22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (48. Baskı); s.1039<br />

EBÜ'L-HÜSEYİN NÛRÎ;<br />

Bağdât'ın büyük velîlerinden. Onuncu yüzyılda yaşadı. İsmi, Ahmed bin Muhammed'dir.<br />

Babası Horasan'ın Bağşûr veya Bağ şehrinden olduğu için "İbn-i Bagavî" diye anıldı.<br />

Ebü'l-Hüseyin künyesiyle meşhur oldu. Karanlık gecede odasında söz söylese mübârek<br />

ağzından nûr çıkar ve oda aydınlanırdı. Dişlerinin arasından nûr çıktığı, firâset nûrunun<br />

fazlalığı sebebiyle bâtın hallerinden haberler verdiği için, Nûrî nisbesiyle şöhret buldu.<br />

Tasavvufta kurduğu yola da Nûriyye dendi. Sonra gelen âlim ve velîler onun üstünlüğünü<br />

kabûl ettikleri için Emîrü'l-Kulûb (kalplerin pâdişâhı) lakabı verildi. Doğum târihi<br />

bilinmemektedir. Bağdat'ta doğdu. 908 (H.295) senesinde orada vefât etti. Kabri Bağdât'tadır.<br />

Küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başlayıp zamânının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri<br />

tahsil etti. Birçok zâtlardan hadîs-i şerîf dinledi. Zünnûn-i Mısrî, Ahmed bin Ebi'l-Havârî,<br />

Muhammed bin Ali Kassâb gibi velîlerin sohbetlerinde bulundu. Büyük velî Sırrî-yi Sekatî<br />

hazretlerinin uzun müddet sohbetlerinde ve hizmetinde yetişip tasavvuf yolunda yüksek<br />

derecelere kavuştu. Zâhirî ilimlerde derin bir âlim, tasavvufta yüksek bir velî oldu. İbrâhim-i<br />

Havvâs, Hayru'n-Nessâc, Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri gibi velîlerle aynı zamanda yaşayıp<br />

onlarla sohbette bulundu. Ebû Bekir Kettânî, Vâsıtî, Ebû Saîd bin Arabî gibi zâtlar da onun<br />

sohbetinde bulunup ondan ilim öğrenip feyz aldılar.<br />

Zâhid, dünyâdan tamâmen uzak bir hayat yaşardı. Peygamber efendimizin; "İki yüz yılından<br />

sonra sizin en iyiniz hafîfülhâz (zevcesi ve çocuğu olmayan) olandır." hadîs-i şerîfine<br />

uyarak hiç evlenmemişti.<br />

Allahü teâlâya kavuşturan yolda ilerliyebilmek için, nefs engelini aşmak lâzım olduğunu<br />

düşünüp, kendi nefsine şöyle derdi: "Ey nefsim! Senelerdir, hevâ ve hevesine uygun olarak<br />

yiyip-içtin, yatıp uyudun, gezip-gördün, dilediğin gibi yaşayıp, her arzunu tatmin ettin. Ama<br />

bundan sonra hevâ, boş faydasız şeylerin hepsini terkedip, hep ibâdet ile meşgûl olacaksın ve<br />

bu zamâna kadar, hevâ ve hevesine uyarak, yaptığın şeylerin ve arzu ettiklerinin hiç birisine<br />

kavuşamıyacaksın. Bunları yaparken, sabredip tahammül gösterebilirsen çok büyük saâdete<br />

kavuşursun. Eğer tahammül edemeyip helâk olursan hiç değilse bu yolda ölürsün."<br />

Ebü'l-Hüseyin Nûrî hazretleri Bağdât'ta yaptığı nasihatlarla insanların dünyâ ve âhirette<br />

saâdete kavuşmaları için çalıştı. Sonra Mısır'a gitti. Mısır'a varınca, kendisinden nasîhat<br />

etmesini istediklerinde; "Kim yaptığı işlerde Allahü teâlânın rızâsını gözetmezse, hallerinde<br />

Allahü teâlâyı göremez. Kim Allahü teâlânın kendisini dâimâ bildiğini ve gördüğünü<br />

düşünmezse, Allahü teâlâ da ona rahmet nazarıyla bakmaz." buyurdu.<br />

Kendisi ilmiyle âmil olduğu gibi, ilmiyle amel eden âlimleri çok severdi. Zamânının<br />

insanlarına bakarak; "Zamânımızda yok denecek kadar az, fakat değeri fazla olan iki zümre<br />

vardır. Birincisi ilmiyle amel eden âlimler ve ikincisi hakîkatı söyleyen âriflerdir." buyurdu.<br />

Ebü'l-Hüseyin Nûrî hazretlerinin büyüklüğünü bilen İsfehanlı bir genç, kendisini ziyâret için<br />

Bağdât'a gitmek istedi. İsfehan hükümdârı bu gence, oraya gitmemesini, o zâtla<br />

görüşmemesini istedi. Bu arzusundan vaz geçmesi hâlinde kendisine bir köşk, bin altın<br />

kıymetinde eşyâ ile, bir câriye ve ayrıca bin altın vereceğini bildirdi. Fakat genç,<br />

muhabbetinin çokluğu sebebiyle, yalın ayak yola çıktı. Bağdat'a yaklaştığı sırada,<br />

Ebü'l-Hüseyin Nûrî talebelerine emredip gencin geçeceği yolun bir kısmının süpürülerek<br />

temizlenmesini istedi ve;"Bu yolun büyüklerinin muhabbeti ile yanan bir genç, yalın ayak<br />

buraya geliyor." buyurdu. Genç geldiğinde; "Nereden geliyorsun?" diye sordu. O da;<br />

"İsfehan'dan." deyince; "Şâyet İsfehan hükümdârı;(Eğer oraya gitmekten vaz geçersen sana,<br />

içinde bin altın kıymetinde eşyâ ve bir câriye bulunan çok güzel bir köşkü, içindekilerle<br />

birlikte vereceğim. Ayrıca bin altın da hediye edeceğim) deseydi ne yapardın?" dedi. Bunu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!