22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kendini yukarı çıkar vaziyette gördü. Allahü teâlâ imdâdına yetişmişti.<br />

Ebû Saîd Mihenî, bir mescidde vâz edip, hocasını ilk gördüğü gün kendisine işâret<br />

buyurduğu şekilde; "İnsanlara Allahü teâlânın yolunu göstermek için nasîhat ediyordu.<br />

Huzûruna gelip tövbe edenlerin sayısı çoktu. Halk kendisini çok sever, mübârek sözlerinden,<br />

tatlı sohbetlerinden istifâde etmek için can atarlardı. Ebû Ali Dekkak'ın kızı, Ebû Saîd<br />

hazretlerinin vâzına gitmeyi arzu etti. Babası çok arzu ettiğini görünce; "Başına eski bir örtü<br />

al, kimse seni tanımasın." diyerek izin verdi. O da babasının dediği gibi giyinerek kadınların<br />

bulunduğu üst kata çıkıp oturdu. Ebû Saîd hazretleri vâz ediyordu. Bir ara; "Bu sözü, Ebû Ali<br />

Dekkak'tan duydum ve şimdi onun bir parçası buradadır." buyurdu. Bu sözü duyan kız,<br />

kendisinden geçip üst kattan aşağı düştü. Ebû Saîd hazretleri; "Yâ Rabbî! Bu hanımı tekrar<br />

eski yerine çıkar!" buyurdu.O anda kız hava boşluğunda yukarı doğru çıkmaya başladı. İkinci<br />

katın hizâsına gelince havada kaldı. Kadınlar çekip yanlarına aldılar.<br />

Onu sevenler kullandığı eşyâlardan bir şeyi yanlarında bulundurup bereketlenmek için çok<br />

gayret ederlerdi.Hattâ bir gün, elinden düşen bir karpuz kabuğu yirmi altına satılmıştı.<br />

Kendisini tanıyamadıkları için, büyüklüğünü inkâr edenler oldu ise de, bunların çoğu<br />

hatâlarını anlayıp tövbe ettiler. Büyüklüğünü inkâr edenlerin sözleri, hakâretleri kendisine<br />

ulaştıkça gizliden bir ses; "Rabbin sana kâfi değil mi?" (Fussilet sûresi: 53) meâlindeki<br />

âyet-i kerîmeyi okurdu.<br />

Ebû Saîd'i çekemiyen, büyüklüğünü inkâr edenlerden, kendisine hakârette daha ileri gidip,<br />

çok lânet eden, Ebû Hasan Tûnî isminde biri vardı. Bu kişinin Ebû Saîd'e olan hürmetsizliği o<br />

kadar fazla idi ki, Ebû Saîd'in bulunduğu mahalleye bile girmezdi. Ebû Saîd bir gün; "Atımı<br />

eyerleyip hazırlayınız. Ebû Hasan Tûnî'nin yanına gideceğiz." buyurdu. Bir çokları bunun<br />

hikmetini anlayamayıp hayret ettiler. O gerçekten bizim yanlış yolda olduğumuzu zannediyor<br />

ve Allah rızâsı için, yanlışa lânet ediyorsa bu lânet sebebiyle Allahü teâlâ ona rahmet eder."<br />

buyurdu. Talebelerinden bir kaç kişi ile yola çıktılar. O kimsenin bulunduğu yere yaklaşınca,<br />

talebelerden birini gönderip, kendisiyle görüşmek için geldiğini haber verdi. Ebû Hasan Tûnî<br />

bu hâli haber alınca; "Onun burada ne işi var. O, kiliseye gitsin. Onun yeri orasıdır." dedi. O<br />

talebe mecbûren bu haberi hocasına getirince, "Bismillah! Mâdem ki öyle diyor, biz de oraya<br />

gideriz." buyurup kiliseye gittiler. O sırada kilisede hıristiyanlar âyin için toplanmışlardı.<br />

Acabâ niye geldi diye merak edip onun etrafında toplandılar. İçeri girdi. Duvarda, Îsâ<br />

aleyhisselâmın ve hazret-i Meryem'in resimleri diye çizilmiş iki büyük tablo vardı. Ebû Saîd<br />

resimlere bakıp; "Ey Meryem oğlu Îsâ! Allah'ı bırakıp da beni ve annemi iki ilâh edinin<br />

diye insanlara sen mi söyledin?" (Mâide sûresi: 116) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu ve<br />

"Muhammed aleyhisselâmın dîni hak ise, şu anda bu iki resim de secde etsinler." buyurdu.<br />

Allahü teâlânın izni ile o iki resim yere düştü. Yüzleri Kâbe tarafında olup, secde hâlini<br />

aldılar. Orada bulunan hıristiyanlar feryâd ettiler. Kırk tânesi hemen Kelime-i şehâdet getirip<br />

müslüman oldu. Bu hâl, Ebû Hasan Tûnî'ye ulaşınca hatâsını anlayıp, pişman oldu, tövbe etti.<br />

Hemen Ebû Saîd hazretlerinin yanına gelip özür diledi ve sâdık talebelerinden oldu.<br />

Bir gün Ebû Saîd Mîhenî, talebelerinden Hasan Müeddeb'i yanına çağırarak; "Dışarı çık. Sağ<br />

elini aç. Önüne kim çıkarsa, elini ona uzat ve; "Neyin varsa buraya koy!" de" diye emretti.<br />

Hasan Müeddeb bu emir üzerine dışarı çıktı. Yolda bir mecûsî ile karşılaştı. Ona yaklaşıp,<br />

elini uzatarak, hocasının emrini yerine getirdi. Mecûsî; "Önce bir müslüman olayım. Beni<br />

hocanın huzûruna götür." dedi.Ebû Saîd Mîhenî'nin huzûruna varınca; "Efendim! Banaİslâmı<br />

anlatınız." dedi. Ebû Saîd Mîhenî ona İslâmı anlattı. Mecûsî anlatılanları dinledikten sonra<br />

müslüman oldu ve sâhib olduğu her şeyi hocasının hizmetine sarfetti.<br />

Ebû Saîd Mîhenî, Nişâbur'da bulunuyordu. Sultan Tuğrul'un vezîri Ebû Mansûr vefâtına<br />

yakın hastalandı. Bu sırada Ebû Saîd Mîhenî ile İmâm-ı Kuşeyrî'yi yanına dâvet etti ve; "Sizi<br />

çok severim. Size çok yardımlarım oldu. Şimdi ise, sizden bir dileğim var. Vefât ettiğimde,<br />

cenâzemde bulunup, defnolunduktan sonra hizmetinizle, suâl meleklerinin sorgusundan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!