22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ebû Saîd hazretleri buyurdu ki:<br />

"Hakk'ın kulları içinde öyle bir zümre vardır ki, onları yüce Allah'ın korkusu susturmuştur.<br />

Yoksa onun hakkında gâyet fasîh ve belîğ konuşmayı da bilirler."<br />

"Kalbinde (ilâhî) mârifetin yer tuttuğu bir kimseye, iki cihanda ancak O'nu görmek, O'ndan<br />

duymak ve O'nunla meşgul olmak yaraşır."<br />

Hac vazîfesini yerine getirmek, Mekke-i mükerremeye ve sevgili Peygamberimizin kabrini<br />

ziyâret etmek üzere Medîne-i münevvereye giden Ebû Saîd-i Harrâz hazretleri bu yolculuğu<br />

sırasında pekçok âlim ve velî ile görüşüp sohbet etti. Pekçok kimse de onun sohbetlerinde<br />

bulunup istifâde ettiler. Hac için gittiği Mekke-i mükerremede iken Mescid-i Haramda<br />

bulunuyordu. Üzerinde iki hırka bulunan bir dervişin halktan bir şeyler istediğini gördü.<br />

İçinden; "Bunun gibisi de halka yük oluyor." dedi. O kimse Ebû Saîd'e bakarak; "Dikkatli<br />

olunuz. "Allahü teâlâ içinizden geçenleri bilir." meâlindeki Bekara sûresi 235. âyet-i<br />

kerîmesini okudu. Ebû Saîd-i Harrâz yaptığına ve düşündüğüne pişmân olup tövbe etti.<br />

Sonra, derviş; "Kullarının tövbesini kabûl eden O'dur." meâlindeki Şuarâ sûresi 25.<br />

âyetini okudu.<br />

Birisi gelerek ona; "Zenginlerin fakirlere vermeleri gereken hak neden yerine ulaşmıyor?"<br />

diye sordu. Ebû Saîd-i Harrâz hazretleri ise; "Bunun üç sebebi vardır: İlki, onların sâhib<br />

oldukları mal helâl değil. İkincisi; Allah onları buna muvaffak kılmıyor. Üçüncüsü; fakirler<br />

sıkıntıyı tercih etmişlerdir." diye cevap verdi.<br />

Ebû Saîd-i Harrâz hazretleri, iblisi rüyâda gördü. Ona vurmak için eline bir sopa aldı. Fakat<br />

gâibden bir ses; "O sopadan korkmaz. Kalpte bulunan mârifet nûrundan korkar." dedi. Ebû<br />

Saîd-i Harrâz iblise seslenip; "Beri gel!" dedi. İblis; "Gelip de ne yapayım. Zîrâ siz halkı<br />

kandırmak için kullandığım şeyi içinizden çıkarıp atmış bulunuyorsunuz." diye cevap verdi.<br />

Ebû Saîd; "Bu şey nedir?" diye sorunca, iblis; "Dünyâdır." dedi ve devâm ederek; "Ey Ebû<br />

Saîd! Ben sopadan korkmam. Ben ancak ârifin kalbinin semâsından doğan mârifet güneşinin<br />

ışıklarından korkarım." dedi ve yanından ayrıldı.<br />

Ebû Saîd-i Harrâz hazretleri bir sohbeti sırasında firâset sâhibiyle ilgili olarak buyurdu ki:<br />

"Firâsetin nûru ile bakan, Hakk'ın nûru ile bakmıştır. Firâset sâhibinin ilminin aslı ve menbaı,<br />

sehiv (yanılma) ve gaflet bahis konusu olmaksızın Hak'tır. Daha doğrusu firâset, kulun dili ile<br />

söylenen Hakk'ın hükmüdür."<br />

Cüneyd-i Bağdâdî rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: "Eğer Allahü teâlâ bizden Ebû Saîd-i<br />

Harrâz'ın yaptığının hakîkatini taleb etse, muhakkak ki hepimiz helâk olurduk." Başka bir<br />

âlim ise Ebû Saîd-i Harrâz ömür boyunca ayakkabı dikiciliği yaptı. Fakat iki dikiş arasında<br />

aslâ Allahü teâlâyı unutmadı." dedi.<br />

Ebû Kâsım bin Mervezî ve Ebû Bekir Verrak, Ebû Saîd-i Harrâz ile arkadaş olmuşlardı.<br />

Deniz sâhilinde Sayda şehrine doğru yürüyorlardı. Ebû Saîd-i Harrâz uzaktan bir şahsı gördü<br />

ve yanındakilere; "Gelin oturalım. Çünkü o şahıs muhakkak Allahü teâlânın velî<br />

kullarındandır." dedi. Orada beklemeye başladılar. Çok geçmeden karşılarına, elinde bir su<br />

kırbası ile mürekkep hokka bulunan yakışıklı bir genç çıktı. Üzerinde yamalı bir hırka vardı.<br />

Hokka ile birlikte su kabını da taşımasını hoş karşılamayan Harrâz bu gence döndü ve; "Ey<br />

delikanlı! Allahü teâlâya giden yollar nasıldır ve nelerdir?" dedi. Delikanlı; "Ey Harrâz!<br />

Allahü teâlâya giden iki yol biliyorum. Birisi husûsî bir yoldur. Diğeri ise umûmîdir. Senin<br />

tuttuğun yol umûmî yoldur. Husûsî yola gelince, beni tâkib et öğrenirsin. Senin tuttuğun yol<br />

umûmî yoldur. Çünkü sen amellerini Hakk'a kavuşmak için sebep kılıyor, diğer taraftan da<br />

kalemi ve hokkayı, vuslata, kavuşmaya perde kabûl ediyorsun." dedi. Sonra su üstünde<br />

yürümeye başladı ve gözden kayboldu. Ebû Saîd-i Harrâz gördüğü manzara karşısında hayret<br />

edip, gencin büyüklüğünü anladı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!