22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sohbetinde bulundum. Durumum değişti. Sonra babamın Mekke'den döndüğü haberi geldi.<br />

Hocam ve halk onu karşılamaya çıktılar. Hocam bana babamı karşılamaya çıkmamı<br />

söyleyince; "Babam sizsiniz." dedim. Sonra da karşılamaya çıktım.<br />

Âilemdekiler beni görünce, tasavvufta ilerlemek için çalışmam sebebiyle değişen hâlime<br />

bakıp ağladılar. Babam da ilk görüşte tanıyamadı. Büyük bir kalabalık onu karşılıyordu.<br />

Etrâfında askerler ve hizmetçiler vardı. Beni tanıyınca, dona kaldı. Hayretinden yüzü sarardı.<br />

Hâlime çok şaşmıştı. Sonra bir yerde konakladı. Bütün âile fertlerim etrâfında toplanmıştı.<br />

Ben bir köşeye çekilip oturmuştum. Hocamdan ayrı kaldığım için, evinden, yurdundan ayrı<br />

bırakılmış bir esir gibi ağlıyordum. Babam bana hocamı bırakıp yanına dönmemi istedi,<br />

dönmediğim takdirde hapsedeceğini söyledi. Hocam da babamın yanına dönmemi isteyince,<br />

çâresiz döndüm. Fakat hocamın ayrılığı bana çok ağır geldi. Beni neden gönderdi diye epey<br />

düşündüm. Sonra kalbime şöyle doğdu. Hocamın beni denemek için böyle yaptığını anladım.<br />

Babamla birlikte eve gelince, bir odaya kapandım. Hocam beni kabûl edip, çağırıncaya kadar<br />

hiçbir şey yememeye, içmemeye ve uyumamaya yemin ettim. Babam bir ara beni sormuş.<br />

Hâlimi söylemişler. Açlığımın ve susuzluğumun şiddetlendiği bir sırada babam uykudan<br />

uyanmış ve benim için; "Ona söyleyin hocasına gitsin. Hocası ne diyorsa yapsın." demiş.<br />

Durumu bana ilettiler. "Benimle birlikte babam da gelmezse gitmem." dedim. Babam<br />

benimle gelmeyi de kabûl etti. Berâberce evden çıkıp hocamın bulunduğu mescide gittik.<br />

Huzûruna varınca babam hocamın elini hürmetle öptü. Sonra da beni göstererek; "Efendim<br />

bu çocuk sizin evlâdınızdır. Teslim ediyorum dilediğinizi yapın." dedi. Hocam; "Umarım ki<br />

Allahü teâlâ onun sebebiyle size faydalar nasîb eder." dedi. Sonra babam ayrılıp gitti. Babamı<br />

ayda bir görürdüm. Hocam bana dergâha su taşıma vazîfesi verdi. Her gün bir ağaca bağlı iki<br />

kab dolusu suyu omuzumda ve yalın ayak olarak taşırdım. Bu hâlimi görenler durumu<br />

babama bildirmişler. Babam; "Ben onu Allah için o zâta bıraktım. Allahü teâlâ onun<br />

mükâfâtını verir. Onun sebebiyle biz de nîmete kavuşuruz." cevâbını vermiş. Daha sonra<br />

babam vefât etti.<br />

Ebü'l-Abbâs Ahmed Harrâr hazretleri şöyle anlatmıştır: "Bir defâsında Şeyh Ebû Ahmed<br />

Endülüsî hazretlerinin sohbetine gitmiştik. Huzûruna girdiğimizde yanında büyük bir<br />

kalabalık gördük. Sohbetinde halktan başka ileri gelen devlet adamları da toplanmıştı. Biz de<br />

bir cemâat hâlinde kalabalık idik. İçeri girip oturunca, bize baktı ve; "Küçük çocuk muallime,<br />

öğretmene ders almaya gidince yazı levhasının silinmiş ve temiz olması lâzımdır. Eğer yazı<br />

yazılacak levhası, sayfası temiz olmazsa öğretmen nereye yazsın. Geldiği gibi döner gider."<br />

dedi. Bir müddet sohbete devâm etti ve bize tekrar bakıp; "Kim çeşitli suları içerse mizacı<br />

suların özelliklerine göre değişir. Tek bir suyu içerse mizacı saf ve duru olur, değişmez."<br />

dedi. Bu zâtın huzûrunda çok talebe vardı. Sayılarının dört bin olduğunu öğrendim. Her biri<br />

birer cevher ve on beş yaşlarında idiler. Herbiri, kalp gözü açılmış ve keşif ehli idiler. Ebû<br />

Ahmed Endülüsî bâzan beni huzûruna çağırırdı. Bir gün gene çağırdı. Hemen gittim.<br />

Huzûrunda bir cemâat vardı. Onlara nasîhat ediyordu. Sohbetini dinlemek için ben de<br />

oturdum. Oturunca o zâtı başımın üzerinde ayakta durur gördüm. Elinde bir şeyle bana<br />

vurmaya başladı. Vücûdumun âzâları birer birer parçalanıp ayrıldı. Parçalanmadık hiçbir<br />

âzam kalmadı. Sonra dağılan parçalarımı birer birer yerine yerleştirip dimağıma kadar<br />

vücudumu yeniden topladı. Ben bambaşka bir hâle girmiştim. Bu hâlden sonra bana; "Seni<br />

zenginleştirdik, doyurduk. Memleketine dönebilirsin." dedi. Huzûrundan ayrıldığımda, kalp<br />

gözüm açıldı. Artık melekût âlemini seyreder bir hâle geldim."<br />

Yine şöyle anlatmıştır: "Bir gün Şeyh Ebû Yûsuf Dehmânî beni Abdullah Kureşî'ye gönderdi.<br />

O gün sohbet yapılacak mı diye sormamı emretti. Evine yaklaştığımda heybetinden huzûruna<br />

nasıl gireceğim diye düşünüyor ve çok çekiniyordum. Ben böyle bir tereddüd içinde iken,<br />

âniden evinin penceresi açıldı. Hizmetçisi bana; "Bugün sohbet toplantısı yapmayacağız."<br />

dedi. Rahatladım ve haberi alıp döndüm. Ebû Yûsuf Dehmânî'nin huzûruna gelip haberi<br />

bildireceğim sırada bana; "Sormaya gittiğinde çekinip tereddüd ettin. Hizmetçi sana haber

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!