22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

talebesi ile (yâni benimle) ahd etti, sözleşme yaptı ve Cennet'e giderse, beni de berâberinde<br />

götüreceğini söyledi."<br />

Bir gün Hâce Nizâmüddîn, gördüğü bir rüyâyı talebesi Emîr Hüsrev'e şöyle anlattı: "Şeyh<br />

Necîbüddîn Mütevekkil'in evinin önünde, pencerenin altından temiz, berrak bir su akıyordu.<br />

Bu fakîr de (yâni Hâce Nizâmüddîn) yüksek bir yerde oturuyordum. Beni hoş ve ümidli bir<br />

hâl kapladı. Öyle bir vakitte kalbimden sen geçtin. Kendim için ihsân ettiği nîmeti, sana da<br />

vermesi için Allahü teâlâya duâ ettim. Duâmın kabûl olduğunu biliyorum. O hâl inşâallah<br />

sende peydâ olup, meydana gelecektir."<br />

Hazret-i Hâce, yine bir gün Emîr Hüsrev'i yanına çağırarak, gördüğü bir rüyâyı şöyle anlattı:<br />

"Cumâ gecesi rüyâmda; Şeyh-ul-İslâm Behâeddîn-i Zekeriyyâ hazretlerinin oğlu Şeyh<br />

Sadreddîn'i gördüm. Bana doğru geldiğini anlayınca tevâzu ile yanına vardım. O daha çok<br />

tevâzu eyledi. Bu sırada uzaktan sen göründün. Yanımıza geldin. Bâzı kıymetli bilgiler<br />

anlatmaya başladın. Bu sırada müezzin ezân okumaya başladı. Ben de uyandım. Bunun senin<br />

için ne yüksek mertebe olduğunu göreceksin." Emîr Hüsrev diyor ki: "Hâce hazretleri böyle<br />

anlatınca, ben mahcûbiyet ve çâresizlik içinde; "Efendim! O yüksek mertebede bulunmak bu<br />

hizmetçinin ne haddine. Neyim varsa, hepsi sizin ihsânınızdır." diye arzettim. Bu sözler<br />

üzerine, hocam içlerini çeke çeke ağlamaya başladılar. Onların bu hâli karşısında kendimi<br />

tutamayıp ben de ağladım. Bundan sonra hazret-i Hâce emretti. Husûsî bir külâh getirdiler.<br />

Mübârek eliyle bu hizmetçisine (Emîr Hüsrev'e) giydirdi ve; "Büyüklerin sözlerini her zaman<br />

kalbinde bulundur. Hiçbir zaman hatırından çıkarma!" buyurdu.<br />

Nizâmüddîn-i Evliyâ hazretleri, bir defâsında; "Eğer mümkün olsaydı, Hüsrev'le birlikte<br />

uyumayı ve aynı mezarda olmayı tercih ederdim." buyurmuştur.<br />

Bir defâsında da; "Şâyet testereyi boğazıma dayayıp, talebem Hüsrev'den vazgeçmemi<br />

isteseler, başımı verip Hüsrev'i terketmemeyi tercih ederdim." buyurdu.<br />

Hazret-i Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ Cennet yolcusu olduğu zaman, Emîr Hüsrev orada yoktu.<br />

Tuğluk Şâh ile Luknov taraflarına gitmişti. O yolculuktan dönüp acı haberi öğrenince,<br />

şaşkına döndü. Üzerine yıldırım düşmüş gibi oldu. Yanıyor, yanıyordu. Ayakta duramıyordu.<br />

"Sübhânallah! Güneş batmış. Hüsrev hayatta!" diye haykırdı. Mal mülk nâmına nesi varsa,<br />

sevâbı hocasının rûhuna olmak üzere hepsini fakirlere sadaka olarak verdi. Çok ağlıyordu.<br />

Bir defâsında; "Ben kendim için ağlıyorum. Hocamdan sonra çok yaşayamam." dedi. Hâce<br />

hazretleri, 1325 (H.725) senesi Rebîulâhir ayının 18. günü vefât etmişti. Emîr Hüsrev de, altı<br />

ay sonra 1325 (H.725) senesi Şevval ayının 18. günü vefât edip sevdiklerine kavuştu. Çok<br />

derin bir aşkla sevdiği hocasının ayak ucu tarafına defnedildi.<br />

Emîr Hüsrev Dehlevî, şâirlerin sultânı, fazîlet sâhiplerinin önderi, sözleri kuvvetli olan<br />

yüksek bir zat idi. Konuşma sanat ve tavırlarındaki mânâ ve işâretlerde, önceki ve sonraki<br />

şâirlerden çoğu ona yetişememiştir. Konuşma tarzında, hocasının kendisine buyurduğu;<br />

"İsfehanlılar gibi konuş!" emrine uyardı. Gâyet fasîh ve belîğ olarak, açık, anlaşılır ve net<br />

konuşurdu. Bu edebî yönü yanında, tasavvufî hâli de pek yüksek idi. Evliyâlık yolunda üstün<br />

derece sâhibiydi. Pâdişâhlarla, âmirlerle görüşmesi, kalbinin dünyâ işlerine meyletmesine<br />

sebep olmazdı. Bu güzel hâli, eserlerinden daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü günah<br />

işleyenlerin kalblerinde bereket pek az bulunur. Belki de hiç bulunmaz. Bunun için,<br />

yazdıkları eserlerde bereket olmaz. Yâni böylelerinin yazdığı eserler, gönüllerde kabûl<br />

görmez ve kalblere tesir etmez.<br />

Emîr Hüsrev hazretleri, vakitlerinin çoğunu ibâdet ile geçirirdi. Geceleri sabaha doğru uyanık<br />

olur, teheccüd (gece uyanıklık namazı) kılardı. Teheccüd için kalktığında, her gün Kur'ân-ı<br />

kerîmden 7 cüz (140 sayfa) okurdu.<br />

Emir Hüsrev, birkaç lisânın ustasıydı. Türkçe, Farsça, Arapça ve Sanskritçe'de övülecek<br />

derecede mümtâz idi. Ana dili Türkçe ve Farsça olmakla birlikte, Arabîde, Arablarla

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!