22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kuvvetli ise firâsetinin o nisbette keskin, şiddetli, isâbetli ve doğru olduğunu belirtmiştir.<br />

Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: "Biz (dünyâyı isteyenlerin de, âhireti<br />

isteyenlerin de) her birine, kısmet ettiğimiz rızkı veririz. Bu Rabbinin atiyyelerindendir.<br />

Rabbinin atiyyesi, ihsânı, (dünyâda, mümin ve kâfir hiç kimseden) men edilmemiştir."<br />

(İsrâ sûresi: 20)<br />

Ebü'l-Abbâs Mürsî; "Peygamberler, ümmetleri için atıyyedir (ihsân, lütuf, bağıştır). Fakat<br />

Resûl-i ekrem efendimiz hediyedir. Hediye ile atıyye arasında fark vardır. Atıyye muhtaçlara,<br />

hediye ise sevilenlere verilir." demiştir. Hediye, bağış, Allahü teâlânın ihsânı mânâsına gelen<br />

bir kelime daha vardır ki o da mevhibedir. Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr'ın buyurduğuna göre:<br />

"İlim iki çeşittir. Biri verâset, biri de ledün ilmidir. Verâset ilmi çalışarak elde edilir, buna<br />

"kesbî" denir. İlm-i ledün ise, Allahü teâlânın ihsânıdır. Çalışmadan elde edilir. İlâhî bir<br />

mevhibedir. Kullarından dilediğine verir, buna "vehbî" de denir."<br />

İyilikler, fazîletler, ahlâk ve huy güzellikleri, olgunluklar demek olan kemâlât, nübüvvet<br />

kemâlâtı ve vilâyet kemâlâtı olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır: Kemâlât-ı nübüvvet:<br />

Peygamberliğe ait üstünlükler olup, çok yüksek evliyâlık makamlarından biridir. Şeyh<br />

Şihâbüddîn-i Sühreverdî demiştir ki: "Bir müslüman, Allahü teâlânın ihsânı ile, İslâmiyetin<br />

hakîkatine kavuşur, İslâm-ı hakîkî ile şereflenirse, peygamberlere tam uymakla, o büyüklere<br />

vâris olarak kemâlât-ı nübüvvet makâmına kavuşabilir. O yüksek derecenin nîmetlerini bol<br />

bol elde edebilir.<br />

İmâm-ı Rabbânî; "Vilâyetin, velîliğin iki parçası olan tarîkat ve hakîkat, şerîatin<br />

hakîkatini ele geçirebilmek için ve kemâlât-ı nübüvvete kavuşabilmek için iki şart gibidir."<br />

demiştir.<br />

Evliyâlık makamlarından biri olan kemâlât-ı vilâyete gelince, bu konuda İmâm-ı<br />

Rabbânî; "Kemâlât-ı nübüvet (peygamberlik kemâlâtı), kemâlât-ı vilâyetten çok üstündür.<br />

Kemâlât-ı vilâyetteki ilerleme, kemâlât-ı nübüvvetteki ilerlemenin bir sûreti, görünüşüdür."<br />

demektedir. Şeyh Şihâbüddîn ise; "Şerîatin sûreti, kemâlât-ı vilâyet meyvelerini meydana<br />

getiren mübârek bir ağaç olduğu gibi, nübüvvet kemâlleri de mübârek bir ağaç gibi olan<br />

şerîatin hakîkatinin meyveleridir, demiştir.<br />

İlm-i ledün veya ledünnî ilim, Allahü teâlâ ile ilgili bilgi ve sırlara ait ilim, gayb ve<br />

mârifet ilmidir. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: "Orada, kendi indimizden<br />

bir rahmet (vahiy ve nübüvvet veya uzun ömür) verdiğimiz ve ona ledünnî ilmi<br />

öğrettiğimiz kullarımızdan birini (Hızır'ı) buldular." (Kehf sûresi: 65)<br />

Hem Sa'lebî'nin hem de İmâm-ı Rabbânî'nin ifâde ettikleri gibi, Hızır aleyhisselâm, güzel<br />

ahlâk sâhibi, cömert ve insanlara karşı çok şefkatliydi. Allahü teâlânın izni ile kerâmet ehli<br />

olup, kimyâ ilmini bilirdi. Hak teâlânın bildirmesiyle ledünnî ilim verilmişti. Muhammed<br />

Pârisâ; "İlm-i ledünnî verilmesinde Hızır aleyhisselâmın rûhâniyeti vâsıta olmaktadır."<br />

buyurmuştur.<br />

Senâullah-ı Dehlevî bu ilim hakkında şöyle demektedir: "Ledünnî ilim, çalışmak ve<br />

gayretle ele geçmez. İhsân edilen kimselere mahsûstur. Umûma şâmil değildir.<br />

Peygamberlere verilen ilimler ve vahyedilen şeyler ise, umûma şâmildir ve herkesi<br />

ilgilendirir. Yâni peygamberler, bunları, gönderildikleri kavimlere tebliğ etmekle,<br />

bildirmekle vazîfelidirler. Bu bakımdan peygamberlerin ilmi, ledünnî ilminden üstündür."<br />

Seyyid Abdülhakîm Efendi ise, şunları ifâde etmektedir: "Emîr Sultan hazretleri, ledünnî<br />

ilme sâhipti. Bu ilim yetmiş iki derecedir. İlk derecesinde olan, bir ağaca bakınca<br />

yapraklarının sayısını, bir denize bakmakla damlalarının adedini, bir çöle bakınca kumlarının<br />

sayısını bilir."<br />

İstidrâc, Fâsıkların (günahkârların), bilinmeyen bâzı şeyleri haber vermeleri, âdet üstü

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!