonra bir<br />

müddet Buhârâ'da kaldı. Sonra aldığı ilâhî emîr üzerine Mekke'ye gitti. Hac farîzasını yerine<br />

getirdikten sonra Medîne'ye geçti. Niyeti, ceddi Resûlullah efendimizin mübârek kabirlerine<br />

yakın bir yere yerleşmek ve ömrünün sonuna kadar orada kalmaktı.<br />

Medîne'ye geldiği zaman, kalacak bir yer bulamadı. Seyyidler için ayrılmış bir oda olduğunu<br />

duydu ve oraya gitti. Orada bulunanlar, seyyid olduklarını ve odanın kendilerine tahsis<br />

edildiğini söyleyerek, Emîr Sultan'ı yanlarına almak istemediler. Emîr Sultan onlara; "Ben de<br />

seyyidim." dedi ise de dinlemediler. Hattâ; "Senin seyyid olduğunu burada kim bilir? Seyyid<br />

olsaydın hâlinden belli olurdu." dediler. Emîr Sultan onlara; "Ben de burada, Allah'ın garib<br />

bir kuluyum. Bizim yolumuzda gurûr ve kibir yoktur. Gelin berâber kâinâtın efendisi<br />

Resûlullah efendimizin türbesine gidelim. Selâm verelim. Hangimizin selâmına cevap<br />

verirse, onun nesebinin sahîh olduğu belli olsun." dedi. Bu teklif üzerine, onlar türbeye dahî<br />

gitmeden, yüzlerini Resûlullah efendimizin türbesine dönerek; "Esselâmü aleyke yâ ceddî!"<br />

dediler. Fakat hiçbirine cevap gelmedi. Emîr Sultan, ihlâs ve şevkle; "Esselâmü aleyke, yâ<br />

ceddî!" dedi. Resûl-i ekrem mübârek sesiyle; "Ve aleyküm selâm, yâ veledî!" diye cevap<br />

verdi. Bunun üzerine orada bulunanlar, görünüşte fakîr ve hakîr gibi olan Emîr Sultan<br />

karşısında büyük bir mahcûbiyet duydular ve af dilediler.<br />

Emîr Sultan hazretleri, Medîne-i münevvereye yerleşmek ve ömürlerinin sonuna kadar orada<br />

kalmak niyetinde iken, bir rüyâ gördü. Rüyâsında Peygamber efendimiz ve hazret-i Ali<br />

yanyana oturmuş hâlde idiler. O da gidip edeble yanlarına diz çöküp oturdu. Hazret-i Ali ona;<br />

"Ey Oğlum! Sana cenâb-ı Hak tarafından ceddin Muhammed'in sünnetini, takvâ yoluyla<br />

öğretmen için Rum iline gitmen işâret olundu. Senin önünde, ilerliyen nûrdan üç kandil<br />

belirecek, o kandiller nerede gözünden kaybolursa orada kalacaksın. Mezarın da orada<br />

olacak." dedi. Emîr Sultan uykudan uyanınca; "Demek ki takdîr-i ilâhî böyle." diyerek yola<br />

çıktı. Hazret-i Ali'nin dediği gibi, üç kandil ona kılavuzluk etti.<br />

Emîr Sultan, Medîne'den yola çıkıp Bursa'ya doğru gelirken, yolda bir beyin oğlu, Emîr<br />

Sultan'ı gördü ve kalbi ona talebe olmaya meyletti. Hemen silâhlarını bırakıp, Emîr Sultan'ın<br />

yanına gitti. Ondan kendisini talebeliğe kabûl etmesini istirhâm etti. Emîr Sultan onu<br />

talebeliğe kabûl etti. Bir süre sonra bir yol kavşağına vardılar. Oranın yerlisi olan bir kişi,<br />

yolun birinde, geçit vermeyen bir ejderhâ, büyük bir azman yılanın olduğunu söyledi ve o<br />

yoldan gitmemelerini tenbih etti. Emîr Sultan'ın önünde giden kandil o yolu gösterdiği için, o

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!