22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

etrafına toplanarak sohbetlerinden, hikmetli ve tesirli sözlerinden istifâde ettiler.<br />

Ebû Türâb-ı Nahşebî hazretleri bir sohbeti sırasında;<br />

"Allahü teâlânın ahkâmını bilmeyen kimse, Allah'ı bilemez. İnsan ancak Allahü teâlânın<br />

emirlerini bilmekle mârifetin esâsına erer. Rabbini bilirse, O'nun hükümlerini ve emirlerini<br />

bilir ve gücü yettiği kadar onları tutar. Böylece onun üzerinde sıdk, doğruluk alâmetleri<br />

belirir. Sonra doğrulukta iyice meleke kazanır, sâdıklardan olur." buyurdu.<br />

Ebû Türâb-ı Nahşebî'ye büyük günahlar hakkında sordular. Buyurdu ki: "Hak teâlânın<br />

bildirdiği büyük günâhlar şunlardır: Boş iddiâlar, bâtıl işâretler, gelişi güzel sözler, boş laflar<br />

gibi nefsin hevâsı olan meselelerdir.<br />

Pekçok yerleri dolaşan Ebû Türâb-ı Nahşebî hazretleri gittiği yerlerdeki âlim ve velîlerle<br />

görüşüp sohbet etti. Şakîk-i Belhî ile karşılaşıp onunla birlikte Bâyezîd-i Bistâmî'yi ziyâret<br />

etti. Bu ziyâret sırasında kendileri için bir sofra hazırlanmıştı.<br />

Şakîk ile Ebû Türâb, Bâyezîd'e hizmet eden bir gence; "Delikanlı gel, yemeği berâber<br />

yiyelim." dediler. Genç; "Ben orucum." dedi. Ebû Türâb; "Gel bizimle ye, bir ay oruç tutmuş<br />

kadar sevap alırsın." dedi. Fakat genç bu teklifi kabûl etmedi. Sonra Şakîk; "Gel bizimle ye<br />

bir sene oruç tutmuş kadar sevap kazanırsın." dedi. Fakat genç bunu da kabûl etmedi. Bunun<br />

üzerine Bâyezîd-i Bistâmî; "Allahü teâlânın rızâsından uzaklaşan şu herifi ne dâvet edip<br />

durursunuz." buyurdu. Bunlardan bir sene sonra o genç hırsızlığa başladı. Hırsızlık sebebiyle<br />

yakalanıp cezâlandırıldı.<br />

Ebû Türâb-ı Nahşebî hazretleri nefsin istemediklerini yapma ve haramlardan kaçmada<br />

kuvvetliydi. Yıllarca başını yastığa koyup uyumadı. Geceleri ibâdet ve zikirle meşgûl olur,<br />

bâzan dışarı çıkıp dolaşır, ihtiyaç sâhibi olanlara yardımcı olurdu. Bir gece Nahşeb'in<br />

mahallelerinde dolaşırken, âniden kulağına sesler geldi. Dikkat edince bâzı erkeklerin, bir<br />

kadınla tartıştıklarını anladı. Kendi kendine, buraya gitmeliyim, bir mazlum ise ona yardım<br />

etmeliyim." dedi. Yanlarına varınca kadın onu gördü ve yanına geldi. "Ey üstâd! Fâsık ve<br />

ömrünü kötü şeylerle harcayan bir oğlum var. Yaptığı kötülükler, işlediği günahlar hakîkaten<br />

çoktur. Dün gece fısk meclisi kurmak ve şarab içmek istedi. Akşamdan sonra, Allahü teâlâ<br />

ona bir hastalık gönderdi. Şimdi hasta yatağında yatıyor. Evimiz mescidin yanındadır.<br />

Cemâat geceki sesleri duyup geldi ve onu mahalleden çıkarmamı istedi. Ben de ağır hasta<br />

olduğunu bildirdim. Ölürse hepimiz ondan kurtulur, yâhut tövbe eder, kendisi kurtulur.<br />

Ölmez ve tövbe de etmezse, o zaman onu şehirden dışarı çıkarın dedim." Ebû Türâb-ı<br />

Nahşebî, kadına yardım etti ve kalabalık dağıldı. Sonra aklına o genci görmek ve tövbe<br />

ettirmek geldi. Evden içeri girince, genç onu görür görmez feryâd edip ağlamaya başladı.<br />

"Allah'ım ne kadar kerîmsin. Benim gibi ömrünü boşa geçirmiş bir zavallının duâsını ânında<br />

kabûl eyledin." dedi. "Ey genç! Ne duâ ettin?" dedi. "Üstâdım, bugün seher vaktinde iki duâ<br />

ettim. Biri; yâ Rabbî sabahleyin bana, Ebû Türâb'ın yüzünü görmek nasîb eyle, ikincisi; yâ<br />

Rabbî, nasûh tövbesi ihsân eyle dedim. Duâmın birini şu anda kabûl edilmiş görüyorum,<br />

umarım ikincisi de kabûl edilir. Ey hocam çok günahkârım. Tövbe etsem, kabûl olur mu?"<br />

deyince; "Ey genç! Ümitsiz olma! Çünkü Allahü teâlânın rahmet denizleri dalga dalga<br />

geliyor. Allahü teâlâ ziyâdesi ile tövbeleri kabûl edici ve affedicidir. Kulların günahlarını<br />

bağışlayıcıdır. Âsilerin tövbelerini kabûl edicidir. Âcizlere kâfidir. Düşkünlerin en iyi<br />

vekîlidir. Bütün günahlardan tövbe makbûldür." buyurdu. Genç elinde tövbe etti ve<br />

gözlerinden yaşlar döküldü. Ebû Türâb oradan ayrılınca, genç annesine; "Ey anneciğim! Sana<br />

bir vasiyetim var. Yerine getir." dedi. Annesi; "Evlâdım, ne vasiyetin var, söyle!" dedi. Beni<br />

bu yataktan ve yumuşak yastıktan, hakîr ve zelîl toprağa indir. Ebû Türâb'la tövbe ettiğim<br />

andan sonra, yerde Allahü teâlâya tekrar tövbe edeyim. Çünkü bu hastalık beni iyice sardı.<br />

Artık bu hastalıktan öleceğimi anlıyorum." dedi. Annesi isteğini yerine getirdi ve onu yere<br />

indirdi. Genç, yüzünü toprağa sürdü, kalp ve rûhunun derinliklerinden gelen bir ses ile; "Ey<br />

Allah'ım! Yaptıklarıma pişman oldum. Tövbe ettim. Senin dergâhından başka kapım yok.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!