22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

el-Mekkî, Ebü'l-Hüseyin Nûrî gibi âlimlerin sohbetinde bulundu. 933 (H.322) senesinde<br />

Mekke'de vefât etti.<br />

Ebû Bekr Kettânî; verâ, takvâ, haram ve şüphelilerden kaçmada zühd, dünyâya düşkün<br />

olmama ve mârifette son derece ileri olup, Hicaz âlimlerinin büyüklerinden idi.Mücâhede ve<br />

riyâzette nefsin isteklerini yapmama, istemediklerini yapmada gerçekten ileride ve çeşitli<br />

ilimlerde kâmil olup, özellikle hakîkat ve mârifet ilimlerinde pek derin idi.<br />

Kendisine Harem'in kandili derlerdi. Sabaha kadar namaz kılar ve Kur'ân-ı kerîm okurdu.<br />

Kâbe'de otuz sene, altın oluğun altında ibâdet etti. Bu zaman içinde, yirmi dört saatte bir defâ<br />

abdestini tâzelerdi. Tavaf yaparken, Kur'ân-ı kerîmi pekçok defâ hatm etmiştir. Ona,<br />

Resûlullah efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem rüyâsında çok gördüğü için Muhammed<br />

aleyhisselâmın talebesi derlerdi.Peygamberimizi rüyâda hangi gece göreceğini bilirdi.<br />

Kendisine sorulan sorulardan bâzılarını, rüyâda Resûlullah'a arz eder, cevaplarını alırdı.<br />

Bir rüyâsını şöyle anlatır: "Bir gece rüyâmda sevgili Peygamberimizi gördüm. O'na;<br />

"Kalbimdeki hevânın, nefsin istek ve arzularının yok olması ve bundan kurtulmak için nasıl<br />

duâ edeyim?" diye sordum. Buyurdular ki: "Her gün kırk kere hulûs-i niyetle, yâ Hayyû, yâ<br />

Kayyûm, yâ lâ ilâhe illâ ente es'elüke en tuhyiye kalbî bi-nûri ma'rifetike edeben, dersen,<br />

kalbindeki hevâ kaybolur."<br />

Emîr-ül-müminîn hazret-i Ali'ye karşı, bende biraz soğukluk vardı. Bunun sebebi de;<br />

Resûlullah efendimiz; "Ali'den başka yiğit yoktur." buyurmuşlardır. Gerçi hazret-i Ali hak<br />

üzere idi. Fakat halîfeliği hazret-i Muâviye'ye bırakıp çekilseydi, bunca kan dökülmezdi. Asıl<br />

yiğitlik budur." diyordum.<br />

Kendisi şöyle anlatır:<br />

Safâ ile Merve arasında bir evim vardı. Resûlullah efendimizi rüyâmda gördüm. Eshâbıyla<br />

birlikte oturuyorlardı. Beni yanlarına çağırıp, hazret-i Ebû Bekr'e işâret ederek; "Bu kimdir?"<br />

buyurdu. Ben; "Hazret-i Ebû Bekr'dir." dedim. Sonra; hazret-i Ömer'e işâret ederek; "Bu<br />

kimdir?" buyurdu. "Hazret-i Ömer'dir." dedim. Sonra hazret-i Osman'a işâret ederek; "Bu<br />

kimdir?" buyurdu. Ben de; "Hazret-i Osman'dır." dedim. Sonra hazret-i Ali'yi işâret ederek;<br />

"Bu kimdir?" buyurunca, ona karşı kalbimde olan kırgınlık sebebiyle utandım. Peygamber<br />

efendimiz beni hazret-i Ali ile kardeş yaptılar. Sonra kucaklaştık ve Eshâb-ı kirâm dağıldılar.<br />

Hazret-i Ali ile başbaşa kaldık. Bana; "Ebû Kubeys Dağına çıkalım." deyince kabûl edip, bu<br />

dağın tepesine çıkıp oradan Mekke'yi seyretmeye başladık. Uyandığım zaman kendimi bu<br />

dağın başında buldum. Bu rüyâdan sonra hazret-i Ali ve hazret-i Muâviye'nin kıymetini daha<br />

iyi anladım."<br />

Şöyle anlatır: "Gençliğimde hacca gitmek için annemden izin alıp yola çıkmıştım. Çölde<br />

giderken, üzerim kirlendi. Galiba şartlarına uygun olarak yola çıkmadım, diyerek geri<br />

döndüm. Eve gelince annemi kapının arkasında oturup bekler gördüm. "Anneciğim bana izin<br />

vermemiş miydin?" dedim. "Verdim fakat bu evi sensiz görmek gücüme gitti. Sen yola<br />

çıkalıdan beri oturuyorum. Dönüp gelmene kadar buradan kalkmamaya karar vermiştim."<br />

dedi.<br />

"Biri benim sohbetime devâm ederdi. Ama onun sohbetimde bulunması bana ağır geliyordu.<br />

"Hediyeleşiniz, sevişirsiniz." hadîs-i şerîfine uyarak ona hediye verdim. Yine kalbimdeki<br />

duygu gitmedi. Nihâyet bu zâtı evime götürdüm; "Ayağını yüzüme bas." dedim, ama<br />

basmadı, ısrâr ederek ayağını yüzüme bastırdım. Kırgınlık gidip, kalbime sevgi yerleşene<br />

kadar ayağını yüzümden kaldırtmadım.<br />

Bir gün üzerinde ridâsı, paltosu bulunan nûrânî yüzlü bir zât, Mescid-i Haramın, Benî Şeybe<br />

kapısından heybetli bir şekilde içeri girdi. Başını önüne eğmiş duran Kettânî hazretlerinin<br />

yanına gelip selâm verdi. Sonra; "Ey imâm! Makâm-ı İbrâhime neden gidip de, kısa

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!