22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

piyâdeler etrâfına toplanmışlardı. Bir topluluk elleri bağlı duruyordu. Beni de emirin önüne<br />

getirdiler. Bana; "Kimsin, necisin?" dedi. Ben; "Allahü teâlânın kullarından bir kulum."<br />

dedim. Emir, o eli bağlı olanlara; "Bunu tanıyor musunuz?" diye sordu. Onlar,<br />

tanımadıklarını söylediler. Emir; "Bu sizin büyüğünüzdür. Kendinizi buna fedâ ediyorsunuz."<br />

dedi. Sonra kararını verdi. O cemâatı birer birer götürdüler. Birer el ve birer ayaklarını<br />

kestiler. Sıra bana gelince; "İleri gel ve elini uzat." dediler. Elimi uzattım, kestiler. Ayağımı<br />

da uzatmamı söylediler. Ayağımı da uzattım. Ellerimi göğe kaldırdım ve; "İlâhî! Elim günah<br />

işlemiştir. Ayağım günah işlemedi." dedim. Ansızın onların arasından atın üzerinde duran<br />

birisi kendini yere attı; "Siz ne yapıyorsunuz. Göklerin üzerimize yıkılmasını mı<br />

istiyorsunuz. Bu Ebü'l-Hayr olup, sâlih kişidir." dedi. O zaman emir atından indi. O kesilmiş<br />

elimi yerden kaldırarak öptü. Beni kucaklayarak ağladı. "Hakkını helâl et." dedi. Ben helâl<br />

ettim ve; "Bu günah işlemiş bir el idi." dedim. Ondan sonra ağladım."<br />

Başka bir rivâyette ise şöyle anlatılır: Ebü'l-Hayr hazretlerinin eli cüzzam hastalığına<br />

tutulmuştu. Tabibler; "Bu elin mutlaka kesilmesi lâzım." dediler. Ama o buna râzı olmadı.<br />

Bunun üzerine talebeleri tabiblere; "Namaza durana kadar sabrediniz. Çünkü o namazda iken<br />

kendinden geçer ve bunun eleminden haberi olmaz." dediler. Böyle yapıldı. Namazını<br />

tamamladığında elini kesilmiş buldu. Bu sebeple Ebü'l-Hayr hazretleri, Akta, eli kesik<br />

lakabıyla tanındı.<br />

Ebü'l-Hayr hazretlerini çekemeyenler; "Onun yeri kilisedir." dediler. Bunun üzerine bu<br />

sözleri söyleyenleri yalancı çıkarmamak için kiliseye gitti. Kilisenin duvarlarında Îsâ<br />

aleyhisselâm ve hazret-i Meryem'in resimleri diye yapılmış tablolar vardı. Hıristiyanlar<br />

kendisini kilisede görünce sevinerek hürmet gösterip, etrafını çevirdiler. Ebü'l-Hayr<br />

hazretleri duvardaki resimlere bakıp; "Allah'tan başka, beni ve annemi iki mâbud edinin<br />

sözünü insanlara sen mi söyledin?" (Mâide sûresi: 116) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu.<br />

Sonra; "Eğer Muhammed aleyhisselâmın dîni hak ise, şu anda şu iki resim secde etsinler."<br />

dedi. O anda, duvardaki iki resim yere düştü. Yüzleri kıbleye karşı, secde eder bir hal aldılar.<br />

Bu hâli gören ve orada bulunan kırk kadar hıristiyan müslüman oldu.<br />

Bir zaman talebelerine şöyle anlattı: "Sakın Allahü teâlâdan sabır istemeyin. Lütfunu isteyin.<br />

Lütuf, sabır acılığını tatmaktan iyidir. Çünkü sabır, bizim gibilere güç gelir." Bundan sonra<br />

hazret-i Zekeriyyâ'nın kıssasını anlattı: "Zekeriyyâ aleyhisselâm yahûdîlerden kaçarken, bir<br />

ağacın yanından geçti. Ağaç dile gelip, gel yâ Zekeriyyâ dedi. Zekeriyyâ aleyhisselâm ağaca<br />

yaklaştı. Ağaç açıldı, içine saklandı. Sonra ağaç, onu arayan düşmanlar geçerken dile gelerek,<br />

hazret-i Zekeriyyâ'nın kendi içinde saklı olduğunu söyledi. Birisi gelip ağaca bakınca;<br />

"İşteZekeriyyâ buradadır." dedi. Testereyi çıkarıp ağaçla birlikte onu da biçtiler. Testere,<br />

hazret-i Zekeriyyâ'nın başına geldiği zaman bir defâ; "Ah!" dedi. Bunun üzerine Hak teâlâ<br />

ona; "Bir defâ ah dedin. Eğer ikinci defâ ah deseydin, izzetim ve celâlim hakkı için seni<br />

Peygamberlik dîvânından silerdim." diye vahy gönderdi. Zekeriyyâ aleyhisselâm hâline<br />

sabretti. Testereyle vücûdunu ikiye böldüler." buyurdu.<br />

Ebü'l-Hüseyin-i Karâfî anlatır: "Ebü'l-Hayr Tinâtî'nin ziyâretine gitmiştim. Ayrılacağım<br />

sırada mescidin kapısına kadar gelerek bana; "Biliyorum ki, Ebü'l-Hüseyin bir şey saklamaz.<br />

Fakat bu iki elmayı al, berâberinde götür." dedi. Onları alıp yola çıktım. Yolda, o iki elmadan<br />

birini çıkarıp yedim. Bir süre sonra ötekini de çıkarıp yemek istedim. Baktım ki, o iki elma<br />

olduğu gibi yerinde duruyordu. Musul'a kadar hangi elmayı yedimse hiç eksilmedi. Musul'da<br />

aklıma, bu elmalar bende kaldığı süre içinde, Allahü teâlâya tevekkülümün eksik olduğu<br />

geldi. Onları çıkardığım sırada, yaşlı bir kimsenin; "Ben elma istiyorum." diye söylendiğini<br />

duydum. Bunun üzerine elmaları ona verdim. Sonra kalbimden; "Demek ki o elmaları,<br />

Ebü'l-Hayr Tinâtî bu dervişe göndermiş." diye geçirdim. Dönüp o zâtı aradım, fakat<br />

bulamadım."<br />

İbn-i Şefik ise şöyle anlatır: "Bir gün, Ebü'l-Hayr Tinâtî hazretlerinin ziyâretine gitmek üzere

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!