22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Hafs Haddâd'ın ziyâretine gitmişti. Ebû Hafs Haddâd'ın sohbetinde bulunmaya can atıyor,<br />

ona talebe olmayı çok arzu ediyordu. Ancak hocası Şah Şücâ'dan da müsâde istemekten<br />

çekiniyordu. Allahü teâlâya duâ edip o zâtın yanında kalmayı nasîb etmesini istedi.<br />

Misâfirlikleri sırasında bir gün Ebû Hafs Haddâd gâyet neşeli bir hâlde Şah Şücâ Kirmânî'ye;<br />

"Bu genci burada bırak. Bu bizim hoşumuza gitti, onu sevdik." diyerek Ebû Osman Hîrî'yi<br />

istedi. Hocası onu kıramayıp kabûl etti. Onu bırakıp, memleketine döndü. Artık Ebû Osman<br />

Hîrî, Ebû Hafs Haddâd'ın talebesi oldu. Bir müddet ders ve sohbetlerine devâm etti. Bir gün<br />

hocası ona huzûrundan ayrılıp gitmesini söyledi. "Bir daha yanımıza gelmeni istemiyorum!"<br />

dedi. Ebû Osman Hîrî bu çetin imtihan karşısında edeple yerinden kalktı, bir şey söylemeden<br />

ve hocasına sırtını dönmeden geri geri yürüdü. Hocası gözden kayboluncaya kadar bu halde<br />

yüzünü dönmeden geriye doğru hem yürüdü hem de gâyet içli bir şekilde ağladı. Dergâhın<br />

eşiğine yakın bir yere bir çukur kazıp içine girmeyi ve buradan hocasını seyretmeyi, hocası<br />

emretmeyince bu çukurdan çıkmamaya karar verdi. O böyle âşık ve yanık bir halde<br />

kıvranırken, hocası Ebû Hafs Haddâd onun hâlini müşâhede edip yanına çağırdı. Yakın<br />

talebeleri arasına aldı. Ayrıca kızını verip kendine dâmâd yaptı. Ebû Osman Hîrî bu<br />

hocasının yanında kemâle erip büyük bir velî ve meşhûr bir mürşid-i kâmil, yetişmiş ve<br />

yetiştirebilen bir rehber oldu. Yaşayışı, sohbetleri, vâz ve nasîhatlarıyla insanlara Allahü<br />

teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. İnsanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmalarına vesîle<br />

oldu. Dergâhında pek çok kıymetli âlim yetişti.<br />

Ebû HüseyinVerrâk şöyle demiştir: "Biz tasavvufta ilk talebeliğimiz sırasında Ebû Osman<br />

Hîrî'nin dergâhında şu hususlara dikkat ederdik. Bize haberimiz olmadan ihsân edilen,<br />

verilen şeyleri ihtiyâcımız olsa bile severek muhtaç birine verirdik. Yanımızda yiyecek<br />

bulundurmadan gecelerdik. Yanımızda tutmaz, ihtiyâcı olanlara verirdik. Bize kötülük<br />

yapanlardan aslâ intikam almaz, hattâ onları mâzur görüp, alçak gönüllülük gösterir ve özür<br />

dilerdik. Hakâret gördüğümüz kimseye iyilik yapardık. İçimizdeki kötü düşünceler yok<br />

oluncaya kadar ona ihsânda, ikrâmda bulunurduk."<br />

Menkıbeleri pek çoktur. Talebelerinden Ebû Amr adında bir zât şöyle anlatmıştır: "Ebû<br />

Osman Hîrî hazretlerini tanıyıp sohbetlerinde bulundum. Önceden içinde bulunduğum kötü<br />

hallerimi terkettim. Günahlarıma tövbe edip bir daha işlememeye karar verdim. Ancak bir<br />

müddet sonra yine günaha başladım. Uygunsuz hallerim oldu. Bu sebeple hocamın huzûruna<br />

çıkamıyordum. Görünmemek için kaçıyordum. Bir gün yolda karşılaşıverdik. Bana şefkat ve<br />

merhâmetle yaklaşıp; "Evlâdım! Düşmanlarınla günahlardan ve kusurlardan uzak olmadıkça<br />

oturma. Eğer onlarla günahlara batmış bir halde görüşürsen senin bu hâline sevinirler. Sen<br />

günahsız temiz olduğun zaman ise üzülürler. Eğer günah işlemen gerekiyorsa bizim yanımıza<br />

gel ki, biz sana katlanalım! Böylece düşman arzusuna kavuşamasın." dedi. Bana bu sözleri<br />

söyleyince kalbimden günah işleme düşüncesi silindi. Gerçek bir şekilde tövbe ettim."<br />

Bir gün yolda yürürken ayyâş, derbeder ve elinde saz bulunan bir genç, Ebû Osman'ı görünce<br />

sazını abasının içine sakladı. Ebû Osman'ın kendisine bu yaptıklarının kötülüğünü<br />

anlatacağını zannetti. Fakat Ebû Osman onun yanına şefkatli bir şekilde giderek, direk sözle<br />

ayıplayıp sakındırmadan onun anlayacağı ve kabûl edeceği bir tarzda; "Hiç çekinme, zîrâ<br />

insanların hepsi birdir, talebelerin hepsi aynıdır." dedi. Genç onun böyle merhametli<br />

davranışından, kendisinin kurtuluşunu çok arzu ettiğini anladı ve yaptığı işlerden ziyâdesiyle<br />

pişmanlık duyarak tövbe etti. Ebû Osman Hîrî hazretleri onun bu hâlini memnuniyetle<br />

karşıladı. Gidip gusül abdesti almasını ve tekrar yanına gelmesini söyledi. Genç gidip gusül<br />

abdesti alıp gelince, huzûruna oturtup, şöyle duâ etti: "Ya Rabbî! Bana düşen vazîfeyi<br />

yaptım. Gerisini sana havâle ediyorum." Duânın hemen ardından genci iyi bir hal kapladı.<br />

Gencin bu hâline şaşan birine ise, bu, Allahü teâlânın ihsânıdır demek isteyerek; "Hâle hâkim<br />

olan Allahü teâlâdır." dedi.<br />

Ebû Osman hazretlerine talebe olup sohbetlerinde bulunan biri, bir gün huzûrunda eski<br />

hallerini hatırladı. Önceden tanıyıp görüştüğü bir kadını düşünmeye başladı. Bu hâli

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!