22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Talebelerine; "Şeyhin anlattıklarını anladınız mı?" diye sordu. Talebeler anlamadık deyince;<br />

"Şeyh Ebû Bekr bana takıldığımız dersi anlattı. Karışık kâidelerin şekillerini açıkladı."<br />

dedikten sonra onun anlattıklarını talebelerine îzâh etti.<br />

Bir gün Şeyh Ebû Bekr dergâhda uyuyordu. Yanında bir zât vardı. O sırada bir seveni bir<br />

mikdar balmumu getirdi ve; "Bu, Şeyh Efendinindir." dedi. Şeyhin yanındaki şahıs, Şeyhe<br />

gelen mumu kimse görmeden ateşte ısıtıp yumuşattıktan sonra beline koydu. Biraz sonra Ebû<br />

Bekr Efendi uyandı. O zâta; "Elbisenin altındaki nedir?" diye sordu. O zât korkup, elbisesini<br />

açtı ve belinde bir yılanın sarılı olduğunu gördü. Büyük bir korku ile elbisesini çıkarıp attı.<br />

Bu sırada yılan mum olarak yere düştü. Bunun üzerine Şeyh; "Eğer onu alsaydın, seni<br />

sokardı." dedi.<br />

Kilis beldesinden bir kadının oğlu Frenk memleketinde esir düşmüştü. Kadın, Ebû Bekr<br />

Efendiye gelip oğlunun kurtulması için duâ istedi. Ebû Bekr Efendi; "Demek ki oğlunun<br />

kurtulmasını istiyorsun? Öyleyse bana pirinç ile bir tavuk pişir getir." dedi. Kadın, pirinç ile<br />

bir tavuğu güzelce pişirip, getirdi. Ebû Bekr Efendi; "Kızıl Hamûr!" diye seslendi. Yanına<br />

kızıl bir köpek geldi. Tavuğu onun önüne atıp; "Ye!" dedi. Köpek tavuğu yedi. Kadın bunu<br />

görünce, özen göstererek hazırladığı yemeğin köpeğe verilmesine üzüldü. Köpek tavuğu<br />

bitirince, Ebû Bekr Efendi, asâsiyle işâret ederek; "Haydi şimdi git!" dedi. Köpek dağlara<br />

doğru hızla gitti. Aradan bir süre geçince Ebû Bekr Efendi kadına; "Evine dön!" buyurdu.<br />

Kadın evine gidince oğlunun kapı önünde durduğunu gördü. Nasıl kurtulduğunu sordu. O da<br />

şöyle anlattı: "Frenk memleketinde esirdim. Onlar beni domuz çobanı yaptılar. Domuzların<br />

başında çobanlık yaparken, kırmızı bir köpek gelip bana hücûm etti. Korkup kaçmaya<br />

başladım. Düşe kalka kaçıyordum. Nihâyet düşüp bayıldım. Ayıldığımda kendimi Kilis<br />

yakınlarında buldum." Akrabâları ve annesi çok sevinçli idi. Annesi bâzı hediyeler alıp,<br />

Şeyhin yanına gelmek için yola çıktı. Yolda talebeleri onu geri çevirerek, Şeyhin yanına<br />

girmesine izin vermediler. Çünkü Ebû Bekr Efendi bu sırrın yayılmasını istemiyordu.<br />

Ebû Bekr Efendi, 1583 (H.991) senesinde vefât etti. Namazı çok kalabalık bir cemâat<br />

tarafından kılındı. Vefât ettiğinde seksen yaşlarında idi. İri vücutlu, yuvarlak yüzlü, sevimli<br />

bir simâya sâhipti. İleri yaşlarında kuvvetli ve dipdiri idi. Talebelerini yalnız sözleri ile değil,<br />

halleri ve işleri ile de terbiye ederdi. Terbiyesi daha ziyâde hal ile olurdu.<br />

ALLAHÜ TEÂLÂDAN HAYÂ ETMİYOR MUSUN?<br />

Halep'te Şeyh Hâlid isminde bir zât vardı. Şeyh Ebû Bekr'in büyüklüğüne inanmazdı. Kendisi fakir<br />

olup, Ulvâniyye tarîkatı üzere câmide insanlara nasihat ederdi. Fakat Şeyh Ebû Bekr'in hallerini iyi<br />

görmez; "O, şerîate aykırı hareket ediyor, onun yanına gitmeyin." diye devamlı kötülerdi. Bir gün<br />

Haleb'e yeni bir vâli tâyin edildi. Vâli, Şeyh Hâlid'in vâzlarını ve iyi hallerini duyunca, onun<br />

ziyâretine gitti. Görüştüklerinde ona hâlini, ne ile geçindiğini sorunca, Şeyh Hâlid, serveti, bir maaşı<br />

olmadığını, sevenlerin, dostların yardımı ile geçindiğini, kimseden de bir şey istemediğini, mescidde<br />

müslümanlara nasihat etmekle meşgul olduğunu söyledi. Bunun üzerine vâli kulağına; "Beni<br />

dinlersen İstanbul'a git. Sultan, hâlini öğrenirse sana maaş bağlar." dedi. Bu teklif Şeyh Hâlid'in<br />

hoşuna gitti. Yol hazırlıklarını yaptığı sırada Şeyh Ebû Bekr ziyâretine geldi. Şeyh Ebû Bekr kimseye<br />

gitmezdi. Fakat o gün talebelerine; "Kalkın Hâlidciğin ziyâretine gidelim." dedi. Mescidin önüne<br />

gelince, içeri girmeden kapının önünde durdu. Şeyh Hâlid bu ziyârete çok şaşırdı. Şeyh Ebû Bekr ona;<br />

"Sana yaşını sormaya geldim. Bana söyle kaç yaşındasın?" diye sorunca; "Seksen yaşındayım." dedi.<br />

Bunun üzerine Şeyh Ebû Bekr; "Ey Hâlid! Sen bu zamâna kadar hangi gün aç ve çıplak kaldın.<br />

Nereye gidiyorsun. Allahü teâlâdan hayâ etmiyor musun?" deyince, Şeyh Hâlid'in gözünden yaşlar<br />

akmaya başladı ve; "Beni ayıplama! Ben kararımdan vazgeçtim..." dedi. Şeyh Ebû Bekr'in<br />

büyüklüğünü, Allahü teâlânın velî bir kulu olduğunu anlayıp, o günden sonra çok hürmet gösterdi. O<br />

güne kadar söylediklerinden tövbe etti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!