22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

zamanının mürşid-i kâmili olmuştu.<br />

Medresesinde talebe yetiştirmeğe başladığında, her taraftan akın akın yüzlerce hak âşığı<br />

huzûruna koştular. Sohbetleriyle şereflenip bereketli feyzlerine kavuştular.<br />

Seyyid Abdurrahmân'ın ömrü, zâhir ve bâtın ilimlerini yaymakla geçti. Arvâs'taki ve<br />

Hoşab'daki medrese ve dergâhı dolup taştı. İstanbul, Hicâz, Mısır, Irak gibi memleketlerde<br />

çözülemeyen meseleler Abdurrahmân hazretlerine getirilirdi. Çevredeki bütün bölgeler, onun<br />

irşâd, yol gösterici nûruyla aydınlanmıştı. Bu sebeple Sultan İkinci Mahmûd Han ona çok<br />

hürmet gösterir, duâsını ister, husûsî hediyelerle selâmlarını gönderirdi.<br />

Pekçok kerâmetleri görülmüş olan Seyyid Abdurrahmân hazretleri zamânın beylerine,<br />

paşalarına mektuplar yazarak nasîhat ederdi. Bu mektuplardan bir kısmını uzak memleketlere<br />

de göndermiştir. İrisân beylerinden Emîr Şerefüddîn Abbâsî'ye yazdığı Fârisî mektuplar çok<br />

kıymetlidir. Bu mektuplardan birinde Muhammed Kerîm Han, Mustafa ve Feyzullah beylere<br />

selâm ve duâ etmektedir. Şerefüddîn Han, Seyyid Abdurrahmân'dan gelen başka bir<br />

mektubun sonuna; "Mevlânâ hazretleri bu mektubu bu fakîre 1778 senesinde göndermiştir.<br />

Musîbete sabretmek lazım olduğu ve sabrın kıymetini bildirmiştir. Birkaç ay sonra pederim<br />

Abdullah Han vefât etmiştir. Mevlânâ'nın kerâmetini buradan anlamalıdır." satırlarını<br />

eklemiştir.<br />

Seyyid Abdurrahmân her sene üç-beş ay o havâliyi dolaşır, Vâz ü nasîhat ve irşâdla, halka<br />

İslâmın esaslarını anlatır, bilhassa bozuk mezhep ehline karşı hısn-ı hasîn (sağlam kale)<br />

vazîfesi görürdü. Bu yüzden memleketimizin sulhuna hizmeti çoktur. Çünkü onların olduğu<br />

bölgede bozuk îtikâdlı kimse bulunmazdı. Böyle âlim ve velîlerin Osmanlı Devletine<br />

hizmetleri bey ve paşalardan az değildi. Hatta hizmetleri kalıcı olduğundan daha çoktu<br />

denilebilir.<br />

Seyyid Abdurrahmân, yakınlarından birini dünyâ malına muhabbeti sebebiyle yanından<br />

uzaklaştırmıştı. O zât da Beyrut'a gidip, zekâsıyla vâli olmuştu. Birgün kendisine; "Efendim!<br />

O yakınınız Beyrut'ta vâli oldu." dediklerinde; "O, ateşte yanmadı mı?" buyurdu. O günün<br />

târihini bir yere kaydettiler. Sonradan haber geldi ki, Beyrut vâlisi bir gece konağında çıkan<br />

bir yangın sebebiyle çocuklarıyla birlikte yanmıştı. Târihini sordular, Seyyid Abdurrahmân<br />

hazretlerinin onun hakkında söylediği günün târihini tutuyordu.<br />

Seyyid Abdurrahmân hazretleri çok cömert olup, misafiri ve geleni gideni pek fazla olurdu.<br />

Bir gün hanımı ona; "Efendim gelenimiz gidenimiz çok. Beylerin, paşaların ve eşrâfdan olan<br />

kimselerin hanımları da geliyorlar. Büyük bir kapıya geldiklerini bildiklerinden çeşitli<br />

elbiseler, kıymetli entariler giyiyorlar. Benim üstümde ise hep bu entâri var. Mümkünse bir<br />

entâri daha yaptırsanız da arada bir onu da giysem." dedi. Seyyid Abdurrahmân hazretleri;<br />

"Sen git mutfağında bulunan teknedeki hamurunla meşgûl ol." buyurdu. Hanımı mutfağa<br />

girdi. Tekneyi hamurla değil, altınla dolu buldu. Koşup efendisine geldi, bir yandan ağlıyor,<br />

bir yandan da; "Beni affet, bundan sonra senden bir şey istemiyeceğim." deyip, özür<br />

diliyordu.<br />

Birgün Abdurrahmân Arvâsî hazretleri sevenleri ve talebeleri ile Van Gölü kıyısında<br />

giderken, gölde bulunan AhtamarAdasındaki Ermeni kilisesinden bir papas çıkarak su<br />

üstünde yürümeye başladı. Abdurrahmân Arvâsî hazretlerinin talebelerinden bâzılarının<br />

hatırına; "Allah'ın düşmanı dediğimiz papas su üzerinde yürüyor da, evliyânın büyüğü<br />

Abdurrahmân Kutub hazretleri acaba neden kıyıdan yürüyerek dolaşıyor?" düşüncesi geldi.<br />

Talebelerinin düşüncelerini anlayan Abdurrahmân Arvâsî hazretleri, ayakkabılarını çıkararak<br />

ellerine alıp birbirine çarptı. Her çarpışta papas suya battı. Boğazına kadar battığı zaman son<br />

defa çarptı ve papas tamâmen batıp boğuldu. Abdurrahmân Arvâsî hazretleri böyle düşünen<br />

bâzı talebelerine dönerek; "O sihir yaparak su üstünde gidiyor ve sizin îmânınızı bozmak<br />

istiyordu. Ayakkabıları çarpınca sihri bozulup battı. Müslümanlar sihir yapmaz, Allahü

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!