22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

olan bu idi. Her gece yatsı namazından sonra hocasının odasına girer, orada husûsî sohbette<br />

bulunurdu. Talebe arkadaşlarından birinin bir arzusu olursa; arzederdi.<br />

Hâce Nizâmüddîn'in her tarafa yayılan cömertliğini duyan fakir bir adam, Hindistan'ın uzak<br />

bir yerinden yola çıkıp, mâlî sıkıntısını halletmek için, ondan çok mikdarda yardım almak<br />

ümîdiyle Dehli'ye geldi. Fakat o gün hazret-i Hâce'nin, bir çift eski ayakkabısından başka<br />

verebilecek birşeyi yoktu. Zavallı adam, bu yüce şahsiyetten aslâ böyle bir hediye<br />

beklemiyordu; fakat onu reddetmeye de cesâret edemedi. Bununla berâber, içinden, çok<br />

rahatsız oldu ve bu büyük zâttan böyle kıymetsiz bir hediye aldığı için, büyük bir hayâl<br />

kırıklığına uğradı. Aşırı bir kederle ve bu mevzu üzerinde düşünceye dalarak ayrıldı. Geri<br />

dönüşünde, yol üstünde gece dinlenmek için bir handa kaldı. Yine aynı gece Emîr Hüsrev,<br />

Bengal'den bir iş gezisinden, Dehli'ye dönüyordu. İhtişamlı maiyet, hizmetçiler ve<br />

zenginliklerle oraya varıp, aynı handa kaldı. Emîr Hüsrev, mücevher ve kıymetli taşların<br />

ticâretini yapıyor ve Dehli'nin en zengini biliniyordu. Ertesi sabah Emîr Hüsrev kalktığında,<br />

hayret edip; "Şeyhimin kokusunu duyuyorum." diye bağırdı. Han didik didik arandı ve<br />

sonunda tenhâ bir köşede, geceleyin Dehli'den gelen fakir bir yolcu bulundu. Dehli'de kaldığı<br />

zaman hazret-i Nizâmüddîn-i Evliyâ'nın yanına gidip gitmediği sorulduğunda, adam üzüntülü<br />

bir şekilde; "Evet, hakîkatte ben bu uzun seyâhati, sâdece o büyük velîyi görmek ve<br />

sıkıntılarımı halletmek ve onun cömertlik ve ihsânından faydalanmak için yaptım. Eski<br />

ayakkabıları göstererek; fakat beni sadece kendisinin bu kıymetsiz ayakkabıları ile<br />

gönderdiği için üzgünüm" diye cevaplandırdı. Aşk ve muhabbetle yanan Hüsrev, derhâl<br />

adamdan; bütün bu büyük servet, köleler ve sâhib olduğu her şey karşılığında ayakkabıları<br />

kendisine vermesini istedi. Nakledildiğine göre, o zaman Emîr Hüsrev, diğer kıymetli<br />

eşyâlarından başka 500.000 gümüş para taşıyordu. Zavallı adam, bunu bir şaka kabûl etti.<br />

Fakat Hüsrev, üzerinde durarak, yeminle teklîfini tekrarladı ve hemen, sevgili hocasının<br />

ayakkabıları karşılığında bütün servetini vererek pazarlığı bitirdi.<br />

Fakir adamın nasıl memnun olduğunu uzun uzun anlatmaya lüzum olmadığı açıkça bellidir.<br />

O, hazret-i Nizâmüddîn'in hayırseverliğinden hayâl ettiğinin yüzlerce katını, yine onun<br />

hürmetine başka biri vâsıtasıyla almıştı.<br />

Emîr Hüsrev, Dehli'ye vâsıl olduğunda, hocasının ayakkabılarını, büyük bir hürmetle el<br />

üstünde taşıyarak, hazret-i Nizâmüddîn'in huzûruna çıktığında, yolda olan hâdiseyi kendisine<br />

arzedip ayakkabıları satın aldığını söyledi. Hazret-i Hâce; "Ona ne kadar para verdin?" dedi.<br />

O da; "Benim bir şeye yaramaz servetimin hepsini." diye cevap verdi. Hâce hazretleri<br />

tebessüm edip; "Onları ucuza almışsın." buyurunca, Emîr Hüsrev; "Efendim, çok şükür ki,<br />

onlara sâhip olan adam, yalnız servetimi teklif etmekle tatmin oldu. Hürriyetimi de isteseydi,<br />

benim sevgili hocamın bu mukaddes ve paha biçilmez hâtırasına sâhib olmak için<br />

memnûniyetle onu da verirdim." dedi.<br />

Hüsrev, çok para kazandıran bir mesleğe sâhib olmasına rağmen, sâdık bir sûfî olarak, ilâhî<br />

bir ihsânla, böyle bir imtihânı en iyi şekilde başardı. Hocasının muhabbeti uğruna<br />

zenginliğini fedâ etti. Kendi zamânındaki birkaç Dehli sultanının sarayında en çok ihsâna<br />

mazhar olup, baş şâir olarak en yüksek mevkide bulunduğu gibi, hocasının en kıymetli<br />

talebesi olarak kalmayı da başaran bir dehâya sâhipti.<br />

Emîr Hüsrev hazretleri, hocasından kendisine gelen husûsî iltifatları yazıp toplamıştır.<br />

Sultân-ül-meşâyıh HâceNizâmüddîn hazretleri, bir defasında Emîr Hüsrev'e hitâben; "Seni o<br />

kadar çok seviyorum ki, başka herkesten daralabilirim, fakat senden daralmam." buyurdu.<br />

Başka bir defâ da buyurdu ki: "Herkesten daralabilirim, hattâ kendimden bile. Fakat senden<br />

daralmam."<br />

Hâce Nizâmüddîn bir gün, Emîr Hüsrev'e; "Bana duâ et! Seni benim yan tarafıma<br />

defnederler." buyurdu. Bu söz, daha sonra bir çok defâ kendisine hatırlatılmış, o da;<br />

"İnşâallah öyle olacaktır." buyurmuştur. Bir defâsında Emîr Hüsrev buyurdu ki: "Hocam bu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!