22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

uyurdu.<br />

Buyurdu ki:<br />

"Zikir kalple olmalıdır. Yalnız dille yapılır da kalbe işlemezse, riyâ ve gösteriş olur."<br />

İKİ REKAT NAMAZ KIL<br />

Ebû Ubeyd Busrî hazretlerine hizmet etmekle şereflenen bir talebesi şöyle anlatmıştır: Bir hac<br />

mevsiminde hacca gitmek üzere hocam Ebû Ubeyd Busrî'den duâ alıp yola çıkmak üzereydim.<br />

Hocam; "Yanında bir şeyin var mı?" deyince; "Su kabımdan başka bir şeyim yok." dedim. Bunun<br />

üzerine bana; "Bir şeye ihtiyâcın olduğu zaman veya acıkınca yâhud da susayınca, iki rekat namaz<br />

kıl.O su kabını da sağ tarafına koy. Namazı bitirip selâm verdiğin zaman arzu ettiğin şey ne ise onu<br />

sağ tarafında bulursun." buyurdu. Vedâlaşıp yola çıktım. Epey bir zaman gittim. Yolum öyle bir yere<br />

düştü ki orada hiç su yoktu. İnsanlar susuzluktan çâresiz bir halde inliyorlardı. Bu hâli görünce hocam<br />

Ebû Ubeyd Busrî'nin vedâlaşırken söylediği sözleri hatırladım. Hocam elbette doğru söyler, onun<br />

tembihinde bir hikmet vardır diyerek boş su kabımı sağ tarafımda çukur bir yere bırakıp iki rekat<br />

namaz kıldım. Selâm verdiğim zaman, bir rüzgâr esmeye başladı. Rüzgâr, su kabımı attığım çukur<br />

yerden üzerime su serpiyordu. Baktığımda kabımı bıraktığım çukur yer su ile dolmuştu. Kabı alıp,<br />

susuzluktan kıvranan insanları çağırdım. Suyun yanına gelerek, içe içe kandılar. Böylece Allahü<br />

teâlânın izniyle ve hocamın kerâmetiyle susuzluktan kurtulduk.<br />

1) Nefehât-ül-Üns; s.146<br />

2) Risâle-i Kuşeyrî; s.124<br />

3) Tabakât-us-Sûfiyye; s.176<br />

4) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.115<br />

5) Tabakât-ül-Evliyâ; s.362<br />

6) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.3, s.253<br />

EBÛ YÂKÛB NEHRECÛRÎ;<br />

Tasavvuf büyüklerinden. İsmi, İshak bin Muhammed, künyesi Ebû Yâkûb'dur. 941 (H.330)<br />

senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti. Irak'ta Ahvaz'ın yakınındaki Nehrecûr adlı<br />

köyden olduğu için, Nehrecûrî diye bilinir. Hicaz'a gitti. Uzun seneler Harem-i şerîfe komşu<br />

olarak kaldı. Cüneyd-i Bağdâdî, Yâkûb es-Sûsî ve Amr bin Osman el-Mekkî ve daha başka<br />

büyük zâtlarla görüşüp, sohbet etti.<br />

Fazîlet sâhibi bir zâttı. Tasavvufun yüksek makamlarına kavuştu. Lütfu ve ikrâmı bol, edebi<br />

pekçoktu. Arkadaşları kendisini çok severdi. Yüzünde herkesin farkettiği bir nûrânîlik vardı.<br />

Çok ibâdet ederdi. Gönlü bir gün bile rahat olmamıştı. Nitekim; "Ey Yâkûb! Sen kulsun. Kul<br />

rahat olmaz." diye bir ses işitti.<br />

Kendisi anlatır: Bir gün Kâbe-i muazzamayı tavâf eden tek gözlü birisini gördüm; "Allah'ım<br />

senden sana sığınırım." diyordu. Ona; "Bu nasıl duâdır?" diye sorduğumda bana şöyle cevap<br />

verdi: "Ben elli seneden beri buradayım. Bir gün bir kadın gördüm. Çok beğendim, ondan<br />

lezzet aldım. Bu sırada gözümün üzerine bir tokat indi. O anda gözüm yanağımın üzerine<br />

aktı. Ben, ah, dedim. Bir ses; "Bir bakış, bir tokat karşılığındadır. Ne kadar bakarsan, o kadar<br />

tokat atarız." dedi.<br />

Mekke'de iken bir fakir, elinde bir dînarla yanıma geldi. "Ben yarın öleceğim. Bu paranın<br />

yarısı ile beni techiz ve tekfin et. Diğer yarısı ile de mezarımı kazdır." dedi. Gâlibâ bu genç<br />

delidir diye düşündüm. Ertesi gün tavâf sırasında o genci gördüm. Bir kenara çekildi ve yere

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!