22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

etmemelidir. Eğer mümkün ise, yürüyerek gitmeyi, bir vâsıtaya binerek gitmeye tercih<br />

etmelidir. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfte; "Bir bineğe<br />

binerek hacca giden kimsenin, bineğinin attığı her adım için yetmiş hasene, yürüyerek<br />

giden kimsenin her adımına karşılık ise harem hasenâtından yedi yüz hasene (iyilik)<br />

vardır." buyurunca, Eshâb-ı kirâm (r.anhüm); "Harem hasenâtı nedir?" diye sordular. Bunun<br />

üzerine Resûl-i ekrem; "Onun bir hasenesi, yedi yüz bin hasenedir." buyurdular.<br />

Toplulukla yapılan yolculukta, mümkün mertebe yolculuk arkadaşlarına hizmet etmeli,<br />

onların meşakkatlerini gidermelidir. Adiy bin Hâtem şöyle rivâyet etti: Resûlullah'a<br />

sallallahü aleyhi ve sellem; "Ey Allah'ın resûlü! Sadakaların en fazîletlisi hangisidir?" diye<br />

sorulunca; "Kişinin, Allahü teâlânın rızâsı için arkadaşlarına hizmet etmesidir."<br />

buyurdu.<br />

Bir memlekete varılınca, eğer orada büyük bir âlim varsa, önce onun ziyâretine, yoksa, sâlih<br />

kimselerin yanına gidilir. Böyle kimseler çoksa, en fazîletli ve kıymetli olanının yanına<br />

gidilir. Yine bir memlekete gidildiği zaman, abdest ve temizlik ihtiyâcının giderilmesi için<br />

uygun bir yer aranır. Akarsu olan yer, yerleşmek için tercih edilir. Abdest aldıktan sonra, iki<br />

rekat namaz kılar ve yanına gideceği büyük bir zât varsa onun yanına gider. Yanında bir süre<br />

oturur. Soracağı bir husus varsa sorar, yoksa onun yanında konuşmaz. Eğer o büyük zât bir<br />

şey sorarsa, cevap verir.<br />

Yolculuğa çıkan kimsenin yanında abdest için bir kab bulundurması lâzımdır. Büyüklerden<br />

bâzısı, yolculuk yapan birisi ile müsâfeha yapınca, onun avucunda ve parmaklarında su kabı<br />

taşıdığına dâir bir izin olup olmadığına bakardı. Eğer böyle bir iz bulursa, onu çok iyi<br />

karşılar, bulamazsa, ona yüz vermez ve kabûl etmezdi. Yine onlardan birisi, yolculuk yapan<br />

birisinin yanında su kabı görmezse, bundan, onun namazı terketmeyi göze aldığına<br />

hükmederdi. Yola çıkacak kimsenin yanına; iğne, iplik, makas, çakı v.b. gibi şeyleri alması<br />

müstehabdır. Çünkü bunlar, farzları edâ etmeye yardımcı olurlar. Yolculuğa çıkmak isteyen<br />

bir kimsenin, dostlarını ve tanıdıklarını ziyâreti, onlara vedâ etmesi ve onlarla helallaşması<br />

lâzımdır. Yola çıkan kimsenin özellikle namazlarını terk etmemesi lâzımdır.<br />

Ebû Türâb-ı Nahşebî hazretleri çok ibâdet ettiği gibi, nefsinin isteklerine de şiddetle karşı<br />

çıkardı. Günlerce ağzına yiyecek bir lokma almadığı, bir yudum su içmediği olurdu. Onun bu<br />

husustaki gayretini İbn-i Cellâ şöyle anlattı:<br />

"Ebû Türâb, Mekke'ye geldi. Bitkin, yorgun ve zayıf görünmüyordu. "Nerede yemek yedin?"<br />

dedim. "Basra'da, Bağdât'ta, bir de burada." dedi. Yine İbn-i Cellâ der ki: "Üç yüze yakın velî<br />

gördüm. Bunlardan dördü çok büyük olup, ilki Ebû Türâb idi."<br />

Sohbetinde bulunanlardan birisi üç gün bir şey yememişti. En sonunda karpuzun kabuğuna<br />

elini uzattı. Ebû Türâb-ı Nahşebî hazretleri ona; "Sen tasavvufa yaraşmazsın. Hadi git, senin<br />

çarşıda bulunman ve geçimini oradan temin etmen lâzımdır." buyurdu.<br />

Kulzüm Mescidinin kayyımı şöyle anlatıyor: "Ebû Türâb-ı Nahşebî bu mescide girdi.<br />

Kendisini tanımıyorduk. Burada günlerce oturup ibâdet etti. Hiç mescidden dışarı çıkmadı.<br />

Yanına gittim. "Bugün bir şey yedin mi?" diye sordum. "Hayır yemedim." dedi. "Ya dün?"<br />

dedim. "Hayır." dedi. "Ondan önceki gün yedin mi?" deyince de; "Hayır." dedi. Ben; "Peki<br />

kaç günden beri böylesin?" diye sorunca; "Yedi günden beri." buyurdu. Çarşıya gittim.<br />

"Mescidde yedi günden beri hiçbir şey yemeyen adama bir şeyler götürün." dedim. Kendisine<br />

çok miktarda yiyecek ve içecek getirdiler. İhtiyâcı kadar yedikten sonra doyan Ebû Türâb-ı<br />

Nahşebî bir bardak su içti. Sonra ibriğini alıp mescidden çıktı. Kimseye bir şey söylemedi.<br />

Biz, temizlenmeye gidiyor, döner zannettik. Fakat o, şehirden ayrılmak üzere yola çıktı. Bir<br />

müddet gittikten sonra ardından gittik. Baktık Mekke yolunda gidiyordu. Ben ardından<br />

yürüdüm; "Allah aşkına sen kimsin?" dedim. "Ben Ebû Türâb'ım." diye cevap verdi.<br />

Ebû Câfer Haddâd şöyle anlattı: Çölde bir su kuyusunun başında otururken Ebû Türâb-ı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!