22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ismiyle meşhûr olup, Hoca Çelebi ismiyle de tanınmıştır. 1492 (H.898) senesinde doğdu.<br />

Bâzı kaynaklarda İstanbul'da bugün Güngören diye bilinen semtte doğduğu kaydedilmiş ise<br />

de, kendi vakfiyesinde İskilip'de doğduğu yazılıdır. Yine onun İmâdî nisbetine dayanılarak<br />

Kürdistandaki İmâdiye şehrinden olduğunu iddiâ edenler çıkmışsa da bu görüşlerin tamamen<br />

asılsız olduğu bugün meydana çıkmıştır. 1574 (H.982) senesinde İstanbul'da vefât etti. Kabri,<br />

Eyyûb Sultan'da kendi yaptırdığı medresenin yanında, Eyyûb Câmii karşısındadır.<br />

Ebüssü'ûd Efendi, âlimler yetiştiren bir âileye mensub idi. Dedesi, meşhûr âlim Ali<br />

Kuşcu'nun kardeşi Mustafa İmâdî'dir. Dedeleri Türkistanlı olup, Semerkand'dan Anadolu'ya<br />

gelmişlerdir. Ebüssü'ûd Efendinin dedesinin babası Mehmed Kuşcu, Tîmûr Hân'ın torunu<br />

olan Uluğ Beyin yakını ve Doğancıbaşısı idi. Senelerce Uluğ Beyin hizmetinde bulunup,<br />

sevgisini kazanmıştı. Mehmed Kuşcu'nun oğulları Ali Kuşcu ve Ebüssü'ûd Efendinin dedesi<br />

olan Mustafa İmâdî, Uluğ Beyin elinde yetişip ilim öğrenmişlerdir. Mustafa İmâdî, bilhassa<br />

tasavvufta yetişip ilerlemiştir. Uluğ Beyin vefâtından sonra, Ali Kuşçu ve Mustafa İmâdî,<br />

âileleri ile birlikte Akkoyunlu devleti pâdişâhı Uzun Hasan'ın yanına gittiler. Uzun Hasan<br />

onlara yakın alâka gösterdi. Onlar da, siyâsî ve ilmî faâliyetleriyle hizmet ettiler. Burada<br />

bulundukları sırada Ali Kuşçu, Osmanlı Sultanı Fâtih Sultan Mehmed Hana uzun Hasan'ın<br />

elçisi olarak gitmişti. Ali Kuşçu'ya çok iltifât eden Fâtih Sultan Mehmed Hân, onun İstanbul'a<br />

gelmesini ısrârla istedi. Uzun Hasan'dan müsâade alan Ali Kuşcu, kardeşi Mustafa İmâdî ile<br />

birlikte İstanbul'a gelip yerleşti. Fâtih Sultan Mehmed Hân, onların Tebrîz'den İstanbul'a<br />

yaptıkları yolculukları için, günlüğü bin akçe olarak hesaplatıp vermiştir. İstanbul'a<br />

geldiklerinde, Fâtih Sultan Mehmed Hân, Ali Kuşçu'yu Ayasofya Medresesine müderris<br />

tâyin etti. Mustafa İmâdî de, ilim öğretmekle meşgûl olan tasavvuf ehli bir âlim idi. İstanbul'a<br />

geldikten sonra, Ali Kuşçu, kızını kardeşi Mustafa İmâdî'nin oğlu Yavsi Muhyiddîn<br />

Mehmed'e nikâhladı. Bu evlilikten Ebüssü'ûd Efendi doğdu.<br />

Ebüssü'ûd Efendinin babası, hem amcası hem de kayınbabası olan Ali Kuşcu'dan ve kendi<br />

babası Mustafa İmâdî'den ilim öğrendi. Senelerce süren bu tahsîlden sonra, babası gibi o da<br />

tasavvufa yönelip zamânının meşhûr evliyâsından veAkşemseddîn hazretlerinin halîfesi olan<br />

İbrâhim Tennûrî'ye talebe oldu. Onun sohbetlerinde bulunarak, tasavvufda yetişti. Hocası<br />

İbrâhim Tennûrî'nin vefâtından sonra, onun halîfesi olduğu için yerine geçti ve İstanbul'da<br />

insanlara doğru yolu göstermekle meşgûl oldu. İkinci Bâyezîd Han, ona büyük bir zâviye<br />

yaptırdı ve buraya mülk vakfetti. İkinci Bayezîd Hân, onun sohbetlerinden çok tad alırdı. Bu<br />

sebeble, ekseriyâ berâber bulunurlardı. Zamânının meşhûr devlet adamları ve âlimleri,<br />

"Hünkâr Şeyhi" lakabıyla da anılan Yavsî Muhyîddîn Mehmed İskilîbî'nin sohbetine gelirler,<br />

dergâhı dolup taşardı. Meşhûr târihçi Hoca Sâdeddîn Efendi, bu hâli şöyle ifâde etmiştir:<br />

"Sultanların Şeyhi, Şeyhlerin Sultânı olmuş, herkesin gönlünü kazanmıştır."<br />

Böyle bir zâtın oğlu olan Ebüssü'ûd Efendi, küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayıp, çocukluk<br />

ve gençlik çağında babasından dersler aldı. Ondan Hâşiye-i Tecrîd'i, Şerh-i Miftâh'ı bütün<br />

hâşiyeleri ile birlikte iki kerre ve Şerh-i Mevâkıf'ı baştan sona tahkîk ederek, iyice okudu.<br />

Miftâh-ül-Ulûm adlı meşhûr eserin metnini ezberledi. Babası, vefât edinceye kadar onun<br />

yetişmesi için gayret gösterip, ders vererek eğitip terbiye etti ve icâzet verdi. Babasından<br />

sonra; meşhûr Osmanlı âlimlerinden Müeyyedzâde Abdürrahmân Efendiden, tefsîr ve hadîs<br />

ilimlerinde âlim ve kayınbabası olan Mevlânâ Seyyidî Karamânî'den ve meşhûr Osmanlı<br />

âlimi Müftiy-yüs-Sakaleyn İbn-i Kemâl Paşadan ilim öğrendi. Tahsîlini tamamlayıp, ilimde<br />

yetiştikten sonra, zamânının Şeyhülislâmı olan İbn-i Kemâl Paşanın emri ile Çankırı<br />

Medresesine müderris tâyin edildi. Fakat bu vazîfeye gitmeden, o sırada İnegöl'de İshak Paşa<br />

Medresesi müderrisi Bursalı Şems Çelebi vefât ettiğinden, 1516 senesinde onun yerine tâyin<br />

edildiği sırada yirmi altı yaşlarında idi ve bu zamanda Osmanlı Devleti, mühim hâdiselerle<br />

önemli gelişmelere sahne oldu. Yavuz Sultan Selîm Han, Çaldıran'da Şah İsmâil'i ve<br />

Safevîleri Anadolu'dan çıkararak, Güneydoğu sınırlarının güvenliğini sağladı. Bir yıl sonra<br />

Mısır üzerine yaptığı sefer neticesinde, halîfelik Osmanlılara geçti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!