22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

akar sonra cevap verirdi. Kitabı eline alıp açar açmaz, sorulan suâlin cevâbı bulunan yer<br />

çıkardı. Bâzan da bir iki sayfa yakını çıkardı.<br />

Ebû Nasr Pârisâ hazretleri pekçok talebe yetiştirdi. Bunlardan en meşhurları, Süleymân<br />

Firketî, Şeyh Abdurrahmân Niyestânî ve Şeyh Pîr Halta'dır.<br />

Ebû Nasr Pârisâ hazretlerinin sohbetinde ve hizmetinde bulunan meşhur halîfelerinden Pîr<br />

Halta ondan şu beyti nakletmiştir:<br />

"Sabırla kanâati kendine yol tut;<br />

Bu derdi huy edinenler elem çekmez."<br />

1) Nefehât-ül-Üns; s.435<br />

2) Reşehât; s.92<br />

3) Hadâik-ül-Verdiyye; s.143<br />

4) İslâm Âlimleri<strong>Ansiklopedisi</strong>; c.11, s.355<br />

EBÛ OSMAN HÎRÎ;<br />

Büyük velîlerden. İsmi Saîd bin İsmâil Hîrî; künyesi Ebû Osman'dır. Aslen Rey şehrinden<br />

olup, Nişâbur'a yerleşmiştir. Zamânının en meşhur rehberi ve bir tânesi idi. 910 (H.298)<br />

senesinde vefât etti. Horasan'da tasavvufun yayılması için büyük hizmetleri oldu. Zamânın<br />

meşhur velîlerinden Cüneyd-i Bağdâdî, Rüveym, Yûsuf bin Hüseyin ve Muhammed bin Fadl<br />

gibi büyüklerin sohbetinde bulundu. Üç büyük hocası vardır. Bunlardan ilk hocası Yahyâ bin<br />

Muâz, ikincisi Şâh Şücâ Kirmânî, üçüncüsü Ebû Hafs Haddâd'dır. Tasavvuf ehli zâtların<br />

sözlerini insanlara anlatması ve açıklaması için Nişâbur'da onun için husûsî bir kürsü<br />

kurulmuştur.<br />

Ebû Osman Hîrî hazretlerinin tasavvuf yoluna girişi, şöyle anlatılır: Henüz küçük yaşta<br />

olmasına rağmen, Allahü teâlânın ihsân ettiği bir azimle yükseklikleri arar bir hâli vardı. Bir<br />

gün dört kişi ile mektebe gidiyordu. Gâyet güzel bir elbise giymiş, başına da güzel bir sarık<br />

sarmıştı. Giderken harâbe bir yerin önünden geçiyorlardı. Bu harâbe içinde sırtı yara olmuş<br />

bir eşek duruyordu. Bir karga bu hayvanın yarasını gagalıyordu. Hayvan âciz ve çâresiz bir<br />

halde kargayı kovamıyordu. Gâyet ızdıraplı ve perişân bir halde acı içinde kıvranıyordu. Bu<br />

hâl Ebû Osman Hîrî'yi çok üzdü, kalbi sızladı. Hemen hayvanın yanına yaklaşıp, başındaki<br />

sarığı çıkardı. Hayvanın yarasını sarığı ile sardı. Sırtındaki kıymetli cübbeyi de üzerine örttü.<br />

Zavallı hayvanı içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtardı. Bu hareketiyle kalbi rahatlamıştı. O<br />

gün daha eve dönmeden içine evliyânın feyzi ve sevgisi doğmuştu. Büyük bir şevkle arayışı<br />

artmıştı. Kalbi yanık ve perişan bir halde zamânın meşhur velîlerinden Yahyâ bin Muâz<br />

hazretlerinin huzûruna gitti. Bu zâtın dergâhına girip talebesi oldu. Bir müddet sonunda ders<br />

ve sohbetlerinde olgunlaşıp, pişti. Ancak arayışı sona ermiş değildi. Bir gün dergâha gelen<br />

bir grup misâfir, zamânın meşhur evliyâsından olan hocaları Şâh Şücâ Kirmânî<br />

hazretlerinden bahsedip, onun hallerini anlatmışlardı. Anlatılanları dinleyince içine o zâtı<br />

görme arzusu düştü. Bu sebeple Kirman'a gitti. Sohbetinde bulunmak için müsâde istedi.<br />

Ancak; "Sen recâyı, devamlı ümitli olma hâlini, kendine huy edinmişsin. Ümidi huy hâline<br />

getirmişsin. Recâyı taklid etmek benliktendir. Hocan Yahyâ bin Muâz'ın recâsı hakîkî,<br />

seninki ise taklîdîdir." diyerek talebeliğe kabûl etmedi. Fakat, dergâhından ayrılmadı.<br />

Devamlı yalvardı. Bu yalvarma hâli yirmi gün devâm etti. Sonunda onu sohbetine kabûl edip,<br />

talebeleri arasına aldı. Şah Şücâ Kirmânî hazretlerinin ders ve sohbetlerinden çok istifâde<br />

edip, feyz aldı.<br />

Şah Şücâ Kirmânî, bir gün Ebû Osman Hîrî ile birlikte zamânın meşhûr velîlerinden Ebû

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!